Kayıtlar

Kızılırmak akar Nevşehirli bakar !!

Kızılırmak akar Nevşehirli bakar!! Neden ? Çünkü Türk insanının yaşamsal içgüdüsü medeni çağdaş insan bilinci kazandırılmamıştır.  Sınırlarımız içinde özgür birey, hür müteşebbisin gelişmesine uzun zaman ya izin verilmemiş ya da dış etkenlerin baskın Pazar rekabetinin etkisi altında kalarak gelişememiştir.  Birey  olmanın medeni  tanımı yapılamamış. Saygı ve saygınlık hür iradenin  karakter kazanılması yönlü değil. Nüfuslu  kişi ve kurumsal kimlikler karşısında dokuz büklüm olmak saygı ifadesi olarak algılanmıştır.  Oysa ki; saygı; Ferdi  bireysel, kamusal kimliğin fikir ve düşüncesinin kendine   alan açabilmesi, yanlışı ifade edilebilmesi doğru eyleme de katkı verebilme  yönlü cesaret kazandırılmasıdır.  ••• Daha doğrusu; mevcut sosyal siyasal, kültürel yapıyı irdelemekle birlikte “ irdelemeden de doğru eylem belirlenemez “ yeni ve olması gereken adına ne yapabiliriz sorusu da  anlam kazanmalı. Yani, eleştiri yergi yapılırken doğru eylemde tanımlanmalı.  Kur

Din için Takva, Devlet için Hukuk

Din için takva, devlet için hukuk Dini öğretinin varlığını koruması  olası istismarlardan korunması için din, takva zırhıyla korunmalıdır. “Takva; inançın ilkelerine karşı şüphe uyandıran eylem ve amellerden kaçınmaktır. “ Devlet için de hukuk, aynı dindeki takva örneğinde olduğu gibi eşit yurttaşlık ilkesine paralel hukukun  ayrıcalıksız uygulanabilir olmasında saklıdır.  Hukuk, devletin temel  kaidesi dayanağıdır ancak uygulanabilir olduğu sürece.  Din, nasıl  kendi içinde evrensel bir öğreti barındırıyor ise hukuk da kendi özünde uygulanabilir evrensellik barındırmalıdır.  Devlet için hukuk, kamu yararlılığı yanlı ayrılacıksız hiç kimse için iltimas geçilmeksizin uygulanmalı ve millette de bu yönlü kararlı inanç oluşturulmalıdır.  Bu durum devleti oluşturan kurum ve yöneticilerin de millete karışı “ yönetmek anlamında “ elini güçlendireceği gibi, toplumun millet olma harcını da güçlendirecektir.  EVRENSEL İÇERİKLİ POLİTİKALAR Neden zorlanıyor, neye kar

Yurttaş da devlet kadar vazgeçilmez

Yaşanılabilir bir memleket, demokratik bir devlet ve hukuk kültürünün geliştiği, adalet kültünün ayrıcalıksız, eşit yurttaşlık ilkesine dayandırıldığı bir ülke olacaksak bunu,  bu ulusun insanları  inşa ve imar etmek  durumundadır.  Aksi halde,  Türkiye olarak elimizi kavuşturup,   ülke insanımızın dışında kurtarıcı mı beklemeliyiz? Geçmişin devlet  yapılanması,  kültürü ve gelenekleriyle günümüz devlet algısı, yurttaş’ın devletten beklentisi aynı değil.. Devletin onuru itibarı dokunulmazlığı var da yurttaş’ın hiç mi onuru saygınlığı olmamalı ? Bugün   Ortadoğu’da  yaşanılan çoğu  siyasi anlamda muhalif  eylemlerin yaratılma kaynağı devlet otoritesinin,  ülkenin tamamına yakınını  yönetsel anlamda  temsili kabiliyet kazandırılamamış olması kaynaklı.  Yani - cemaat, mezheb, aşiret devleti “ yurttaş haklarının yok sayılması kaynaklıdır.   Suriye’de, İran’da , geçmiş de Irak’ta, Libya’da  devletin, ben her şeyim tavrı,  ülkeyi,  siyaseten yönetememenin de en güçlü

Şehir - Haber / Analiz

Resim
Şehir - haber / analiz İbrahim selvi Kapadokya/Türkiye Türkiye olarak,  şehir  planlamasını bilmiyoruz,  bu gerçeği  kabul etmemiz gerek.  Gülşehir’in geçmiş Belediye Başkan’ı Vahdi Arısoy’a doğrudan “ Sayın Başkanım, İlçenin imar iskanı ile ilgili güncellemesi yapılacaksa; Üniversite’lerde ya da yurtdışında özellikle Hollanda’da yardım alalım “ dedim.  Vahdi Başkan’da o günlerde Gülşehir Kartal Otel’de konaklayan  bazı Üniversitelerin “ Yanılmıyorsam Gazi ve Ankara  Üniversitesi’nin “ konu İle ilgili Akademisyen düzeyindeki yetkililerle çalışma yaptığını biliyorum.  Değerli memleketdaşlarım, sevgili halkım;  Kentlerin imar, iskan gibi  alt yapı eksikliğimiz sadece Gülşehir, Nevşehir ya da değer   özel bölgelerle  sınırlı değil.  Tüm Türkiye sathını bağlayan bir durum.  1993’lü yıllar da Antalya’da tek bir deranaj olmadığı gibi, kanalizasyon giderleri de, evlerin önüne kazılan logarlara veriliyordu.  Dönemin Antalya Belediye Başkanı Hasan Subaşı idi. Benim olduğum

Türk siyasi yaşamına 17 yıl aradan sonra tekrar kazandırılan, politik sürece yönelik izlenimlerim.

Geçtiğimiz Pazar akşamı “16 Haziran “ da İmamoğlu ve Yıldırım’’ın  İstanbul’u yönetmek adına  geliştirdikleri akıllı politikalarını kamuoyuyla paylaşmak üzere  düzenlenen ortak Tv. Programına yönelik izlenimlerim.  Son derece önemli bulduğum  bu program Herşeyden önce , Türk siyasi yaşamı için pozitif  barışçıl bir başlangıç. Süreç boyunca İtham ve hakaret yok, saygı var.  Tarafların Politik iletişim lisanına uzlaşma  biz olma, millet olmanın bilincinin hakim olduğuna  tüm Türkiye olarak tanıklık ettik. Adayların  akıllı politikalarını yönelik yorumumsa.. Sayın Yıldırım;  31  Mart seçim  sürecine yönelik tanım  yaparken. İki  demokratik refleksi iyi okuyamadı ya da görmezden geldi.  Birincisi : AA. Ajansın yayıın akışını   mazeret beyan etmeksizin kesmesine yönelik kabul edilmezliğe vurgu yapmaması. Yani yarışın orta yerinde hakem sahayı gerekçesiz terkediyor. Siz yarışmacı olarak bu sıra dışılığı sükut  ile karşılıyorsunuz.  İkincisi : YSK İstanbul seçimlerinin

Yönetilebilir demokrasi.

Yönetilebilir demokrasi Aslolan demokrasinin gelişip demokratik kültürün toplum da yerleşip kökleşmesi mi?  Yoksa, benim partim benim adamım, benim davam  gibi ya da azınlığın/çoğunluğun tahkimi üzerine dayalı, demokrasiyle kamuflaj olmuş tanımsızlık mı?  Hayır yönetmek, azınlığın çoğunluğa ya da çoğunluğun azınlığa tahkimi değil, Toplumun yönetme  kültürüne kapsayıcı kabiliyet karakter kazandırılmış olup\olmaması...  Meclis'te bireyleri temsil edecek   yüz binleri temsil kabiliyeti kazanmış demokratik kült  edinmişseniz.  Seçimlere katılımın düşük olması ya da Meclis'te azınlık\çoğunluk bahisleri ülkeyi yönetmekten etkin bahis konusu olmaz. Bugün Avrupa’da olduğu gibi. AB’de çoğu ülkelerde %15/25 seçmen katılımıyla gerçekleşen seçimler sonucunda   parlamento’ da hükümet kurup,  bütün ülkeyi temsil kabiliyeti kazanmış demokratik kültürün gelişmişliğine tanık olmaktayız.  Ancak, çoğunluğun seçmesiyle yönetime gelmek ile geniş kitleleri temsil etmek farkl