Geçmişten günümüze İslam coğrafyasındaki Devletler’in , diyanet politikası
Yağmurla ekilenler, rüzgarla biçilir. İnsan, düşünce, inanç öyle olmalı ki, kökleri toprağın olabildiğince derinin de gövdesi ve budakları göğe uzanırcasına gür ve güçlü olmalı. Bu da nedir derseniz ? İyi bir söz, doğru bir iş, güzel bir amel ile kazanılan kalıcı değerlerdir. Yoksa, ferdiyetçilik, bireysellik, bencillik adına her çeşit haksızlığı, hukuksuzluğu, adaletsizliği yapıp ya da yapılmasına ültümas gösterip de üzerine bir de ben müslümanım demek, doğru olmaz. İslam dünyasında yüzlerce yıl din, İslam coğrafyasında kurulan emirliklerin, halifeliklerin ve devletlerin, imparatorlukların iç ve dış siyasetine “ çıkarlarına, siyasi savaşlarına “ dayanak olarak kullanılmış. Devletler, dini kendi siyasi emellerine alet etmişler ve din insanları da bu devletlerin nufüsundan yararlanarak karşılıklı bir çıkar dayanışma, bahis konusu olmuştur. Bunun kaçınılmaz hazin sonucu dine de olmuştur devlete de. Din kendini ifade edememiş, devlet de çoğu zaman din bask