Anlaşılır olmak - İbrahim Selvi
Çoğu okurum, kaleme aldığım makalelerimin ananlaşılır olmadığını, tanımların ağır havalı kelimeler içerdiğini ifade etmekle birlikte noktalama işaretlerinin yerli yerinde kullanılmadığından söz etmektedirler.
Aslında, okur açısından bakınca yanlış da değil. Bunlar çok da yerinde doğru tesbitler.
Okura göre yanlış yerde kullanılan imla hataları aslında yazara göre, doğru ve olması gerektiği yerde.
Yazar, kalemine edebi bir karakter, ruh kazandırmak istiyorsa ki; bir ressamın fırca darbeleri gibi ya da bir tasarımcının kaleminin kural tanımazlığı.
Yazar, kalemine edebi bir karakter, ruh kazandırmak istiyorsa ki; bir ressamın fırca darbeleri gibi ya da bir tasarımcının kaleminin kural tanımazlığı.
Okur ise, haklı olarak metnin kendi anlayabileceği nitelik ve tarzda olmasını talep ediyor.
Kimi tanım içerikli felsefi, siyasi makalelerimin de bir kez okunmasıyla anlaşılacağı, asla söylenemez.
Makalelerimi ikinci kez okuduğunuzda anlarsınız ve imla kuralallarını yazılı metnine oturtmuş olursunuz.
Makaleyi üçüncü kez okuduğunuzda makalenin, içine girer, metin ve tanımların okuru düşünmeye davet ettiğini, yapılan medeni tanım ve yapıcı eleştirilerin okur tarafından cevaplanması gerektiğini görürsünüz.
Eğer okur, metindeki eleştirel yaklaşımı değiştirecek karşıt görüş geliştirememesi durumunda, okurda, fikri değişim yaşanmasının gerekliliğinin kaçınılmaz olduğunu kavramış olursunuz.
Yine metinde açık bırakılan yorumların okur tarafından tanımlanması gereği söz konusudur.
Çoğu yazılarımda okur, şunu da görüyor olmalıdır.
Özellikle İktisadi mali içerik taşıyan yorumlarımın üçyüz, beşyüz sayfalık bir kitaba konu olacak iktisat doktrinin bir makaleyle sınırlı tutulmuş olduğunu.
Böyle yapmakla yazar, okurunun birikimine iktisat kültürünün yüksekliğine olan inancı, güveni de söz konusudur.
Bu makaleye örnek; “ iktisadi eylemler “ başlıklı yazım 3 Kasım 2017 ve 13 Eylül 2018 Ekonimde radikal kararlar isimli yazımdan alıntı.
Bu makalede bir pasaj, aynen güncel iktisat durumumuzu özetliyor. “ İlaveten bu durumun karşı yakasında ihracatınızı artıramıyor ülkeye, döviz girişi düşük veya gerektiği seviye de değilse.
Mali pozisyonlar her tür müdahaleye açık demektir..” yani bu tanıma eğer açıklık kazandırmak istersek, şöyle en az üçyüz sayfalık endüstriyel iktisadi refleksleri olan bir kitap yazmamız gerekecektir.
Bu makalede bir pasaj, aynen güncel iktisat durumumuzu özetliyor. “ İlaveten bu durumun karşı yakasında ihracatınızı artıramıyor ülkeye, döviz girişi düşük veya gerektiği seviye de değilse.
Mali pozisyonlar her tür müdahaleye açık demektir..” yani bu tanıma eğer açıklık kazandırmak istersek, şöyle en az üçyüz sayfalık endüstriyel iktisadi refleksleri olan bir kitap yazmamız gerekecektir.
Yazar, bu görevi de okurun algısına, gelişmişliğine ve seviyesine bırakmaktadır.
Yine yazarın mahalli bir gazetede ve kendi blogunda yazdığını düşünürsek, dar okuyucu kitlesi olduğuna yönelik öngörümüz bizi yanıltmaz ancak, yazarın makalelerinin o, dar okur kitlesini gözetmeksizin Türkiye ile sınırlı kalmadığını yazılarının evrensel boyut içerdiğini de yorumlarında görürüz.
Yine yazarımızın yazılarında her ne kadar bir siyasi eğilim sahibi olduğuna yönelik izlenim edinmiş olsak da;
yazı ve yorumlarının, yaptığı tanımların tarafgirlik amacı gözetmeksizin objektif bir algının hakimiyet kazandığını inkar edemeyiz.
yazı ve yorumlarının, yaptığı tanımların tarafgirlik amacı gözetmeksizin objektif bir algının hakimiyet kazandığını inkar edemeyiz.
Siyasi yazıları asla partizanlık içermediği gibi, partizanlığa, popülist yaklaşımlarada şiddetle karşı çıktığına tanık oluruz.
Yazarın, ifade etmek istediği medeni tanım, çağdaşlık, ruhsal zenginlik ve fiziki gelişmişlik milliyet gözetmeksizin, tüm insanlık ve coğrafyalar içindir.
Bir başka açıdan yazar, siyasi içerik taşıyan makalelerinde yapıcı eleştirilerini cesaretle ifade ettiğini görürüz.
Yazar bu cesareti kendi medeni tanımlarına olan inancından aldığı gibi, karşı tarafın olgunluğuna, demokratik kültürüne olan güvenine de dayandırmaktadır.
Yazar bu cesareti kendi medeni tanımlarına olan inancından aldığı gibi, karşı tarafın olgunluğuna, demokratik kültürüne olan güvenine de dayandırmaktadır.
Yazarımızın çoğu politik muhalefet içerikli yorumları tek yanlı olmadığı gibi, mevcut iktidarın akıllı politikalarınıda taktir eden, önemseyen yanları olduğu inkar edilemez.
Siyasi eleştirileri genelde iktidar odaklıdır. Bu da ülkenin yönetiminde hükümet partisinin sorumlu olmasından kaynaklanmaktadır.
Yazarın, yazılarında kendisine şunu ilke edindiğini görürüz.
Karşı tarafı takdir etmeden bu tarafta, akıllı politikalar geliştiremez, yararlılk adına alternatif politikalar yaratamazsın.
Bu, şu demektir;
karşı taraf olduğuna göre o, nesne bu tarafı dengeleyen bir güç demektir.
Öyleyse, karşı taraf anlaşılmadan, akıllı politikaları taktir edilmeden bu taraftaki yeriniz sıradan bir ezberi çağrıştırır, idealinizde denge unsuru karşılık bulmamış demektir.
Yine yazarımız, özgeçmişinden ve kişisel sosyal yaşamından çok söz etmemektedir.
Uzunca zaman kaleme aldığı çok yönlü makalelerinde yazarın, bireyselleşmekten çok, kolektif olmayı, kamu yararlılığının her şeyin üzerinde olması gerekliliğine olan inancı, bu yönlü kararlılığı iltimas kabul etmemezliği.
Uzunca zaman kaleme aldığı çok yönlü makalelerinde yazarın, bireyselleşmekten çok, kolektif olmayı, kamu yararlılığının her şeyin üzerinde olması gerekliliğine olan inancı, bu yönlü kararlılığı iltimas kabul etmemezliği.
Yazarımız mahalli gazete de köşe yazarlığı yaparken ayrıca, “ Kaunos öykü serisi “ adıyla bir de kısa bölümlerden oluşan yapıtını yayına almıştır.
Nevşehir Muşkara Gazetesi’nde bu yapıtı da yayınlanmaktadır.
Nevşehir Muşkara Gazetesi’nde bu yapıtı da yayınlanmaktadır.
Sözünü ettiğimiz öykü serisi, belki de Türk yazım tarihinde bir ilki barındırmaktadır. Öykünün, konusu, kültürü ve coğrafyası tamamen farklı olduğu gibi karakteri de emsal kabul etmemektedir.
Kısacası, yazarımız yine anlaşılır ve alışık olmadığımız bir ifadeyle, anlaşılır olmak istemiştir....
Yorumlar
Yorum Gönder