Kayıtlar

Moderin devlet ve birey ilişkisi

MODERN DEVLET VE BİREY İLİŞKİSİ Modern devleti  tanımlayıp,   birey ile  olan ilişkisini  belirlemekte  çağdaş  hukuk mu  belirleyici etkendir?  yoksa, toplumun yönetsel kültürü “Alt kültür” gölge hukuk mu  tanımlayıcı  olacaktır?  Asıl vurgu yapılması  korunması   gereken devlet midir?  Yoksa birey midir ?   Öne çıkan,  bireyin hukuk tanımlı hak ve özgürlükleri mi?  yoksa, kamu yararlılığı mı olmalıdır?  Diğer yan da,  devlet  “ devlete  varlık kazandıran kamu/kurum “ her eylemiyle sorgulanamaz, yargılanmaz ve dokunulmaz olmakla  birlikte  kutsanmalı mıdır?  Bireyler mi devleti kurup  tüm   kapsayıcı  kurumlarıyla bir sistem  yaratır ? Yoksa birey  hiç  yokken, devlet vardır ve birey hazır devletin başına “ Şirket, sektör “ geçip yönetmeye başlar?  Tüm bu soruların  yanıtını biliyorsunuz, biliyoruz.  Ama, devlet,  birey  bireyler/halk tarafından  bir kez  kazanılıp  kurumsal yapıya kavuşturulduktan  sonra.. Artık o yaratılan  “ devlet “ varlık/

Editör’üm, Dilaver Can.

Editör’üm Dilaver Can; Gazetemizin,  haber yayım işinin yanında  ikinçil  bir işlevi de,  Amerika’da çok sayıda var olan Tank Think  “düşünce kuruluşu “ gbi bir farkındalık yaratıyor olması çok güzel.  Dilaver Can, "  Türkiye’de  Paris, Londra kapsamlı bir demokrasi,  demokratik kültür ekonomik yapı vardı da Erdoğan “ Ak Parti “ mi marjinal popülist kabul edilmez politikalar yarattı” demekte.  Can, Haksız da değil. Netice de Türkiye'nin demokratik kültü,  geçmişten günümüze    vesayet  rejiminin  kapsayıcı kurumlarının bir ürünü.  Ve  geçmişteki  siyasi partiler  de  bu kültürden beslenip gelişme gösteren legal örgütlenmeler.  Ve hatta,   demokratik hukuk devletimizin  bütün kapsayıcı kurumlarının   vesayet  kültünden  beslenen yönetsel “ yürütme “ kurumlar olmadığını söyleyebilir miyiz.  Önümüzdeki yıllarda Türk siyasetcisinin  üzerine düşen ödev,    demokratik  rejimin asli unsurları olan " yasama, yürütme ve yargı" gibi  kurumları  bir  i

15 TEMMUZ ‘un perde arkası

15 TEMMU’un perde arkası, 15 Temmuz’dan daha  vahim bir tablo.  15 TEMMUZ öncesi, Kurtuluş Savaşından daha vahim.  Neden biliyor musunuz? Kurtuluş Savaşında cephe var ve düşman gözüküyor.  Ya FETÖ!, düşmanı sinsi.  Din iman, Peygamber adına devleti, milleti ve bayrağı sümüklü bir İmam’ın insiyatifine biat müessesesiyle bağlamışlar.  Tepeden tırnağa ve devletin milletin bütün hücrelerine kadar  nüfus etmiş haliyle.  Cephe yok, düşman gözükmüyor.  Kuzu postuna bürünmüş kurt gibi bütün bürokrasiyi ele geçirmişler.  Ekonomik yararlılıkları milli bütçeye ulaşmış ve tam biz bu işe hakim olduk devletin kementini elimize geçirdik düşünü hakimiyet kazandığı bir dönemde.   Ve 15 TEMMUZ;  Düşman gözüktü  ya da deşifre oldu.  Millette üzerine düşeni yaptı.  Cemaat bozuntusu sümüklü imam müritlerini topyekün etkisizleştirdi.  Şimdi, bu FETÖ  “ artıkları “ kalıntıları milletin uyuyan hücrelerinde pasif varlıklarını sürdürüyor olabilir varsayımı İle!! İnsanımıza bu aş

Kaunos öykü serisi 10.Bölüm Tanrı Kurtçuğu

Lykia  Kırallığı’nın büyük  Hephaistos  Tapınağı’nın Başversay’ı Hydarnes “ ölümsüzler konsilinin komutanı “, Kaunos Akademi’sine ziyarette bulunur.  Hephaistos Tapınağı Hellen topraklarının saygın tapınaklarındandır. Hephaistos Tapınağı’nın Başversay’ı Hydarnes’in  asıl amacı Kaunos ile görüşmek,  O’ nun  Hellen’de fark yaratan öğretisini anlamak amaçlıdır.  Kaunos,  Versay Hydarnes’i  Akademinin  büyük salonunda kabul eder. Büyük salon, Akademi’nin öğreti atölyesi olarak kullanılmaktadır. Akademi’nin çoğu öğreti resim, heykel ve figürleri  burada hazırlanmaktadır.  Sevgili  Başversay Hydarnes, seni görmek ne mutlu. Tanrı’nın büyük lütufu Hellen’i aydınlatan ışık, Ölümsüzlerin  Saygınlık  Taçı, Helen’in  Sevgi  Nehir’i gibisin.  Tevazu gösterip bizi ziyaret etmen nasıl  ifade edilip karşılık bulabilir.  Kaunos, sevgili dostum senin iltifatına muhatap olmak bizi yaşatan ölümsüzlük iksiri gibi biz, sevgiden besleniriz ölümlüler ise kin ve düşmanlıktan beslenir. Biz yaşatırı