Geçmişle gelecek “Araf” arasında

Geçmişle gelecek “Araf” arasında

Hiç bir gemi kalmaz sonsuza dek açık denizlerde.....
İnsan sanır ki, “ ufuk çizgisine takıldığı gibi bakışları” hep var olacak bu  görüntü ve ben  hep bakar olacağım bu  yaşama.
Değil  “bir hırka, bir kavuk”  böyle de bakmamalıyız yaşama.
Ançak, ne yaparsak yapalım, yaşamı açık denizlerin güçlü dalgalarının arasında bir küvvet rotasından çekip getirecek bu limana... 

Geçmiş hepten trajedi değil ançak, 
geçmişin içinde insanlığın saadet yılları diye anılacak yaşanılmış bir öykü var mı bilmiyorum, ben öyle bir öykü okumadım. 
Gerçi,  “yaşanılmış anlarımız  var ki  bir anı bir ömre bedel” diye ifade edilen anlar da yok değil, vardır. 
Bunun yanında;
İnsan; zor ve ağır koşullar için yaratılmış... 
Bu doğru. 



Ama, artık bu Afrika kökenli siyahi insanların trajedisi de bitmeli değil mi! 
İnsan sırf teninin renginden dolayı yüzyıllarca zulme maruz bırakılmaları ne anlaşılır ne de kabul edilebilir bir durum. 
Tanrı siyahilere haksızlık etmiş olamaz! 
Beyazların güçlü olması,  yasalarınıda  kendi yararlılıklarına yönelik  yapmış oldukları açık. 

İnsanlık, bu şartlarda dünyanın açık denizinde yol alırken. 
Elli yıl sonra ne olacak bilemem ançak, geçmişten aldığımız dersler bana geleceğin daha iyi olacağı yönünde salık veriyor. 
Neden derseniz? 
Geçtiğimiz elli yıl öncesinin siyasi, iktisadi ve  sosyal yapısıyla günümüz şartları arasında kıyas kabul etmeyecek olumlu yönlü yüksek farklar var. 
Dünyanın bugün yaşadığı trajedileri “göç, çevre, nüfus, pandemi ve demokrasi” vb. Gelecekte bunları çoktan aşmış olacağı gibi yaşamın daha ileri taleplerini karşılamak için yine başka yeni kavramların kazanımı için mücadele edecektir. 
Ama geleceğin dünyasını düşünebilir, bunun için öngörüde bulunabilir miyiz. 

Bak, şimdi öngörüde bulunacağım tanımlar hukukun Anayasa’nın hangi maddesiyle çelişir bunu saptamam gerekir. 
Böyle değil, güncel yazarken dahi... Yedi yıllık yazım yaşamım da, bir ya da iki yazımı bloğumdan geri çekmek durumunda kaldım, çatışıp çekişme yaşamamak hukuki hezimete uğramamak için. 
Böyleyken, demek değil ki Türkiye tamamen yayım, yazım ve düşünce özgürlükleri yönünden özürlü.... 
Hayır hiç de öyle değil... Öyle yanları olduğu var ancak bu durum dünyanın diğer bölgelerinde de aynı, az ya da çok. 

Şahsen kendi adıma ifade edecek olursam. 
Yazmak ve bazı durumları tanımlayıp ifade etmek için az da olsa araştırmak ya da kaynağından bilgi edinmek, ilgili çevreler ile temasta olmak gerekmektedir. 
Bu durum, benim için olduğu kadar ilgili meslek çevresi içinde geçerli. 
Yani, kaynağından, doğru kaynaktan beslenememek gibi bir durum var.. 
Ve bunun olumsuz yanları düşüncemize oradan da fikirlerimize yansıyor. 
Konuya dönersek elli yıl sonrası için öngörü yapmak olanak dahili olsa da, değişimi hazmetmek kabullenmek olası değil, diğer yanda geçmişin kemikleşmiş düşünce ve fikirleride  diğer yanda ayrı bir çatışma unsuru. 
Ama ben gelecek öngörüsünde bulunup hayali bir çatışma yaratmak yerine bundan vaz geçip... 
Bugün gelecek için ne yapa biliriz o konu hakkında bir iki satır doğru tanımda bulunmaya çalışım.... 


Milli iradenin kullanılmasında bütün dünyanın eksikleri var, kimi biraz çok kimi az. 
Bunun için kavga etmemeliyiz. 
- Eğer kavga edersek geliştirmeyi umduğumuz sürecin daha da gerisine  gideceğimiz gibi  önümüzdeki fırsatlarıda kaçırmış oluruz. 

- Kişisellikten  siyasal ferdiyetçilikten çok, kurumsal bürokrasiyi   güçlendirmeliyiz ki, kişiler fanidir kurumlar kalıcı. 


- Denetleyemediğimiz ve hakim olamadığımız hiç bir şeyin bize katkısı olmayacağı gibi bu durum geliştikçe, bize büyük engel olacağıda kaçınılmaz. 

Ve... 
- Eğer büyük Türkiye’yi yaratmayı düşünüyor bu yönlü çalışıyorsak ve bir Türk medeniyeti yaratacaksak...  

- Türkiye olarak,  önce büyük siyasal barışı, mutabakatı yapmak durumundayız... 

- Çünkü, Osmanlı’nın siyasal barışı sağlayamaması, bir imparatorluğa mal olmuştur. 

- Cumhuriyet döneminde de aynı siyasal barışın sağlanamayışı, onlarca Askeri müdahaleye ”darbe” ve iktisadi açıdan da yıkıntıya mal olmuştur.... 

An itibarıyla da Türkiye’de siyasal barışın gerçek anlamda  sağlamış olduğunu söyleyemeyiz..  
Geçmişle gelecek arasında “Araf” kalmak. 
İnanıyorum ki Türkiye, geleceğin medeniyetini yaratacak enerji, güç ve bilgeliğe sahiptir, önümüzdeki en büyük engel Türkiye olmadığı sürece. 
İbrahim selvi 
İstanbul Post köşe yazarı 









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı