Yönetme kültü



İnsanın yaşaması fiziki gelişimini sağlaması  için, nasıl ki biyolojik beslenmeye ihtiyacı varsa ki, bu ihtiyacını titizlikle  “ seçicilik “ önemseyerek karşılamaya çalışıyorsa.


Yine insan ruhsal, psikolojik, akli melikelerinin gelişimi yönlü, fiziki varlığını bir mantık kaidesine oturtabilmesi için,   
yine benzeri  “ fiziki beslenmede olduğu gibi “ akli beslenmeye,  - bireysel -  terbiye etmeye  geliştirmeye ihtiyacı vardır.

Yaşadığımız toplum, ruhsal, akli gelişimini  yaşadığı çağın modern verilerinden değil daha ziyade; 

Gelenekler ve  içinde yaşadığı çevrenin kültüründen, kült lerden “ yadırganamaz “ ve daha çok metafizik hadiselerden, tevatürden beslenerek karşılanmaktadır...

Aynı  yönlü gelişim, diğer yanda toplumu yönetmek için kurumsallaşma " devlet" kamu kurumlarının  gelişimi için de  söz konusu; devlet de bu yönlü beslenerek karşılamaktadır. 

Yapılan yasalar,  yargılama usul ve esasları,  hazırlanan İddianame “  yürütme kültleriden “  beslenmektedir ve bu  eğri aksi yönlü de değişememektedir. 

Toplum olarak, modern çağın teknolojik gelişimini yakından takip edip, bu  materyallere  sahip olmak  kullanmak için büyük  çaba sarfederken,  diğer yaka da aynı  talebin sosyolojik  paritede karşılık görmediğini fark ediyoruz. 

İnsanımız,   sahip olduğu son model lüks aracının camından  “ çevreye “ çöpünü sokağa, caddeye  atmaktan çekinmemektedir" bu durum da, insanın modern teknolojiyi kullanırken kafa yapısının ilkel insan algısından çıkmadığını göstermektedir. Yani beyin onbinlerce yıl geriden gelmektedir. 

Demek ki,  toplumun fiziki şartları gelişmiş  ançak, diğer yanda ruhsal ilkellik  mutasyona uğramamış, toplumda  ruhsal düşünsel evrim gerçekleştirilememiş  demektir. 

Bu durum dünyanın gelişmemiş coğrafyasında  çoğu toplumların, Sahip olduğu, kullandığı araç ve gereçler son derece  çağdaş, moderin iken;

Bunun karşısında, çevre  ve sosyal sorumluluk bilincinin,  “ yönetsellik, iletişim lisanı “ aksine bir okadar ilkelik içerdiğinin göstergesidir.

Bu toplumların, devlet  yapısı ve yönetmek kuramı da  aynı eğri üzerinde seyretmektedir. 

Devlet,  kendi hizmet  anlayışı ve yönetmek anlamındaki kullandığı araç ve gereçler son derece “ gelişmiş teknoloji içerirken “  çağdaş ve moderin iken. 

Devletin yönetme  kültü, mantığının  bir okadar gelişmişlik içerdiğini  söyleyebilir miyiz?

Elbette hayır. 
Bu  handikabın, Türkiye tarafında İçerisinde olduğumuz AB  “Avrupa  Birliği “ uyum yasalarını henüz ilerleyen elli yıllık süreçte tamamlamış karşı tarafı tatmin edici seviyeye kavuşturmuş değiliz..

Öyle değil mi ?

Devlet, toplumu merkezi yönetim kültü ile yönetmekte, halkın yaşamsal taleplerine bu   yönetim kültü  ile  yanıt  vermektedir. 

Bu devlet kültü  ise;
Toplumun  yaşamsal taleplerini karşılayamadığı  gibi  yine devlet, yönetme  sistemini değiştirse de,  “ yönetsel  araç işlevi değişmiş olsa da “ yönetme mantığı  değişmediği sürece “ içgüdü “  yine neticede bir şey değişmemiş olacaktır. 

Yasa ve yönetmelikler kağıt üzerinde kalacak ve toplumda kendisini devlete karşı  savunmakta güçsüz kalan alt tabakaya uygulanacaktır. 

“  Bazı Kanatlı   Kuşlar ki , bir kısmı kanatlarıyla uçacak içgüdüyü hiç geliştirmediği için,  bir  kartal, güvercin ya da şahin gibi uçamazlar “. 

Yani; 
Türkiye’nin şu an ki  gittikçe merkezileşen yönetme erkiyle bırakın bir ülkeyi yönetmeyi, nüfusu  Büyük kent statüsü kazanmış bir  vilayeti dahi yönetemezsiniz.  

Ben yaptım oldu, biz yapıyoruz oluyor  düşüncesiyle ihtiyacımıza karşılık bulmak istersek, daha iyisi ve mükemmeli olamaz  düşüncesi  haklı olarak kendisine “ kült “alanı açamış olacaktır. 

Eyalet yok, Eyalet  meçlisi yok. 
Senato yok.
Sivil Toplum Örgütlerinin yönetime  hiç bir etkisi,  “ katılım “ katkısı yok. 
Devlet, kendisini yine kendi kurumuyla denetleyip teftiş ediyor... 


Modern Batı  ülkelerinin çoğu,  merkezi yönetimin  mutlakiyet kazandığı yönetim anlayışından uzak;

Daha çok devlet  yönetim erkinin,  ulusun  yönetsel  yetki dengesi ve denetimini sağlamak amaçlı  kullanmakta olduklarını görüyoruz. 

Başarmalıyız:
Neyi ?
Kendimize  korunaklı sığınak yaptığımız ve vazgeçilmez kıldığımız kültlerimizi   yaşadığımız modern çağın  asgari  müşterekleriyle değiştirebilecek cesaret, güven ve  her şeyden önce bu yönlü içgüdüyü  geliştirebiliriz.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı