Bir sevda edinmeden, değer yaratamazsınız..

Uğraşınızı  tutkuya  dönüştürmeyi başarmışsanız onun  adı sevdadır..

Sevdadan, sevgiden besleniyorsanız, kendiniz de  uğraşınız da değerlidir,  yaratıcısınızdır,  yüceltirsiniz,   özel ve kamusal  için  değer yaratır, yaşama  katkı sağlarsınız. 



Sevda’nın katlanılabilen çekilebilen ya da hazmedilen yanı “ kokusu “olmalıdır..

Keza, sevdanın kendisi de sevdayı,  saklı tutan da  vuslata, “ kavuşmaya “ tahammül edemez. 

Böyleyken,
sevda da, içinde ayrılığı  yaşattığı sürece sevdadır..

Durum böyle;

Hafta sonunu,  Kapadokya bölgesinde geçirdim..

ÜRGÜP; 
Medeni  kültürün  çağdaş yaşamın doğum yeri ..

Ürgüp’ün  cadde ve sokaklarında dolaşırken medeniyet böyle birşey demek durumunda kalıyorsunuz. 

Çağdaş yaşamın  sosyal dokusuyla  iletişim  içinde   oluyor, onu hissediyorsunuz. 

Yüzünüzü döndüğünüz  her yerde gözünüz, yaşama merhaba diyor..
Fazla da bir söze gerek yok..

Her taraf, pırıl pırıl..
Cami  tuvaletleri de buna dahil..

ÜÇHİ̇SAR, 
yine bu İlçe de öyle. 
İlçe, sizi bir meydanla karşılıyor..
Kentin  meydanını, iş yerleri ve Cafeler ile donatmışlar..

Her taraf pırıl pırıl. 
Bu ilçede de, İşte medeniyet  böyle bir şey diyorsunuz. 

Bu kentlere Türkiye’nin her  her bölgesinden konuklar  geliyor. 

Ve de ülke dışında  da   gelen kültür elçileri, turistler  var. 
Yılın on iki ayı,  bu beldedeki Kültürel  ve  Tabiat varlıklarını  ziyaret ediyor..

Bu yıl,  İtalyan  uyruklu insanlar dikkatimi çekti..

Bir Bay, sırt çantasıyla Gülşehir’de ki St.Jean “ Karşı Kilise “‘yi sordu. 
Sabahın erken saati,  Kilisenin yerini tarif ettim. 
Ne kadar güzel..

İtalya’lardan belki de Roma’dan kalkıp Gülşehir’e   bu Kilise’yi  “ St.Jean “ görmek için gelmiş.. 

St.Jean Kilse’si yıpranıyor. İçinde tuttuğu figür ve resimler yıpranmış, yer yer rutubetten dökülüyor.. 

••••

Kapadokya’ya dünyanın evrensel mirası diyoruz..
Bu coğrafya, UNESCO Korumasında diyoruz. 
Ancak, onların da   bu bölgedeki. Kültürel ve Tabi varlıkların    korunması, doğa  şartlarının  önüne  geçilmesi  için “ UNESCO “ bir çözüm ürettiği yok. 

Belki de tek yaptıkları iş,  bölgeyi bizim  çarpık imar saldırımızda korumaları olmalı..

Bölgenin en güçlü görseli UÇHİSAR KALESİ ve PERİLER VADİSİ..

Kale, kaderine terkedilmiş. 
Doğal  Erozyonunun “ Yağmur, rüzgar ve rutubet “  tabi  etkisine bırakılmış.


Bu Tabiat  Varlıkları’nın   çözülmesini   engelleyecek hiç bir tedbir,  “ su  kanalı yağmur akıntı  kanalı “  yok..

Bölgedeki diğer bütün kültürel  Tabi varlıklar da   aynı durumda.. 

••••

Abi, çok eleştiriyorsun..
Yazılarında,  siyasi  dokunuşlar var..

Bazen, hükümete dokunduruyorsun diyorlar..

İyi de,  demokratik toplum  olmanın ön şartı,  “ politikanın siyasetin karakteri gereği “ içinde eleştiri ve  yermeler  barındırıyor olması gereğidir. 

Aksi durum da, demokrasinin çok partililiğin bir anlamı olamaz. 
Bunun adı    başka bir şey   olur örneğin,  mutlakiyet gibi bir  rejim  olur..

Eğer politikacı eleştiriye  haklı/haksız  yergiye  tahammül edemiyorsa ki, o, politikacı değildir. O zaman gidip başka bir iş yapsın. Varsa ki, mesleğini icra  etsin..

Türkiye olarak elimizde Kapadokya bölgesi gibi katma değere dönüştürülmeyi bekleyen “ hiçte önemsenmeyen “ bir değer var..

Biz bu doğal değeri yüksek katma.  değere ,  mali yararlılığa dönüştüremedikten sonra..

Nasıl endüstriyel ürün  tasarlayıp  üretip dünya pazarlarında  kendimize  yer buluruz. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı