Aşırılık yanlılarını tanımlamak.

Aşırılık yanlılarını kısmen tanımlamak..

Belki safça, belki de aptalca ya da  aşırılık yanlılarının kazanımından yararlanmak adına, yükselen bir kısım  makam, mevki sahibi olan  zevat..

Bu çevre, depreşen  engel  tanımayan ve de engellenemeyen saptirik, aşırılık yanlı düşüncelerini kamuya, siyasete, devlete, sivil topluma dikta etmeye çalışmaktadırlar..

Bu durumu Türkiye’de , Türk demokrasisinin  kilometre taşlarında gördüğümüz gibi.. 
Çevre ülkeler, Yemen’den tutun, Afrika’ya kadar bu  yanlış düşüncenin, anti demokratik eylemi  bütün coğrafyaya  hakim  olmuş durumda... 

Bu  zehirli ot gibi yanlış fikriyatın gelişme gösterdiği az gelişmiş  anti demokratik toplumlar da, aksi yönlü pozitif demokratik eylemler kendine alan açtığında,  saptirik  düşüncenin alanı daralıyor ve etkisizleştiriliyor..

Siyasi, hukuki girişimlerle etkisizleştirilen,  bu ve benzeri örgüt yandaşlarının geri kalanlarına, tabiri caiz ise artık diyoruz..

Örneğin  laik Atatürkçülük adı altında vesayetcilik yapan laikçilik artıkları, Ulusalcılık artıkları, FETÖ artıkları gibi..

Burda garip olan ney biliyor musunuz?
Bir olumsuz  düşünce, fikir,  karşısında,  yeni bir olumsuz kabul edilmez fikri örgütü yaratıyor. 
Yani, siz bir saptirikği etkisiz hale getirelim derken, o eylemi etkisizleştirmek isteyen ya da onunla mücadele amacı edinen örgüt, marjinalleşiyor, yok edilmeye çalışılan terör örgütünün yerini bu yenisi alıyor..

“ zehir, ama panzehir de, antibiyotik de bir zehir” 

Afganistan’da, Irak’ta , Suriye’de ve de bir çok sıcak savaş alanlarında  bu durum silahlı  terör örgütü olarak karşımıza çıkarken..

Savaş ortamı  olmayan düzenli ama anti demokratik  toplumlarda, ülkelerde de yukarıda ki pasif, etkili ve daha çok, her çeşit yararlılık amacı güden saptirik aşırılık yanlısı örgütlenmeler, kendine  yaşam alanı yaratıyor...

Kısacası aşırılıklardan  kacınamıyoruz. 
Sağduyu ile başlayan bir eylem, ilerleyen süreçte aşırılık yalı politikalar geliştiren yapıya dönüşüyor ve bu engellenilemez bi hal alıyor. 
Her işin yolun aşırılığı, fanatikliği kabul edilemez..

Bu aşırılık yanlılarının gelişimini önlemek, topluma sağduyu telkin etmekle kazanılamaz.. 

Tam demokratik devlet yapılanması, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı gibi çağdaş normların kazanımının sağlanması gerekliliğini savunurken...

Bu değerler de tek başına yetmez, yeterli gelmeyecektir..

Neden ?

Çünkü, toplumların  iktisadi  yönlü iyileşmesi ve toplumun entellektüel  kültürü, STK’lar  demokrasiyi, demokratik kültürü  gerektiği ölçü de besleyemediği sürece, yazılıp çizilenler kağıt üzerinde kalacağı kaçınılmaz. 

Şu an Türkiye’de AB uyum süreci kapsamında, yukarıda sözü edilen çağdaş normların bir çoğu kağıt üzerinde hemen hemen yasallaştı..

Ançak, aşırılık yanlıları kendilerine yandaş kazanmak için  insanların, toplumun şoven duyularına çok etkili, duyarlılık kazandırmak amaçlı hitap ediyorlar..

Yol alan demokratik kültürümüze yeni marjinal aşırılığa kapı aralıyan örgütler  kazandırılmasın. 

Ya ne kazanılsın? 
Yaratılan yeni demokratik,  yasal değerler, kalite,  endüstriyel markalar ve  çağdaş demokratik uygulamalar, medeni tanımlar kazandırılsın.... 

Örneğin, ortak akıl derken; aynı neşriyattan beslenen aklın eşit fikirlerinin farklı ifadesini, ortak akıl anlamayalım..

Farklı fikirlerden beslenerek  düşünce kalıpları değişen ve de fikirleri de bu bağlamda farkındalık kazanmış insanların  oluşturacağı kurul ançak, ortak istişare kurulu tanımı kazanır..

Aynı tarlanın karpuzunu,  ya bir araya getir ya da bir karpuz’u dilimleyerek  bir farkındalık yaratılamayacağı gibi....


Yaşadığımız topluma, fikri gelişmişlik, ruhsal olgunluk kazandırmadan, fiziki  gelişmişlikten söz edemeyiz..

Bu yolda mesafe kaydetmiyor muyuz? 
Evet ediyoruz. 
Nasıl? 
İki adım ileri, dört adım geri, bu da yol almak ara açmak ancak, ileri değil bir çok alanda geri gitmek anlamında. 

Şöyle ki;

Şirketin  cirosu yıllık büyük artış gösteriyor,  yatırımlar geçmişe göre daha büyük oranda artmış ancak, şirketin çari hesaplarına baktığımızda, borç stoku yükü büyümenin de ötesinde geri ödeme riski yaratır düzeye ulaşmış. 

O zaman, şirketin bu  riskli büyümesinde karlı olan şirket değil, bağlantılı diğer kurumlar olabilir mi? 
Düşüncesi bizi yanıltmamalı.... 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı