Özgürlük Manifestosu

Özgürlük Manifestosu

Yeryüzünde yakın tarihte Aidiyet atfettikleri coğrafyanın dışına çıkan  insan toplulukları  Asya’dan Anadolu’ya yerleşen Türkler olmuştur 1.100’lü yıllar da.  Daha sonraları Avrupa’dan yola çıkan insanlar da Amerikan kıtasına yerleşerek orayı kendilerine yurt kılmışlardır 1.500’lü yıllar da. Bir de Avusturalya Kıtası var oraya da yine  Avrupa’nın gelişmiş toplumu İngiliz topluluğu yerleşmiştir. Ancak Avusturalya, coğrafi şartlar, yerleşik Kıta’lara olan uzaklığı Avusturalya’nın yeni dünya da  etkin yeri olmamıştır. Ayrıca, uzun yıllar da İngiliz müstakil devletler topluluğu içinde Kıraliyet Valiliği ile yönetilmiş olması da bahis konusu olunca..

Özgürlük Manifestosu, bir toplumun kendini ifade etmesi, millet olma bilinci edinerek bu şuuru kalıcı devletleştirmesidir. 

Türkler,  Anadolu’ya yerleşmelerinden günümüze kadar “ Atatürk devrimlerini saymaz isek ki; Atatürk inkilabı milletin, gercekleştirdiği bir devrim,  toplumsal evrim değil  O günün şartlarının,  Atatürk’e yüklediği bir vazifedir ve de Atatürk bunu tek başına gerçekleştirmiştir. ( elbette, Asker, halk desteklemiştir ançak, bu desteğin temelinde vatan mudafası gibi kutsal bir ödev vardır. 
Atatürk’ün dışında hiç kimsenin bir özgürlük manifestosu bilinci yoktur. ) hatta, eğer o günün  Saltanat’ı Atatürk’e yakın davranıp başlattığı, kurtuluş hareketini desteklemiş olsaydı belki de, süreç amacına sadık kalarak eylem, Cumhuriyet devrimlerine çıkmayacaktı. “
Atatürk demişken aslında biz Türkler toplum olarak Atatürk’ün çok azını tanıyoruz. Çünkü M.Kemal  insanların, toplumun kendisini anlayabileceği kadarıyla insanlara hitabette bulunmuştur. 

Atatürk’ün fikriyat yönü konuşmak, hitap etmekten  çok insanını, toplumu dinlemeyi terçih etmiştir. Ve insanına yüksek değer atfetmiştir. Bu konu derinliğine uzayıp gider ançak. Çahit Kutay’ın Çankaya yazımın da Atatürk ile ilgili bir  anektod da..
Atatürk, bir Köylü yurttaşını Çankaya’ya davet edip İnönü’nün de olduğu yemek masasında.. konunun tamamını yazmayım, yazı uzamasın.. Atatürk’ün ilgili Köylü yurttaşıyla en yakın arkadaşı İnönü’ye vermek istediği mesaj şudur.. “konu vergi”
“ Senin maliyene para lazım bundan dolayı Köylünün İki Öküzünden  birini almışsın ancak, ben de, yürütmenin başında Cumhurbaşkanı olarak sana insanımı, halkımı ezdirmem” demek istemiştir.”

Konumuza dönecek olursak; Özgürlük Manifestosu, özgürlük derken kuralsız kurallılık, başına buyrukluk demek değil..

Hukuksal temellere dayandırılmış yönetsel kuvvetler ayrılığı, kuvvetlerin özgür iradesine yönelik tarafsız,  Yargı  erkinin anayasal dayanağı olan özgürlük kastedilmektedir. 

Diyelim ki; yönetim, hükümet bu yönlü bir karar aldı.. Yargıyı bağımsızlaştırdı, yürütme ve yasama güçünü ayırdı ve kendi arasında bir güç dengesi oluşturdu.

Böyle yapmakla yine hükümet, mevcut sistemi yöneten Meçlis hiç birşey yapmamış olur. 

Neden biliyor musunuz? 
Çünkü, bir siyasa eylemin yerleşip kökleşmesi ve sürdürülebilir  olabilmesi için. Daha evvelinde Toplumsal bir bilinç seviyesi kazandırılmış olmalı, eylemin temel dayanağı toplumun büyük çoğunluğu tarafından inanç düzeyinde destekleniyor güç kazandırılıyor olması gerekmektedir. 
“Eğer bugün Atatürk Cumhuriyeti yaşıyor, devrimleri  muhafaza ediliyor ise..
Bu durum halkın, azımsanmayacak çoğunluğunun ve özellikle CHP’nin katkısı, desteği ile olmuştur. CHP, uzun süre muhalefette kalmıştır ancak, Türk siyasa hayatına hükümet icraatlarından çok Cumhuriyet’in temel dinamiklerinin korunmasına yönlü katkısı  kaçınılmaz taktire şayandır. “

Aksi takdirde yapılan işlev, eylem bir tarafta siyasa diğer yan da, halk, toplum tarafında bilinçli/bilinçsiz istismar edilip kişisel yararlılığa dönüştürülecektir. 

Bugün, toplum da kurallı yasal yaptırımlarından çok, kuralsız kuralcılık daha hakimiyet kazanmış durumda. Neden? 
Çünkü, toplumun büyük bölümü kendi içsel ruhunda, medeni, çağdaş yaşamın gerekliliklerini tanımlayıp bu yönlü bir inanç edinerek irade refleksi kazanmamış, kazandırılmamıştır. 

Bunun en bariz örneği, kamuya açık alanlar, parklar, bahçeler, sokaklardaki çöpler çevre kirliliği, imar örneği ve Trafik gibi en basit sosyal meseleler de karşılaştığımız olumsuzluk topluma, şiddet  yönlü iletişim lisanının hakim olması gibi..

O zaman,  bu konuyu daha fazla  uzatmadan şöyle bağlayalım..

Türk toplumu,  matbaa ile Avrupa’dan  280 yıl sonra tanışmış. Ve okur yazarlık 1930 yılların da halk tabanına yaygınlaşması işlevi başlatılmıştır. 
Ayrıca yaşadığımız toplum da okuma alışkanlığı gerektiğinin çok altında ve halk tabanının büyük çoğunluğu aklıyla her şeyin üstesinden gelebileceğine inanıyor. 

Avrupa’da matbaa ile birlikte okur yazarlığın halk tabanında  1500 yıllarda yaygınlaşmaya başladığını esas alırsak..

Aradaki mesafe 430 yıl eder. Bu yüzdendir ki eğer toplum, millet olarak medeni, çağdaş bir yönetim, ileri seviye kazanmış bir ekonomi yaratmak, hukuk devleti olmak insan hakları içerikli paylaşımcı güven toplumu inşa etmek istiyor isek; aradaki farkı gözeterek okuyacak, araştıracak, kaynağından gerçek bilgiyi kendimize ilke, inanç edineceğiz. 

Yoksa, Sümüklü bir İmam çıkar insanlar,  O’nun eteğini öpmek için yarışır..

Bir Fesli çıkar,  yine bizim insanımız O’nun da elini öpmek için yarışır..

Bu toplum da işte o zaman, bu bilinçle Özgürlük Manifestosu yazamaz.

Ancak,  darbe yapar, hukuk ve demokratik yol ve yöntem  dışı yönetime karşı, muhalif guruplar oluşturur. Yönetim onları hapse atar.. Aydınlar, muhalefet olmak ile muhalif olmak arası bıçak sırtın da gelip gider.
Ve böyle geçmişte olduğu gibi  topluma kaos ve kargaşa hakim olur. 

Daha önce muhalefet yapmak ile muhalif olmanın farkını yazmıştım.. 

Birincisi:  Seçilmiş Hükümet politikalarını yetersiz bulmak, eleştirmek, alternatif projeler oluşturmak..

İkincisi: muhalif olmak, seçilmiş hükümeti, yönetimi anti demokratik yollardan etkisizleştirmek, ortadan kaldırmak,  mevcut yöneticiyi hapsetmek, ayağından asmak gibi..eylemlere kapı aralamak, düşünmek,  bu yönlü güçlü duyular beslemek. 

Türklerin Anadolu’da 900 yıl süreli siyasi yapısı bu yönlü  gelişmenin dışına çıkamamıştır. 

Diğer yakada;
Yeni kıt’a ABD’de oluşan medeniyet daha çağdaş yönetim kurmayı başarmıştır, Birleşik Devletler’i oluşturan topluluklar daha kuruluşunda Özgürlük Manifestosunu yazmayı başarmışlardır “ Millet mutabakatı”



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı