Araf’ta ki Topluluklar
Araf’taki topluluklar
İnsan, yaşadığı toplumun kabul görmüş temel değerlerini kendisine aidiyet atfeder.
Toplumun kendisine aidiyet atfettiği vazgeçmez geleneksel değerler topluma millet olma şuğuru kazandırır.
Gelenekleşen temel değerler toplumlar da nezaman değiştirilmesi olanaksız içgüdüsel düşün/davranış metoduna dönüştüğünde o zaman o, toplumda liberal değişim olumlu yönde gelişememektedir.
İnsanları, hayvanlardan ayırt eden en belirgin özellik hayvanların, doğuştan kazanımları olan içgüdüsel eylemleri kazanmış olmaları “ nerdeyse çoğu hayvanların su da yüzebiliyor olmaları, doğada yaşamsal ve korunmaya yönelik eylemleri”
Ayı’ların Def çalınarak nasıl içgüdüsel eylem kazandırılmış olduğunu bilmeyenimiz yoktur.
Korku faktörü insana içgüdüsel eylem kazandırmak anlamında en etkili yöntemdir. Ve toplumun üzerinde otorite kurmanın en eski bilindik yöntemidir.
Skolastik baskıcı düşüncenin ağır bastığı istibdat dönemlerinde özelikle Avrupa’da ve diğer coğrafyalar da toplumların üzerinde yönetsel otorite kuran Krallar, Firavunlar, Padişah, Emir ve Sultanlar korkuyu hakim kılan çeberrut baskıcı politikaları kendilerine, vazgeçilmez ilke edinmişlerdir.
Bu baskıcı tutucu zorbalık içeren politikalarına dayanak olarak kimi zaman Tanrı’yı, dini inançları, geleneklerin korunmasının gerekliliğini göstermişlerdir.
Avrupa’da ki yaşanılan Skolastik dönemden çok daha eskiler de.
Mısır’da ve Arap yarımadasındaki kavimlere hakim olan Firavunlar kendilerini yönettikleri kavimlerin Tanrısı ilan ediyor beraberin de başka Tanrı’lar da ediniyorlardı.
Arap Yarımadasında bu tür despotik yönetimlerin karşısında Allah’ın Peygamber’leri ve din faktörü öne çıkmış ve bu zalimleri yerle bir etmiştir. İslam dini bu açıdan bakıldığında zalimlere ve despotik monarşiye karşı bir başkaldırıdır.
Avrupa’da ki skolastik dönemin engizisyon, Kilise monarşisine karşı da toplumun düşünen aklıselim Bilge, Aydın insanları, başkaldırmışlar reform ve rönesans hareketleriyle Ortaçağın karanlık Kilise yaptırımlarına son vermişlerdir.
Aslında konumuz toplumun bir yakasında kalan Araf’ta olanları yazmaktı ançak, araya korku girince yazının yol ve yöntemi değişti. Çünkü korkunun, korkutmanın da amacı yol ve yöntemi, kendi yararlılığı doğrultusunda tutmayı amaç edinmiştir.
“Allah’da onlardan korkup çekinmeyin benden korkun” demiştir.
Hz. Musa: “ ben Firavun’a varmaktan korkuyorum, Kardeşim Harun’da bu işte bana yardımcı olsun” dedi..
Araf’ta kalan halklar, yaşadıkları toplum da kendilerini aidiyet bağı kuracak ortak yan bulamamaları ya da mevcut otoritenin onları dışlaması sonucu bu Araf’ta kalmak durumu hasıl olmaktadır.
Özelikle Ortadoğu’da toplumu oluşturan halkların büyük bölümü yaşadıkları toplumda ya kendileri ya da otorite tarafından Araf’ta bırakılmaktadırlar. Ve bu durum toplumda sürekli makas açmaktadır.
Bugün Ortadoğu’da yaşanılan iç savaşların temelinde bu sorun yatmaktadır. İç savaşın, toplumsal kargaşanın yaşanılmadığı ancak ileriye yönelik beka sorununun varlığına yönelik düşünce de büyük ölçüde bu temel kaygıdan kaynaklandığını ifade edersek yanlış tanımlamıyor oluruz.
Avrupa’da ve ABD’de dünyanın bir çok gelişmiş coğrafyalarında Araf’ta kalmak sorunu yok değil ançak, Ortadoğu’da olduğu kadar ülkenin bekasını tehdit edecek ölçüde güçlü gelişmiş değil.
ÇAĞDAŞ EĞİTİM VE MODERNLEŞME
Türkiye’de çağdaş eğitim ve öğrenimin yapıldığı üniversiteler var. Üniversitelerimiz var. Son zamanlar da sayılarını oldukça da artırdık.
Çoğu zaman bu üniversitelerimiz ile iftihar ettiğimiz olmuyor da değil.
Türkiye Cumhuriyetinin yüzüncü yıl kutlamalarına hazırlanırken Türk toplumunun, azımsanmayacak büyük çoğunluğunun Cumhuriyet rejimine aidiyetinden ne kadar yoksun, uzak olduğunu FETO Terör Örgütü kalkışmasıyla bizzat yaşayarak tanıklık ettik.
Güzide Üniversitelerimizin çağdaş ilimler ile donatılmış Fakültelerinde mezun olmuş bir çok Hukukçu, Doktor, Eczacı, Akademisyen, Mühendis, Eğitimci, Harbiyeli Asker ve aklınıza hangisi Fakülte, yüksek okul gelirse ordan eğitimli insanımız öğrencilik ve mesleki alanda çalışıyorken FETO İmamının cenderesine kapılmış olduğu gerçeğini inkar etmemiz mümkün mü? Ve Sivil toplumun her alanı da , her sektör de bu duruma dahil edilmiştir.
Hatta siyasetin politik yaşamın önde gelen isimleri FETÖ’ye biat etmiş elini eteğini öpmüş. Konuyu daha uzatmak istemiyorum” bir de diğer yaka da Fesli, Cübbeli, yönü var”
•••
Burda Diyanet’de kendisini sorgulamalı;
Nasıl biz neden bu toplumun inanç yönlü taleplerini karşılayamadık gibi..
Türk insanı Avrupa’da ki yaşanılan Skolastik dönemde olduğu gibi kendisini, kurumlarını sorgulamalı değil mi?
Toplumda yaşanılan bu ve benzeri bağnazlık, çağdışılıkların bize, gelenekçiliğin, toplumun değişim sürecinin önünde nasıl aşılmaz büyük bir engel olduğunu göstermektedir.
•••
NOT: Hayatı boyunca kendisini bu toplumun aydınlanmasına adayan ve yazımlarını milletin, medeni çağdaş yaşamın kazanılmasına yönelik yorumlar yapan Yazım İnsanı, Aydın merhum Çetin Altan. Yorumlarını, “Enseyi Karartmayın” sözüyle bitirirdi.
Şimdi iki oğlu hapiste hem de FETO davasıyla ilişkilendirilmekte..
Yargı hukuk kör karanlığı aydınlatmak içindir karanlık, yaratmak karanlıkta, kör dövüşüne aracı olmak değil..
DİPNOT: Diyarbakır/ Çermik İlçesinin Savcısı’nın Halı saha da Öğretmenlere yönelik eylemi kabul edilemez. Bu hadise şu soruya haklı gerekçe yaratıyor.
Hukukun mu insanlara saygısı yok ? “çeberrut” yok sa Hukukçunun mu ?
Veya Hukuk Fakültelerinin temel ödevi, dersi olması gereken insana saygı, vazgeçilmez insan hakları mı öğretilmiyor ?
Yorumlar
Yorum Gönder