Kayıtlar

ESKİ BİR HİKAYE

Yaşamak için yurt edinmek yetmez. Yaşamak için,  yaşamı anlamlı kılacak onu kutsayacak inanç, ilke ve nitelikli değerler yaratmak gerekir. Şehirlerin, içindeki yapıların mühendisi, mimarı olduğu gibi toplumların, yaratılan milletlerin de mühendisleri vardır. Geçmişin mimari mühendislik, tıbbi bilgi deneyimi;  günümüz mühendisliğin, tıbbın temellerini oluşturmuş olsada, geçmişin usulleri ile şimdi tavuk kümesi dahi yapamazsınız, grıb hastası tedavi edilemez. Geçmişin toplum mühendisliği o günün ve ilerleyen dönem için düşünülüp tasarlanan bir sosyal yapı içindir. Adalet konusu, hukuk usul ve esasları hakkında da  farksız değil.  Bu durum toplumu var eden tüm etkenler için geçerli. Dünün,  geçmişin adalet anlayışı suç kavramı ile günümüzün hukuk, adalet tanımı aynı değil. Toplumu var kılan fertlerin sürekli kendini yenilemesi gerektiği gibi, topluma hareket kazandıran kurumların da sürekli kendini yenilemesi gerektiği gözardı edilemez. Bugün ki idari yapıya baktığımızda her şeyin Ank

BAĞIMSIZ DÜŞÜNMEDEN BAĞIMLI OLUNMAZ

Her saniye her an çevremizde varlık emaresi gösteren veya varlığını hissetmediğimiz her şey biz de dahil değişiyoruz. Fiziksel değişim söz konusu olduğu kadar, ruhsal ve düşünsel olarak da değişim gerçekleşmekte. Bu değişim eskiyle kıyaslandığında pozitif kabul edilir olan da var marjinal kabul edilmez görülen de.  Yerleşik toplumların oluşturduğu gelenek, görenek, inanç adına oluşmuş değerler topluluğunu bazen idari kanunlar ile diğer yanda  mahalle baskısı,  tabular ile güvence altına alındığında toplumun değişimi,  bağımsız düşünmesi güçleşiyor.  Herhangi bir şeyin doğru olmasından değil doğru kabul görmesinden dolayı uygulanır olduğunu eylemin  kendine alan açtığını farkediyoruz. Bundandır ki yerleşik eski medeniyetlerin devamı durumundaki toplumların oluşturduğu doğu  medeniyetlerinin  kuralları daha kalıcı sürekli  değişmez nitelikte olmakta. Doğuya daha doğuya gittiğinizde daha eski yerleşkeler daha köklü medeniyetlerin devamı niteliğindeki uygarlıklar ile buluşuyorsunuz. B

İHTİRAS GÜÇ VE ZORBALIK

Leyla`mı yok dünyada yoksa sevecek Kays`''Mecnun''  mu  kalmadı ? Bugün de seven var elbette ançak ne sevilen Mecnun`un` duru pak katıksız sevgisi ile seviyor; ne de sevilen Leyla eski Leyla. Sevginin içine nasıl duygular katılıyor  aşka dönüşen duygu ihtiras, hırs, öfke,  vazgeçilmez sahiplenme duyusu ile ortaya çıkan karakterin eylemi,  sevgi aşk maskesiyle kamufle olmuş bağnazlık,  zorbalık  eylemlerine dönüşünce,  Sonuç korkunç ölüm ve katliamlara neden olabilmekte. O zaman seven sevmekten, ilgi duyulan sevilen bağlanıp elini tutmaktan ürperiyor, korkuyor.  Bazı duyular,  renkler gibi kişiye, ortama duruma göre değişebilir. Matematiksel bir kural ve işlem söz konusu değil. Şimdi sorsanız Aşk nedir diye; gelen cevaplar onlarca  farklılık gösterebilir. Sevgi,  Aşk adına düşünülen eyleme dönüşen duyuların insanın kendi iç dünyasında gelişme gösteren olgunluk, güçlü insani  duyuların  iç güdülere dönüşmesi ve yaşama hayata yansımasıdır. Kişi vatanını, Dinini, 

GEÇİŞ DÖNEMİ POLİTİKALARI

Yıllar var ki Türkiye,  kalıcı uzun vadeli, istikrarlı geleceği üzerine inşa edebileceği kalıcı politika belirleyememiş, köklü bir düşünce milli ülkü ve milli dava diyalektik  kazanamamış; bu ülküyü kazansa, edinse bile anlatıp izah edememiş, anladım özümsedim diyen kesim de görüldüğü kadarı ile yüzeysel ezber yapmış. Türkiye hep savrulmuş kendi öz kütlesini oluşturup çekim güçü yaratmak veya istikrarlı bir eksende istikamet kazanmak yerine, çevre güçlerin çekim güçünden etkilenerek tam bir eksen değişikliği yapmasa da konumunda değer yaratma fırsatı yaratamamış, istikrardan yoksun kalmış  savrulmuş. Kimi zaman siyasi ideolojilerin kimi zaman askeri darbeler, vesayet etkileri ve bu böyle devam edip gelmiş  günümüze kadar . Bugün sivil iradenin kendi açısından sert, kararlı vaz geçilmez tehditkar politikalarıyla karşı karşıyayız. ''   Tren`den inenler bizden değildir ve bizim politikalarımıza mudahil olma selahiyetleri  yoktur.''  Sayın Gül`e  Kayseri ziyaretlerinde

ESKİ DÜŞÜNÇE İLE YENİ FİKİRLER ÜRETİLMEZ

Bilginin gösterdiği verilerle düşünmek ve inanç oluşturmak taraf olmak, karşıt olmak yerine daha çok duygu ve hislerimiz beraberinde çoğu gerçeği yansıtmayan bilgi kirliliğinde edinilen   yalan yanlış menkibe ve  dedikodudan ibaret asılsız söylemlere inanıyor bel bağlıyor, bağlanıyoruz.  Beleğimiz düşünce  kalıplarımız yaşadığımız çağımızla uygunluk  göstermiyor,  Orta çağın prototipini aratmayan insan modeli ortaya çıkıyor. Ünüversite de öğretim görevlisi akıl ve izanla açıklanmıyan beyanatta buluna bildiği gibi, siyasetin popülist yatırımları da her şeyin seviyesini düşürüyor. Bugün orta öğretim ve ünüversitelerimizin seviyesi ortada. Her İle ünüversite yaptığımız gibi her İlçeye de Yüksek okul yapmanın mantığı her şeyi ortaya koyuyor. Politikanın iletişim lisanı okadar dikkat çekiçi ki; birisi vurunca oturtuyor bir diğeri baçaklarını kırıyor. Kimin ne söylediği sözünün nereye vardığı belli değil. Doğru ya insanlar sokakta kovboyculuk oynarken, yukarıdakilerin de bu kadarcık söy

KURUMLARIN ÖZERKLİĞİ

Bir bakışı, bir algıyı  mantık akıl süzgecinde oluşan bir tanımı;  bilginin kanıtladığı teoriye  karşı  zorlamak, bunu duyguyla destekleyerek karşıt fikir veya bu böyledir,  bu şekilde olmak zorundadır gibi şart koşmak ''mutlakiyetçilik'' son derece yanlış olur.  Laik devlet siyaset yapılanmasında Diyanetin bakış algı ve tanımının sorgulanması, toplumda oluşan genel kanı doğrultusunda fetvaya zorlanması, biz bu hususta böyle düşünüyoruz diyanet veya başka bir kamu kurumuda bu işe, bu olaya böyle bakmalı bu perspektifte açıklama yapmalı, bu yönde  karar almalı; mantığı doğru kabul edilir genel kabul görmesi beklenebilir mi?Birde şöyle bakalım; siyaset diline gündeme dair  politik uygulamalara Diyanetin,  perspektifinde uygunsuz gözükürse  Diyanet kalkıp hayır bu böyle olmaz bunun doğrusu şu şekilde diye açıklama yapması beyanatta bulunması hatta baskı yapması doğru bulunur kabul edilebilir mi? Neyin nasıl doğru olacağına siz karar verin. Vatikan dünyanın döndüğünü bunda

BM- BİRLEŞMİŞ MİLLETLER`İN GÜÇÜ ARTIRILMALI

Teknolojinin beklenmedik hızda gelişmesi toplumların bütün hesaplarını beklentilerini alt üst etmekte.  Hız arttıkça zaman genişlemekte, genişleyen zamanda üretim ve buna bağlı tüketim de artmaktadır. Yine teknolojinin artırdığı hıza binaen kıtalar, coğrafyalar birbirine yakınlaşmakta farklı  ulus kültürleri iç içe geçmektedir. Bugün dünyanın bir çok bölgesinde ister etnik aidiyet  bakımından olsun ister inanç dini farklılıklar da olsun farklı medeniyet mensupları dünyanın birçok  şehirlerinin  çatısı altında özgür , güvenli, sosyal ve hukuksal eşitlik ilkesine dayalı devlet güvencesi ile birlikte  omuz omuza  yaşamaktadırlar. teknoloji ve buna bağlı materyallerın hızı daha da arttığında bu yakınlaşma daha da artarak sürecektir. Bunun yanında teknolojinin dezavantajları da yok değil, teknoloji yapılan bütün hesapları beklentileri saptırmakta akıl almaz bir boyut kazandırmaktadır.  Ayrıca dördüncü sanayi devrimi olarak ifade edilen yapay zekalı robotların sanayide ve hizmet, güvenlik