Gönüllü dalkavukluk üzerine

Gönüllü dalkavukluk üzerine

Mart 18.2023

Marmara/Türkiye 


Kazanmak, daha açık ara kazanmak için öyle vaatlerde bulunuyorlar ki; 

kim?


Belediye borç içinde yüzüyor, en küçük yatırımlar için Batı'da  çalmadıkları Finans Kapısı kalmıyor.

Diğer yanda,


Merkezi yönetimin, Hukumet'in  mali durumu da  ortada.


Sonra manşetlerde "  bu kent tarihin en büyük borçlanmasını yapıyor, yaptı " gibi dikkat çekiçi yayımlara da sıkca  tanık olduğumuz bir dönemde.


Kentin bir yarısı  yüksek deprem riskiyle karşı karşıyayken.



Bence,   kazanmak için daha fazla, rakibinizden çok daha büyük  şeyler vaat etmelisiniz ki, karşı tarafın (Rakibin) her vaadi onun yanında küçük kalsın, bir varlık gösteremesin.


Sonra, ilerleyen süreçte  kentin gelirlerine kayyum atanır, sizde  kayyumcuların  Müstemleke Başkanı olursunuz.


" Musrïfler, savurganlar ve israf edenler ançak şeytanların dostlarıdır" Ayet.


Milletimiz de  Zafer savaşı yapmak durumunda kalır.


Enver, Talat, Cemal  ( Üçlü Paşa) Paşaların yaptıkları gibi;   bu paşa zadelerinin  eseridir Çanakkale, bunu da biliyoruz  değil mi?


Üçlü Paşaların, 

belki kaybettiğimiz yerleri, toprakları kazanırız, Almanların yanında olursak, yer alırsak  oportünist düşüncesi.




Kazanmak, en büyük kazanmak mevcut durumunu sürdürülebilir kılmaktır, yapmaktır. Bu işin anayasası da budur, bunu da biliyor olmalıyız?

Almanlarda aynı kazanmak düşuncesiyle sadece kendi uluslarını değil, tüm dünyayı ateşe verdiler.


Kazanılan şey, mevcut durumunu sürdürülebilir yapamayan,  " pazardan çekilmek durumunda kalan"  çevreden koparılan,  kazanılan varlık, faydacılıktır.


Belediye Yerel de Başkanlık'ta da öyle Baskanlık döneminde sen  altını boşaltmış,  seçmenin sana verdiği krediyi harcamışsın.


Şimdi delice vaatlerde bulunuyorsun ki, seçmen beni tekrar terçih etsin.


Seçmen,  canı derdinde evinde huzur içinde  oturamıyor.

Bilinç altında ya deprem olursa diyor ki " cografya sık aralıklarla sarsılıyor"  Alievladına şefkat ile bakıyor, sonra  korkuyla  umut arasında,   ya Tevekkel Allah  diyor...

Sen bunuda biliyorsun  değil mi?


Zamanında işini iyi yapamadın, yaptırtmadılar,  denetlemedin degil mi?

Ama, sen bir denetim mekanızmasını dahi çalıştıraçak bilinçten, uygar, çağdaş düşünceden yoksun musun ki; geçtigimiz gün Erzincan/İliç'te toprak kayması yaşandı. 

Gözünün önünde sana doğru bakan kocaman kum  dağı tepesini de mi denetimden sakladın?

Yazılamayan sebebler,  kayırmaçılik  ve benzeri gerekceli nedenler ile ( Dayanıksız bina ) bir milletin gelecegini risk ettin, etmektesin degil mi?


Şimdi bu yapıcı eleştirel bakışa medeni bir insan gibi  teşekkür etmek yerine;

egonu yükselterek bir despota dönüşecek,  ezip geçmekte isteyeçeksin değil mi?


Ama benim işim de bu sormak, sorgulamak, tanımlamak ve ifade etmek değil mi?

Ben bunu yapmazsam çevrendeki hırslı dunyaperestler  seni de  rezil-i  rüsvay  ederler bunun da farkinda mısın?


Ya sen kentini herkesten, her şeyden 

çok seven Başkan?

Ya sen ne yapıyorsun? Batan geminin mallarını dağıtir gibi seçmene vaatte bulunuyorsun.


Daha çok yazarim da yazı uzar, sıkar.

Bu akilsız şımarik kendini bilmez vaatler, toplumu gerçekdışılığa yitiyor.

Siyasete, politikacıya olan güveni yıkmakla kalmıyor, insanımızın rejime, yönetime, otoriteye olan güvenini yılıyor,  insanımiz sormak, sorgulamak durumunda kalıyor.

Diğer yanda toplum,  aidiyat hissettiği inançına,  kültürüne, değerlerine olan güven duyusu tamir edilemez hasar alıyor.



Tabi bu beyan seni  açmaz açmadı, hoşuna gitmedi,  alışkınsın dalkavukların şirin övgülerine,  övülmeye, övgüye onların yaldızlı sözlerine!


Otorite de ordan bakıp, gözetliyor bak bu eleştiriyor.

Halkı kin ve düşmanlıga sevk eden beyanı var mı? Labaratuvar ortamında mikro mercekle inceliyor harf harf kelime kelime!


Canım biz de çekiniyoruz hem kalemimiz kırılacak hem de soğuk,  Silivri.



Vatandaşlarımızla  sohbet ettiğimde " ben birşey bilmiyormuşum" diyorum.


En büyük sıradan insan kim, en büyük gazeteçi dalkavuk kim tabiki İbrahim selvi.

Değerli dostlar,  bu iklimde anladım ki, size istesenizde gazeteçilik ve buna bağlı entelektüel kazanım edindirmezler.

Bu durum  şu güncel süreç için değil,  tüm geçmiş ve geleçek zamanları kapsamakta.

Toplumumuz Doğulu gibi düşünüyor ancak Batılı bir toplumun yaşam kalitesine sahip olmak duyusunu hep canlı tutuyor.

Batılı yaşam kalitesine, Batılı kentlerin standartlarina sahip olmak için Batılı  düşünmek ve Batı standartlarında politikalar geliştirmek gerekmektedir.



Gazeteçilik ya da aydın insan, yazan, çizen, farklı konuşan, farklı tanımlayan  insan profiline devlet, otorite değil engel, daha çok toplumun kendisi kabul etmiyor, toplumun engeli bu anlamda çok daha büyük ve aşılamaz durumda. Toplum daha çok dalkavukluktan, cazgırlıktan  zevk alıyor.


Sen,  daha " acaba şöyle olsa nasıl, olmaz mı ki ? " dediğinde muhatabın duvara, betona bakmaya başlıyor.


Dalkavukluğu da parasız gönüllü yapmak durumundasınız çünkü, dalkavukluk gönullülük esasına dayalıdır.

Fiziki eylemlerinizi, fikri birikimlerden beslenerek  değere dönüştürürsunuz.

Beylik fikriyle büyük devlet ideali yaratılmaz.

Büyük devlet millet olacaksan beylik fikriyatından çıkıp büyük, güçlü devlet olmanın fikri idealarını oluşturup çercevesini çizeceksin.

Başka anlamda  bakkal dükkanı büyümüş bir  holdingin  iş  ve sermaye haçmına ulaşmış ancak, bilinç bakkal dükkanında çıkmamış.

İşte dalkavukluk,  gözü kapalı koşmak gibidir.

Sürü refleksi.




Bugün 18 Mart 1915 Büyük  Zafer'in 109. yıl dönümü

Çanakkale  Zaferimiz kutlu olsun.

Başta Cumhuriyetmizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, bütün şehitlerimizi  rahmet, saygı ve  minnetle anıyorum.


İbrahim selvi

Kapadokya post 


Dip not : 

Güncel  kentimizin sorunlarından konuşurken adamın birisi duvara baktı, tavanın boyasına,  sıvasına  estetik bir bakış ile göz gezdirdi,  konuya çok fransızdı.

Günlük yaşamındada böyle işlere çokta ilgisiz kalıyor  biliyordum.


Meğer adam gizli çok değerli bir  hazineymiş,  listenin birinci sırasında ilgili yönetime aday olmamış,  aday gösterilmiş


Geçen gün malum adayı  bir propoganda mekanında  gördüm deli gibi alkışlıyor, hem de seçmeni çoşturup alkışlatıyordu. Aramızda gizli yeteneklerin olduğunu hatırlatmış olayım.



ibrahim selvi

Kapadokya post köşe yazarı

anatoliaibrahim.blogspot.com

kapadokyapost@gmail.com


İbrahim Selvi  kimdir

1964  yılında  Nevşehir'in Gülşehir İlçesinde doğdu 1982 yılında  Gülşehir Lisesi'nde mezun olduktan sonra   yüksek öğrenime devam etmedi.

Girişimciliğe  yönelerek  Antalya'da ticaret yaparak iş hatına  başladı.  


Evli  ve iki çocuk babası.

Kişisel  araştırmalarını yazıma dönüştürerek yazım hayatına  anatoliaibrahim.blogspot.com  denemeler  yazarak başladı. 

Yerel gazetelerde köşe yazarlığı yaptı.


Turizim ve Kültürel Varlıkları Derneği, Vakıf hizmetleri,  Spor  Kulübü gibi  Sivil Toplum Örgütleri'nin  yönetiminde yer aldı.

Bir dönem Amerikan Basınını takip ederek  Amerikan  ekolünü anlamaya çalıştı. 


Özgür blog yazarı. 

Kapadokya post köşe yazarı,   çeşitli medya  ve sosyal platformlarda Türkiye'nin siyasi, sosyal, kültürel gelişimi ve kentleşme gibi konularda araştırmalar yapmakta  ve bu yönlü  haber, yorum ve makaleler yayımlamaktadır. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı