Düşünce kulübümüzü bir gazimiz ziyaret etti




Düşünce kulübümüzü bir  gazimiz  ziyaret etti


İbrahim Selvi 

Kapadokya \Türkiye 


Siz  havanda su döverken, dışarıdakiler  sizin büyük işler yaptığınızdan söz ediyor olabilir ya da yaptığınız işleri boş şeyler olarak da görebilir. 

Serbest düşünce, sosyal linçe uğramadan   fikirler serbestce konuşulup tartışılmadığı sürece akıl, fikir kökleşip kendisine kaide yapamaz. 

Toplum, halk, birey, birey gelişip fikri olgunluk kazandırılmadan  gelişmiş demokratik toplum  ya da gelişmiş ülke tanımı  kazanılamaz. 

Gelişmiş toplum ile toplumu yönetme aracı rejim olarak nitelediğimiz siyasi iradeyi bir birine karıştırmamak gerekir. 

Dünyanın en gelişmiş rejimi ile yönetilip geri kalmış bir ulus olarak kalınabileceği gibi. 

Diğer yanda Krallık veya  monarşiyle  yönetilip  dünyanın en gelişmiş toplumunu kazanabilirsiniz. 

Rejim siyasi iradeyi temsil ederken, toplumun gelişip kalkınması ahlaki olmakla birlikte eğitim öğrenim kurumlarının aracılığıyla kazanılacak değer, ulaşılacak  seviyedir. 

Rejim korkudan besleniyorsa, toplum\birey  kendi dehlizinden çıkamaz. 

Rejim cesaretten ve kendisini tanımlayıp ifade etmekten besleniyorsa ki, o toplum çok yönlü  tanımlar yapıp yeni  değerler yaratmaya açık olacaktır. 

Toplum\birey geçmiş yaşanılmışlıklardan tarihten  tecrübe kazanır ançak,  geçmiş ile gelecek yönetilemez.

Dünün doğru tanımlarını yalanlamadan geleceği inşa edecek yeni  değerler  tanımlayıp ifade edemezsiniz. 







Tam böyle bir anda bir gazimiz  kapıdan içeri  girdi. 

İlginç, trajik ve düşündürücü anekdotlar anlattı doğrusu çok etkilendik. 

Güneydoğu Türkiye’nin kırk yıl süren kanayan yarası. 

Kıbrıs Türkiye’nin elli yıl kanayan yarası. 

Lübnan dünyanın yüz yıla varan kanayan yarası. 

Filistin dünyanın yetmiş yıla varan kanayan yarası. 

Ve böyle bir kaç örnek daha verebiliriz, biliyorsunuz bunlara yenileri de katıldı Suriye, Irak, Libya, Afganistan ve ve son olarak Ukrayna.... 

“kurşun göğsümden girince benim ayaklarımı yerden kesip arkamdaki kayalığa doğru savurup kayaya  yapıştırdı, oradan aşağıya doğru kayıp kemerime kadar  iki kayanın arasına  sıkıştım. 

Göğsümden kan aşağı doğru akıyor elimi bastırdım bu kez de kan  sırtımdan  çıkıyor,  hissediyorum bilincim açık, kurşun göğsümden girip  sırtımdan çıkmış. 

Arkamda gelen tim komutanıyla göz göze geldik, ben yaralandım diyemiyorum çünkü beni vuran terörist onların da benim yanıma gelmesini, onların da hedefe girmesini umuyor biliyorum. 

Yüzbaşı, bakışımdan anladı tamam işareti yaptı ve pusudaki Teröristi indirdi. 

Sonra bana ulaştılar. 

Bu aralıktan önce teröristin birisini vurdum  sendeledi yine bana doğru yürümeye başladı, sonra bir el daha ateş ettim düştü kalktı elindeki keleşi atıp silahsız olarak yine üzerime gelmeye başladı, bu kez ben korktum adam ölmüyor, öldüremiyorum Allahuekber diye bağırdım bir an bocaladım adamı öldüremiyorum korktum kaçmak istedim saniyeler içinde toparlanıp  aklımdan ya bu ölmüyor üzerime  geliyor ozaman ben bunu gözünden vurayım da  beni göremesin diye düşündüm ve gözünden vurdum  akabinde terörist yere   düştü.”


Neden vurduğun halde  terörist ölmedi ya da yaralı etkisiz hale gelmedi diye sordum. 

“ Askerin piyade tüfeği G-3 idi bu tüfekler çok güçlü bunların mermisini yedin mi kurtuluşun olamaz nerenden vurulursan vurul. Ama sonra Askerden bu silahı aldılar yerine Avrupa Birliği uyum yasası gereği öldürmeyen yaralı kalmasını sağlayan daha güçsüz silah verdiler biz de  operasyonlarda bu silahlardan kullanmaya başladık yani bundan, teröristten bir keramet yok çekirdek güçsüz olunca. “

Aslında bir çok ayrıntı var bir çoğuna yer veremiyorum söyledim ya Güneydoğu Türkiye’nin yıllardır kanayan yarası, vatan için, millet için, insanlık için, din, iman için memleketimizin insanı gazi oluyor, şehit oluyor kendisini memleketin geleceğine adıyor. 

Bir diğeri de  kamu gelirlerini israf ediyor yiyor, yediriyor yine yetinmiyor bu kez de peşkeş çekiyor akabinde bayrağı göğsüne alıp ben vatanımı seviyorum, bu bayrak için ölürüm ben bu kent için ölürüm, ben bu devlete kendimi adadım gibi söylemlerde bulunuyor. 

Kimi kurşun yiyip ayakları yerden kesilerek savrulup kayalıklara çarpıyor, kimi de kamu gelirlerinden yiyip yiyip  kuduruyor. 

Böyleyken devletine, milletine hakiki manada hizmet eden dürüst bürokratlarımız, devlet adamlarımız ve kamu çalışanlarımızda çok onlardan da çok güzel yaşanılmış hayranlık uyandıran anekdotlar var, bunları da zaman zaman paylaştığım oluyor. 

Bugün sözü uzatmayacağım. 

İnsan kendi toprağına ne ekerse mahsul olarak bu o kişiye yeter. 

Kılavuzu şeytan olanın yolu eninde sonunda  ateşe çıkar. 

Dip not:

Belki bugün, düne göre çok şey değişti ya da değiştiğine inanıyoruz. İnsanlık olarak önümüzde bizi bekleyen büyük sorunlar var evet ama bu gördüğümüz görebildiğimiz problemler ançak, asıl büyük problem, sorun hiç beklemediğimiz yönden gelecek olandır. 





İbrahim Selvi 

Kapadokya post 

Gulsehir.org.tr

Selviabraham.blogspot.com 

anatoliaslv@gmail.com 

kapadokyapost@gmail.com 

Köşemi takip etmekten keyif alıyorsanız lütfen yakınlarınıza öneriniz. 

















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı