Cumhur İttifakı’nın karşısında Millet ittifakı
Cumhur İttifakı’nın karşısında Millet ittifakı
İbrahim Selvi
Türkiye’de yeni yapılanan Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin Türk siyasetine en büyük politik yararlılığı öne çıkan siyasi partilerin bir biriyle ayrılmamak üzere kenetleşip birleşmesi, ittifak yapan partilerin kolektif politika belirlemesine katkı sağlaması diyebiliriz.
Yakın geçmişte parlamenter sistemde siyasi partiler düşman kampları gibiydi.
İki siyasi partinin bir araya gelip koalisyon yapmasını sağlamak, zeytinyağı ile suyu birleştirmek gibi olanaksızdı.
Neyse..
Güncel siyasi ittifakların politik ajandalarına bakacak olursak.
Millet ittifakının güçlendirilmiş Parlamenter sistemiyle ilgili çalışması gün yüzüne çıkmaya başladı.
Anlayabildiğim kadarıyla, seçilen cumhurbaşkanı seçilirken partili, seçildikten sonra tarafsız olacakmış.
Parlamentoda milletvekilleri hükümeti kurmak için güç birliği oluşturacaklarmış.
Hükümet kurulduktan sonra eğer hükümetin değişmesi gerekiyorsa, sonraki kurulacak hükümet tespit edilip cumhurbaşkanı'na gidilip, mevcut hükümetin istifasıyla birlikte işte şu da yeni hükümet kabinemiz onay istiyoruz diyeceklermiş.
Ve böylelikle Türkiye’nin hükümetsiz kalmasının önüne geçilecekmiş.
Yani bunlar pozitif şartlarda öngörülen savlar.
Cumhur ittifakı cephesinde de herşey stabil değil göstergeler sürekli değişiyor.
Bir yanda 2023, 2040, ve 2070 planları projeleri açıklanırken.
Diğer yanda...
Türk ekonomisindeki güncel yaşanılan mali istikrarsızlık siyaseten Cumhur İttifakı’nın politikalarını da olumsuz etkiliyor.
Doğru politikalarınız ve mali yatırımlarınız da gölgede kalıyor.
Cumhur İttifakı’nın ajandasında orta ve uzun vadeli projeler çok ançak, para, finans mühendisliği ile ilgili hiç bir proje yok. Merkez Bankası “paranın amiral gemisi” sürekli kaptan değiştiriyor.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin de eksik aksak yanları olduğu inkar edilemez.
Her şeyden önce Cumhurbaşkanlığı sistemi çok güçlü ve bu gücü dengeleyecek politik ağırlığı sistemin karşısına koyamıyorsunuz .
Ama Cumhurbaşkanlığı sistemi revizyona açık.
Şu da var ki, Türkler son üçüyüz yıl boyunca sistem ve rejim arayışını sürdürüyor.
Hangisi sisteme ve rejime geçerseniz geçin, sistemi kurmak ayrı bir şey, rejimi reform yapmak ayrı bir iş ve yönetmekse bambaşka birşey.
Otomobil tasarlayıp yapmak, otomobili kullanmak için trafik düzeni kurmak ve bu trafikte aracı işleterek yararlılık sağlamak gibi.
Siz yönetemedikten sonra isterseniz sizin rejiminiz, sisteminiz dünyanın en ileri, rejimi-sistemi olsun hiç bir kıymeti yok.
Parlamenter sistem kötü mü? Hayır...
Cumhurbaşkanlığı sistemi kötü mü? Hayır...
Monarşik demokrasi kötü mü? Hayır..
Bugün demokrasinin beşiği olarak kabul edilen İngiltere’de ( Birleşik Krallık) babadan oğula Lordlar Kamarası ( değişmeyen Senatörlük müessesesi) ve Kraliçe, bunların da altında temsilciler meclisi (Avam kamarası) var.
Meclisin yaptığı hiç bir yasa Lordlar Kamarası’ndan onay almadan kanunlaşamıyor.
Nasıl, dünyanın en müreffeh ve barışık toplumu. Hiç bir İngiliz yurttaşı rejimi, sistemi sorgulamıyor.
Senotosuz demokratik meclisler ve buna bağlı yürütme erki fireniz araç gibidir, yani sistemin fireni yok meclis’te çıkacak popülist bir yasayı ( Anayasaya uygunsa) hangisi güç kanunlaşmasını engelleyebilir?
Hiç bir güç, ançak senato engelleyebilir o da yoksa yasamanın yanlış popülist politikalarının önününe geçemezsiniz.
_______________________________________________
KILIÇDAROĞLU “iktidar olmamız için ya bir yol bulacağız ya da yeni bir yol yapacağız” demekte.
Kılıçdaroğlu “ milletimizin farklı kesimleriyle helalleşeceğiz, helalleşmek için tüm memleketi baştanbaşa gezeceğim” diyerek yeni bir yol açmış olacaktır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yeni yaptığı yolda başarılar dilerim.
Halkın değişik kesimleriyle konuşuyorum insanımıza mevcut hükümetin politikalarını değerlendirmesini istiyorum ve düşüncelerini dinliyorum.
Araştırma ve anket şirketlerinin siyasi partiler hakkındaki oy oranları ve anket sonuçları nedir bilmiyorum.
Ançak, benim yurttaşımızdan dinlediğim yüz seçmenden doksanı Ak Parti’nin hükümet politikaları hakkında şikâyetçi.
Özellikle son günlerdeki market ve emtia fiyatlarının engellenmez bir şekilde artması ve buna bağlı yurttaşların gelirlerinin düşmesi, alım güçlerinin zayıflaması, başta emekliler ve asgari ücretli yurttaşların fakirleşmesi seçmende büyük kırılma yaratıyor.
Hatta söyleşi yaptığım insanlara karşı alternatif Ak Parti politikalarını savunmak durumunda kalıyorum.
Özellikle bazı Ak Partili, geçmişte Ak Parti yönetiminde de görev almış insanlar da Ak Parti’nin ekonomik politikalarını kabul edilmez buluyor.
Ama, Ak Parti konut yaptı... Diyorum
Ama Ak Parti Savunma Sanayisi’nde büyük ileri teknoloji yatırımları yaptı diyorum vb...
Ama Ak Parti vesayete son verdi, sağlık politikaları diyorum ançak, seçmeni sakinleştirmek için yeterli olmuyor.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni eleştirenlerde var..
Bu kez sistemin olumlu yanlarına değiniyorum " bak geçmişte kurulan hükümetler 6 ila 12 ay sürmüyordu, ülkenin gündeminde siçim ve buna bağlı istikrarsızlık eksik olmuyordu" diyorum yine olmuyor...
Vatandaşı sakinleştirmek isyanını bastırmak olası değil.
Seçmen en çok garantili geçiş ( yol, köprü, tüp geçit) işletme sahiplerine Hükümet’in bütçeden ayırdığı garantili geçiş ödeneğine şiddetle karşı çıkıyor “bir de dolar bazında olmaz ki, dolar” diyor...
Siyasetin tansiyonu sokakta, çarşıda pazarda çok yüksek atıyor. Ak parti Hükümeti ilerleyen günlerde umarım tansiyonu düşürecek politikalar geliştirir.
Asgari ücretle çalışan kesime kabul edilebilir bir mali artış kazandırılır, emekli maaşlarında iyileşme sağlanır ve market fiyat artışları önlenir, kur artışı biraz baskılanırsa ki, bakarsınız çarşının pazarın yüksek tansiyonu düşer.
Bunların sağlanmasıyla kalmıyor.
Mülteci ve göçmenlerin entegre sorunu var.
İşsizler ve atanamayan üniversiteliler ve başka sorunlarımız da var.
Ançak sorunu tüm alana yayarsanız, çözüm üretmek için çalışma alanınız kalmaz.
Çözüm alanımızı her zaman sınırsız tanımlamalıyız ki, sorun ve problemleri çözme kavuşturmak için eylem alanımız, ufkumuz ve göstereceğimiz irade alanımız geniş ve güçlü kalsın.
Diğer yanda;
Muhalefet, iktidar olmak Türkiye’nin yüze çıkan sorunlarını çözüme kavuşturmak için yeni yollar açmaya, politikalar geliştirmeye devam ediyor.
Böyleyken geçmişten ders almaktan da kaçınmamalıyız....
İktidar kavgası Türkiye’yi geçmiş dönemlerde olduğu gibi gelişme göstermekten alıkoymasın.
Türkiye yakın zamana kadar iktidar kavgalarından çok kan kaybetti, bu sebepten.
Türk ekonomisi hala serum kullanmakta. İktisadi, endüstriyel yapımız daha çok dışa bağımlı.
Gelişmiş ülkeler uzayda üst kurarken Türkiye, yerli otomobilini yeni yapmaya çalışmakta.
İşte iki seçenek...
İşte İki yol...
Ya iktidar kavgalarıyla, rejim ve sistem tartışmalarıyla ilkelleşmek zaman kaybetmek durumunda kalırız.
Ya da barışık siyaset, uzlaşan toplum ve herşeye rağmen gelişip kalkınan bir ülke olma yolunda mesafe kaydederiz.
Tercih, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki siyasilerin ve Türk milletinindir.
Demokrasi güven rejimidir, demokrasi milletine, insanına, halkına güvenmektir.
İbrahim Selvi
anatoliaslv@gmail.com
İstanbul post köşeyazarı
Gulsehir.org.tr
Selviabraham.blogspot.com
Kapadokya post
Köşemi takip etmekten keyif alıyorsanız lütfen yakınlarınıza öneriniz.
Yorumlar
Yorum Gönder