Bürokratlar da en az Başkanlar kadar gayretli, belkide daha fazla çalışkan ve idealist olmalılar...


Bürokratlar da en az Başkanlar kadar gayretli, belkide daha fazla çalışkan ve idealist olmalılar...


İbrahim Selvi tarafından 

Kapadokya\Türkiye 

Daha genel, daha ziyade, daha az bilenler fanatik olurlar, idealist olmak için daha çok bilmek ve de daha çok fedakar olmak  gerekmektedir. 

İdealist insanlar uzlaşmacı oldukları  gibi üretken ve  de yaratıcıdırlar,  fanatikler   kavgacı, hırçın  ve yaratıcılıktan da yoksundurlar....


Bu günlerde insana yolculuk yapıyorum;

İnsanları dinlemek ve anlamaya çalışmak, yine insana sosyal ve kültürel anlamda çok şey kazandırıyor.



Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım  belediyeden  650 m2 bir arsayı ihale ile aldı.

Yalnız arsanın imar edilip parsel olabilmesi için, arsanın  bitişiğindeki hazineye ait bir araziyle birleşmesi  gerekmekte. 

İlgili bu durum, arsa alınırken imar durumunda da anlaşılmaktaydı, yani bilinen durum.

Arkadaşım  Hazine'ye ait arsanın satışını,  Hazine'den talep etti.

Hazine'de olumlu bakıp, ilgili araziyi bir fiyat belirleyerek satış için ihaleye çıkardı.

Ayrıntı “ Hazine, ilgili arazi için   piyasa rayiç bedeli   o günün  fiyatına göre 3\1 oranında  piyasanın üstünde bir rayiç fiyat öngördü” arkadaşım itiraz  etti,  baktı bir şey çıkmayacak günün şartları değişiyor, süreç uzayacak  Belediyeden aldığı arsayı parsele dönüştürmek için bu araziyi koşullu almak durumunda “ Neyse üçüne beşine bakmadan araziyi her koşulda almayı kabullendi”.

Buraya kadar olanları normal karşılayalım. 

Sonrası, 

ihale günü kent dışında " kent ve arsayla hiç bir ilgisi olmayan" birileri gelip ihaleye katılarak arazinin “ Hazinenin belirlediği yüksek rayiç bedeli” daha da yükselterek arkadaşımı ihale dışına iterler ve  arazinin değerinin çok üzerinde bir fiyata  kent dışındaki gelen adamlar araziyi satın  alırlar. 

Bu durum karşısında arkadaşım ihaleden  eli boş çıkmak durumunda kalır. 

“Bu durumu  sistem mi desteklemektedir, bürokrasi mi yoksa piyasa mı? “


Daha bitmedi! 

Araziyi alan fırsatçı adamlar... 

Üç ay gibi kısa bir zaman sonra, aldıkları  arazi için hazineye  ödemeleri gereken ilk  taksitlerini,   hazineye yatırmamışlar  ve doğrudan  arkadaşıma  gelmişler... 

Eee.. 

Fırsatcı adamlar “Arkadaş durum böyle oldu ama sen bize bu araziyi satınaldığımız  ihale fiyatının üzerinden  biraz fark ver bu araziyi sen al” demişler, küçük ayrıntıları yazmıyorum. 

Ne yapsın? Arkadaşımın eli mahkum, koşulu bu araziyi almak durumunda,  gelen fırsatçı adamlara  arkadaşım yüksek ihale bedelinin üzerinden bir miktar daha fark vererek araziyi bunlardan devir  almak durumunda kalıyor. Ben bizzat bu hadisenin büyük bölümüne tanık oldum.

Şimdi insana yolculuk devam ediyor... 

Karşı komşum Fransa’da yaşıyor, geçtiğimiz yıllarda tanışıp halleşip sohbet ettik. 

Paris’te işyerinin olduğunu  HES “ Hidro Elektrik Santrali”  Tribününü  yaptığını söylemişti.

Komşum  bu sene izine gelmiş, yaşıda ilerlediği için işleri bıraktığını söyledi. 

“ Komşu ben Mart ayı gibi gelecektim ama işyerinin satışı zaman aldı onun için Haziran’da gelmek durumunda kaldım” dedi. 

Nasıl orda satış işleri nasıl oluyor, neden uzadı dedim. 

“ Fransa’da bir gayrimenkulü “taşınmaz” satışa çıkarıldığında taşınmazın piyasa değeri belirlendikten sonra ilk satın alma hakkı kanunen, kamu adına Belediye’nindir. 

Belediye ilgili taşınmaza ilgi göstermezse bunu resmi olarak size bildirmek durumundadır. 

Siz ancak bu bildiriyi aldıktan sonra, taşınmazı tercihen varsa içindeki kiracı almak durumundadır taşınmazda kiracı yoksa,  yan bitişik komşulardan birisi ve\veya karşı komşular kanunen önceliklidir bunların onayı alınmadan  taşınmazı dışardan birisine  satışını  yapamazsınız.” Dedi komşum. 

Peki sen ne yaptın? ne oldu netice, satışı kime yaptın? Diye sordum. 

“ Komşu, bu süreçte taşınmazı söylediğim tercih hakkı olan ilgili kişi ve kurumlar almayacaklarını beyan edince yasal olarak tercih dışı, dışardan bir firmaya  ön satışını  yaptık ançak, imzalar atılmadı orda Noter’e  imza yetkim için vekalet verdim,  Noter, imzayı benim  adıma atıp satışı  gerçekleştirecek,  ben de izine geldim” dedi. 

Doğrusu bu olayda hangisi sistem ya da piyasa kültürü daha yararlı "insani, sosyal" siz değerlendirin. 

Yorum yapmıyorum ancak, yukarıdaki satın alma  işinde arkadaşım çok yoruldu ve  çokda üzüldü. 


Bayan orta yaşlı, zeki, çağdaş  ruhlu bir kadın komşum   dedi ki! 

“  İbrahim bak şu üst yol  belde insanı ve mahalleli için yürüyüş yolu olarak kullanılıyor. 

İnsanlar, gençler, yetişkin bay ve bayanlar,  bisiklet süren insanlar bu güzergahı kullanıyorlar, insanımız spor yapıyor, vakit geçiriyor eğleniyor, sen gazetecisin ilgililere söylesen de bu yol biraz dar, araç trafiği de var yolu biraz  genişletseler oğlum. “ dedi komşum. 

“Bu süreçte ilgili yolda altyapı yenilenmesi var yol revizyonda”


Ya bak abla sen harikasın ben fark edip düşünemedim sen fark ettin, bak bu yüzden seni çok taktir ediyorum dedim. 

Bir vakit ilgili çevreye konuyu iletip paylaştım böyle böyle dedim. 

Mizacım ve yazım karakterim eleştiriye müsait değil,  yazılarımı takip ediyorsanız hep takdir edecek yön ve yöntem ile siyasileri başarılı yönlerini öne çıkartmak, bu yönlü motive etmek ve destek vermek  amaçlıdır. 

Netice yolu daraltan kullanılması olası olmayan yer yer kaldırım ilavesiyle  daha da daraltılarak yol tamamlandı. 

İlla geçerli sebepleri vardır bunu benimle de paylaştılar, bu doğru ançak istenilince aşılmayacak engel yok yalnız, ilgisiz kaldırımla yolu biraz daha daraltmak, demek oluyor ki, “ vatandaşın teklifini  hiç galeye almamak” anlamı çıkıyor. Fikir anlattığım gibi benim değil, bunu da ifade ettim. 

Ya işte öyle.. 

Demokrasi birilerinin bazı araçları “ Parti” kullanarak seçmek, seçilmek değil. 

Evet demokrasi, ama demokrasinin o yüzde biri. 

Yüzde doksan dokuzu seçildikten sonra yönetime  halkın katılımını sağlamak, halkın direktiflerini, " sivil toplum örgütleri" fikrini önemsemek, değer vermek  "karar vermede" çoğulcu  katılımı gerçekleştirmek ile  olmalıdır. 

Diğer yanda bizim demokrasimizde “ Hesap verebilirliği hiç bilmiyoruz, tanışmadık” işin bir de bu yanı var. 

Yoksa seçilirken demokrasi, seçildikten sonra tek adam, diktatörlük, istibdat “  yeni seçimlere kadar her şey benim”  demek demokrasi değil. Ançak demokrasiyi araç olarak kullanmak demektir. 


Sonuç:

Bu ve buna benzer küçük olumsuz nüanslar her şeyin kötü, yanlış olduğu anlamına gelmemeli. 

Diğer yanda çok daha büyük işler yapıp değer yarattığımız gerçeği de inkar edilmemeli. 

İlerleyen süreçte Türkiye olarak hiç hayal bile edemeyeceğimiz  gelişme ve kalkınmayı gerçekleştireceğimize inanıyorum. 

Ve bu yolda hızla ilerliyoruz. 

Ülke insanı olarak yeter ki, taşın altına tüm varlığımızı koyalım, başaracağımıza inanalım, olumsuz örnekle karşılaştığımızda yakıp yıkmadan, doğru bildiğimiz şeyi ifade edebilecek medeni cesareti göstermeliyiz. 


Her şeyi yukardan bekleme alışkanlığından vaz geçelim  “ doğrudan vatandaşın olmasa da  kurumların mecliste yasa teklifinde bulanma hakkı olmalı” partizanlık iyi değil ançak, partili olmak fikir ve idealleri, politikaları yarıştırmak, seçmenin güvenini kazanmaya yönelik gerçekci politikalar geliştirmek iyi. 


Brokratlarımız'da talimat ile çalışan, iş yapan  memur olmaktan öteye taşınmalı,  yasaların kendilerine tanıdığı ölçü içinde serbest kararlar alabilme iradesi kazanmalıdırlar diye düşünüyorum. 


Dip not:

Senotosuz demokratik  meclisler  buna  “yerel yönetimler de dahil”, bu sistemleri  firensiz  araca benzetebiliriz bu sistemler,  denetimden ve hesap verebilirlikten uzak kalırlar.


İbrahim Selvi 

anatoliaslv@gmail.com 

İstanbul post köşe yazarı 

Gulsehir.org.tr 

Selviabraham.blogspot.com 

Kapadokya post Facebook 

Köşemi okumaktan keyif alıyorsanız lütfen arkadaşlarınıza öneriniz.. 
















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı