Türkiye’nin Ak Parti siyasetindeki yolculuğu

 Türkiye’nin Ak Parti siyasetindeki yolculuğu


Yaklaşık 20 yıl Ak Parti iktidarı ve Türkiye’nin yönetilmesi

Cumhuriyet tarihinde Tek Parti olarak tanımlanan İsmet İnönü liderliğindeki CHP iktidarına yaklaşan (1923-1950)  bir süre.

Yani  Tayyip Erdoğan liderliğindeki Ak Parti  2002 yılından bu yana, hiç tökezlemeden dolu dizgin iktidarda kalmaya devam ediyor. 

Ve muhalefet Ak Parti iktidarına son vermek ya da iktidar olmak için ne kadar çapa sarf ediyor? 

Hatta bir ara Ak Parti’nin tökezlemeye başladığını ifade etmeye çalıştım. İşi daha da ileri götürerek daha evvelki yazılarımda Ak Parti’ye yönelik  “ kendinizi muhalefete hazırlayın geçmişte ANAP’ın  durumuna düşmeyin tabelanız asılı kalsın, Türkiye’de Parti kurumları kökleşip gelişsin” gibi ifadelere yer verdim.  Hakikaten 2020 yılının ilk aylarında Koronavirüs salgını öncesinde AKP’de  bir kırılma yaşanıldığı aşikardı. Ançak, başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümet, Covid-19 salgın dönemini öyle güzel yönettiler ki Ak Parti’nin siyasi  kırılma eğilimi tekrar yükselişe geçti.


Doğrusu pandemi sürecinde Ak Parti hükümet politikalarını  taktir etmemek ne mümkün.

Ülkemizde hükümet ya da lider kim ve hangisi parti olursa olsun, hiç bir önemi yok.

Yeter ki Türkiye iyi yönetilsin ve memleketimiz kalkınıp gelişsin, insanımızın yaşamsal talepleri ve gelecek kaygısı olmasın.

Partili olmamak özellikle gençler için büyük eksiklik, partiler demokrasilerin vazgeçilmez unsurları olduğu gibi aynı zamanda, siyasi partiler ülkenin yönetilmesinde fikir ve vizyon geliştirme müessesesidir. 

Diğer yanda, partizanlık da çok kötü bir şey. Partizanlaşmak, işi aşırılık yanlılığına kadar götürmekte. 


Şu saatlerde Kılıçdaroğlu meclis  konuşmasında gelecek 2023  seçimlerinde  Cumhurbaşkanlığı adaylığı için “ aday olmayacağımı kim söyledi” ifadesi gündeme geldi.

Kılıçdaroğlu’nun  2023 seçimlerinde aday olması kaçınılmaz, aksi halde CHP açısından büyük seçim riski  alınmış  olmakla kalmaz  olası seçim sonrası partinin geleceği açısından daha yüksek risk alınmış olacaktır. 



Demokrasilerde, partinin varlığı ve geleceği seçimle ilintili olsa da,  partinin varlığını sürdürmesi seçimleri kazanmasından daha önceliklidir. 


Ak Parti’ye dönecek olursak;

Ak Parti Hükümeti ülkeye değer katmak ve milletin refahını yükseltmek için var gücüyle çalışıyor. 

Günün gerektirdiği politik seçenekleri kararlılıkla uygulamaktan iç\dış siyasi çekince göstermeden cesaretle  kanunlaştırmaktan  kaçınmamakta. 

Siyasette Ak Parti demek: kararlılık demek

Yalnız Ak Parti Hükümeti’nin kırık not aldığı İçraatların en  başında mali\para politikaları  gelmekte 

Ak Parti’nin  ekonomi politikaları çok tutarlı değil. Türk lirasının piyasadaki aşırı değer kaybı yaşaması  bu durumun en bariz göstergesi. 


Başka şeyler de var:


Tayyip Erdoğan 21. Yy. En karizmatik lideri


Rahmetli Turgut Özal’ın deyimiyle “21.yy. Türklerin asrı olacaktır” deyimi günümüz  Türkiye siyasetinde karşılık buluyor. 

Cesur, kararlı, dinamik, inanmış ve vizyon sahibi bir Türkiye lideri. 

Ardından bu savı daha çok Türkiye’nin Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu ‘da destekliyor. 

Kılıçdaroğlu, bir siyaset dâhisi ve partisinin sınırlarını vizyonunu CHP’nin çok ötelerine taşıdı. 



Geçmiş dönemlerin CHP’ni günümüzle kıyasladığımızda karşımıza  dar bir çevrenin rejim odaklı fikri yapılanmasından çıkmış yerel seçimlerde bütün büyük kentlerde yerel yönetimleri kazanmış ve hedefini büyük Türkiye’yi yönetmeye odaklamış  bir CHP görüyoruz. 

Bunu nerdeyse tek başına Kılıçdaroğlu başarmakta. 

Kılıçdaroğlu  söylemlerinde  “geçmişte CHP’nin  halkı seçmeni suçlayan üslubun yerine”  kendi örgütünü suçlayan eksik gören “ biz ilgi göstermediysek bu kentin, bu kurumun ne suçu var”  diyen ve gönüllere girmeye çalışan bir lider Kılıçdaroğlu. 

Diğer yanda Devlet Bahçeli;

Bahçeli  yakın Türk siyasi geçmişinden bugüne, kendisi ve partisi adına bir gelecek kaygısı gözetmeksizin olanca gücüyle bütün politikasını büyük Türkiye’nin inşasını sağlamaya yönelik kullanmaktadır,  hiç bir siyasi ikbal beklentisi gözetmeksizin. 

Meral Akşener;

Akşener, geçmişten gelen devlet yönetme tecrübesi kazanmış  siyasi birikimi olan bir siyasetçi. 

Elbette Akşener’de Türkiye siyasetine ve Türkiye’nin demokrasisinin gelişmesine milletin refahının artmasına yönelik katkı sağlayacaktır. 


Yeni kurulan partiler ve liderleri;

Ali Babacan,  genç dinamik  geçmişiyle siyasette güven veren bir isim. 

Türk siyasetine katkı vereceğine inanıyorum. 

Ahmet Davutoğlu;

Davutoğlu’da yine  siyasette birikim kazanmış Ak Parti saflarında yer alırken   Bakanlık ve Başbakanlık yaptığı dönemlerde ismi bir şaibeye katılmamış politikacı. 

Elbette Ahmet  Davutoğlu’da Türkiye siyasetine katkı sağlayacaktır. 

İşte bunlar gösteriyor ki Türkiye, 21.yy damgasını vuracak güçlü ülke olma yolunda ivme kaybetmeksizin yol almaya devam edecektir. 


Eğer Türkiye gelişip kalkınacak ve bir müreffeh millet yaratılacaksa, taşın altına elini herkes sokacak. 

Partizanlık yapmakla fikirleri yarıştırıp vizyon politikaları halkın tercihine sunmak farklı şeyler. 

Önceliğimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişip kalkınması olursa, ister iktidar olalım ister muhalefet eşit düzeyde katkı sağlayabileceğimizden endişemiz olmasın. 

Yok benim partim benim ikbalim endişesiyle işi partizanlık ve aşırılık yanlılığına taşırsak, ki kaybeden önce bu düşünce ve ardından da Türkiye olacaktır. 


İstanbul post köşeyazarı yazarı 

İbrahim Selvi 












Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı