Erciyes Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kürşat Gündoğan ile Sağlık Konulu Röportaj



Erciyes Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kürşat Gündoğan ile Sağlık Konulu Röportaj

28 Aralık 2020

Kayseri  

Geçmiş̧ zaman değil, belki de geçtiğimiz 2019 yılına kadar Türkiye adına ne düşünür ne yazarsak illa Batı'dan örnek verir Batı’yla kıyaslar ve beraberinde Türkiye’nin yönetsel anlamdaki çoğu politikalarına eleştirel yaklaşırdık.

 

İşte Avrupa’daki hukuk böyle, sağlık hizmetleri şöyle, demokrasi işte böyle olur gibi...

Ama öyle değilmiş, öyle olmadığını her geçen gün ayan beyan görüyoruz.

Hayır öyle değil! 

Belkide Türkiye'nin çoğu alanda yarattığı reel politikalar nedeniyle bu bakışımızın değişmekte olduğunu varsayıyorum.

Yani Türkiye ‘de çoğu kamusal hizmet sektöründe geliştirilen yeni yatırımlar ve hizmet kalitesi artık AB ve ABD gibi gelişmiş ülkelerin standartlarıyla kıyaslanmıyor ve AB standartlarının üzerinde olduğu düşüncesi kendine alan açıyor.

 

Eğer bir kurumda eksiklik/yetersizlik tespit edilecekse; verimliliğin, faydacılığın artırılmasına yönelik eleştirel bakış kazandırılacaksa, bunu kendi hizmet kalitemiz, ürün kalitesi anlayışımız içinde yapmamız gerektiği algısı her geçen gün gelişme kaydetmekte.

 

Bireysel ya da kurumsal anlamda yetkinlik adına daha iyisini nasıl yaparız düşüncesi üretim sürecinde, birey ya da kurumu sürekli rahatsız etmiyor ve bu düşünce o kurumda canlılığını korumuyorsa, yaptığınız iş ya da uğraşınız, başlangıç süresinden hemen sonra ivme kaybetmeye başlamış demektir.

 



Türkiye,         
son birkaç yıl içinde sağlık sektörüne milyarlarca dolarlık yatırım yaptı.

Onlarca Şehir hastanesi ve bir o kadar Sağlık Merkezi inşa etti.

Ve hala Türkiye sağlık sektörüne yatırım yapmaya devam ediyor.

 

Bu yatırımlar kamuoyunda zaman zaman eleştirildi.

Bu hastahanelerin hasta garantili olduğu gündeme geldi.

Şehir hastanelerinin neden dolar üzerinden kiralandığı ya da başka işletme ücretlerinin karşılanması gerektiği hükümete soruldu.

Bu hastahanelerin çok büyük oldukları gündeme geldi ve benzeri yönlü eleştiriler uzunca zaman Türkiye’nin gündemini meşgul etti.

Ben işin bu tarafından bakmayacağım, gerek de yok.

Kamuoyunda bu yönlü eleştiriler epeyce yapıldı ve ilgili çevrece, eleştirel sorular yanıt buldu, kamuoyu aydınlatılmaya çalışıldı.



Ayrıca, Covid-19 Pandemi sürecinde bu hastaneler salgından etkilenen insanımızın büyük ölçüde tedavi görüp yaşama tutunduğu sağlık merkezleri oldu, özellikle yoğun bakım merkezleri çok işe yaradı.  

Biz bu konuya başka bir açıdan bakalım...

 

Yapılan yatırım olsun, iş olsun, o iş ve yatırımın faydacılığı üzerinden duralım, ne kadar yararlılık sağlanacağı, nasıl olursa verimliliğin artacağını irdeleyelim.

Sağlık hizmetleri sunulurken neyin nasıl yapılırsa daha faydalı olur bakışını...

 

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Kürşat Gündoğan ile görüştük.

Kürşat Hoca, özellikle pandemi döneminde daha da öne çıkan yoğun bakım ünitelerinde takip edilen hastaların analizini yaptı.






Prof.Dr. Kürşat Gündoğan hocam alanıyla ilgili aşağıdaki ifadelere yer verdi, olduğu gibi aktarıyorum: 

“Son yıllarda hükümetin sağlık alanında yatırım yaptığı en büyük payı yoğun bakım yatak sayısı oluşturmaktadır. OECD ülkelerinde 100.bin kişiye düşen ortalama yoğun bakım yatak sayısı 25-30 iken Türkiye de 39 dur.  Yoğun bakım yatak sayısının artmasına paralel olarak, yoğun bakımda çalışan personel sayısı artırılmadı. OECD ülkelerinde her 100. Bin kişiye düşen hekim sayısı 348 iken Türkiye’de, 301 dir. Her 100.bin kişiye düşen hemşire sayısı 938 iken Türkiye’de 301 dir.

Ülkemizdeki sağlık çalışanlarının sayısı, gelişmiş ülkelere göre daha azdır (Sağlık bakanlığı verileri, sağlık bakanlığı resmî web sitesinden alınmıştır).

Ülkemizde mevcut bulunan erişkin yoğun bakım yatakları verimli olarak kullanılmamaktadır.



Şu anda mevcut yoğun bakım yataklarında üç grup hasta yatmaktadır.

Bunlarda ilk grup, akut bakım gerektiren (solunum yetmezliği-covid-19, travmalar, beyin kanamaları, damar tıkanıklıkları, kalp krizi, akut organ yetmezlikleri, sepsis, şok gibi hastalıklar vb.) durumlar. Bu hastalık grubu yoğun bakım tedavisinden tam fayda gören kısmı oluşturmaktadır. Bu hastaların bakımı donanımlı, yüksek teknolojili ve normal servislere göre daha fazla hekim, hemşire, hasta bakıcı gibi personel ihtiyacı olan yerlerdir.



Yoğun bakım ünitelerinde şu anda yatan ikinci hasta grubu ise, palyatif bakım gerektiren hastalardır. Bu hasta grubu son dönem kanser hastaları gibi hastalardır. Bu hastalar daha çok yoğun bakım ünitelerinde destek tedavisi olarak adlandırılan, beslenme, oksijen, ağrıkesici gibi tedaviler alırlar. Bu hastaların çok ileri donanımlı ve çok fazla sayıda personel ile takibi gerekmez. Bu hastaların takip edileceği palyatif bakım üniteleri, son zamanlarda açılmaya başlandı. Ama şu haliyle sayıları çok az, mevcut ihtiyaca yetmemektedir.



Yoğun bakımlarda takip ettiğimiz üçüncü hasta grubu ise, bir akut problem nedeniyle yoğun bakıma yatırılan, daha sonra uzun dönem bakım ihtiyacı gelişen hastalardır (nörolojik hastalıklar, kas hastalıkları, sinir hastalıkları vs). Bu hastalar ortalama 3-6 ay gibi süreyle yoğun bakımlarda yatabilmektedir. Bu hastaların akut dönem tedavileri tamamlandıktan sonra, uzun dönem hasta bakım ünitelerine devir edilmesi gerekmektedir. Ülkemizde bu statüde çalışan bir merkez bulunmamaktadır. Bu merkezlerin donamını ve personel sayısı akut dönem yoğun bakımlardan farklı yapıdadır. Bu merkezlerde fazla hekim ve hemşire ihtiyaç yoktur fakat ağırlıklı olarak fizyoterapistlere ihtiyaç vardır. Bu tür merkezlere acil ihtiyaç vardır."


Kürşat Hoca’ya bize vakit ayırıp değerli görüşlerini paylaştığı için çok teşekkür ederiz. Umarız Hocamızın dikkat çektiği eksikliklerimiz doğru şekilde değerlendirilip ilerleyen süreçte çözüme kavuşturulacağına inanıyorum.

Ayrıca, bütün sağlık çalışanlarına bu röportaj vesilesiyle minnet ve şükranlarımı arz ediyorum.



İbrahim Selvi 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı