Popülist politikalar ve savaş siyaseti



Popülist politikalar ve savaş siyaseti

Gelişmiş demokrasiler olarak bildiğimiz çoğu demokratik ülkelerde de demokrasi sorunlarının varlığını gözlemlemekteyiz. 

Son yıllarda demokratik ülkeler iç politikalarında geliştirdikleri popülist politikalara bir yenisini daha ekleyerek ülkelerinin dış siyasi diplomatik gelişmelerini de   iç politikalarında kullanmaktadırlar.



Geçtiğimiz yıllarda  Mart 2017'de Türkiye ile Hollanda hükümeti arasında bu türden bir siyasi kriz yaşandı. 

2017 takviminde Hollanda hükümeti seçime gitmekteyken,  diğer tarafta da Türkiye’de Anayasa oylaması yapılmaktaydı

O dönemdeki Hollanda  Hükümeti seçime giderken Türkiye ile diplomatik kriz yaşanmasına kapı aralayarak, bu durumu  kendi  iç siyasi  malzemesi yaptığına tanık olduk. Hatta bu diplomatik krizin bu siyasi partiye ülke genelinde oy da kazandırdığı gözlemlendi. 

Bu krizi hatırlayacaksınızdır “ Türk Hükümeti’nin Bakanı  Fatma Betül Sayan’ın Hollanda’ya girişinin engellenmesi  durumu”.


Yine geçtiğimiz haftalarda  Birleşik Devletleri’nin  Demokrat  Parti Başkanı  Joe  Biden Türkiye aleyhinde hiç hoş karşılanmayacak bir söylemde bulundu. 

 3 Kasım 2020’de seçime gidecek olan ABD’nin Başkan adayı Biden,  Türkiye aleyhinde bulunduğu demecini “ Türkiye’de hükümeti  askeri bir darbeyle değil muhalefeti destekleyerek devireceğiz” Türkiye’den çok  ABD seçmenine yönelik popülist bir söylem olarak kullandı.




Amaç kendi Başkanlığını sözde güçlü göstermek ve iradesini seçmen nazarında artırmaya yönelik basitçe bir yol yöntem belirledi.

Aslında Biden’in demecini Türkiye ciddiye de almadı...


Dünyada demokrasi adına  bu türden sorumsuz kaygı verici  gelişmeler sıkça öne çıkıyor. 

Birleşik devletler pandemi sürecini yanlış yönetmekle kalmayıp,  dünyanın en güçlü devleti görüntüsüne sahip Amerika’nın hiç de ülke dışında oluşturduğu imajıyla bağdaşmayan  sosyal devlet, insan hakları, demokrasi ve özgürlüklerden ne kadar  yoksun olduğu öncelikle Amerikan medyasında tartışılmakta ve sürekli AB ülkeleri ve İskandinav ülkeleriyle kıyaslanmakta olduğu gözlemlenmektedir. 


AB'nin Doğu Akdeniz politikaları dikkat çekici. 

AB’nin Doğu Akdeniz’ de  Türkiye’nin karşısında politika geliştiriyor olmakla  “özellikle Fransa” kimin değirmenine su taşıdığı da soru işareti. 

Fransa devlet Başkanı Emmanuel Macron,  Annesinin kucağındaki şımarık çocuklar gibi ne yaptığını, ne yapacağını bilmeyen kararlı kararsız dış\iç politikalar geliştirmekte. 


Bu duruma neden, belki de AB’nin “Fransa’nın”  yeni Türkiye ile geçmiş Türkiye ya da 1914 Osmanlı Türkiye’sini karıştırıyor  olmasından kaynaklı olabilir. 


Gelişmiş demokratik ülkeler demokrasiyi istismar ederek parti politikalarına savaş siyaseti gibi son derece riskli politikayı siyasi  partiler popülist politikalarına kazandırmış durumdalar. Amaç iç politikada seçmenin milliyetçilik duyularını okşayarak oy kazanımlarını yükseltmek... 

Diğer yanda savaş siyasetinin, ülkelerin diğer çözüm bekleyen sorunlarını sümen altı yapmanın en etkileyici yöntemi olarak da kabul edilir yanı var. 


Dip not:

Yargı mutlak tarafsız olmalıdır ancak, mutlak bağımsız olamaz olmamalıdır. 

Kanunsuz  kovboylar kentte insan asıyor,  apartmanın balkonundan ya da on, yirmi metre viyadükten aşağı masum insanları tutup atıyor, 

İlgili mahkemenin  yargıcı suçluyu salıveriyor. 

Seçilmiş ya da atanmış  kentin  Valisi, hakimin kararını sorgulamalı ve\veya Vali’nin onayı alınarak bu yönlü sürecin  işlemesi  gerekmektedir. 

Hatta, kentte terör estiren kanunsuz bireyler kent dışına ya da  ülke sınırları dışına sürgün edilebilmeli. 

Belki,  yargının bağımsız olmaması gerektiği düşüncem güncel\evrensel  tüm hukuk sistemine aykırı  kabul edileceği doğru ancak,  hukuk ve kanunların güncellenmesi insan\toplum  yaşama sevincini artırmak için değil mi? 



Çünkü, mülkü amir olarak “ ben kentimde kanunsuzluğa asla izin veremem “ asayişin sağlanması yönlü düşünce taban bulmalı ve bir vicdan konseyi oluşturularak, suçluların cezalandırılması bir tek yargıcın kararına  bırakılmamalı yönlü düşünce yadsınamaz. 

İbrahim Selvi

İstanbul post köşeyazarı 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı