Biz Büyük Türkiye'yiz


Biz Büyük Türkiye'yiz!
Bu hafta gündeme damgasını vuran bir çok hadise gelişti..
Geçtiğimiz hafta, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu istifa etti. 
Soylu'nun istifa talebi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından geri çevrildi.  
AKP'nin büyük çoğunluğu "partili" Soylu'ya  istifasını geri çekmesine yönelik çağrıda bulundu  hatta, sosyal medyada bu yönlü trend topic oluştu.
Bu hafta ise Diyanet İşleri Başkanı'nın Cuma Hutbesi gündemin ön sırasındaydı..
Acaba ben bu gündeme konu olan gelişmeleri mi yorumlayayım?
Yoksa, asıl konu başlığım olan "Biz Büyük Türkiye'yiz"  değerlendirmemi mi  yapayım?
Gündem konusuna iki kelam edip, ardından asıl konuya geçmek istiyorum..
İçişleri Bakanımız Soylu; istifa gerekcesini kendisi  açıkladı  ancak, detaylandırmadı.
Soylu görevine döndükten sonra, ilerleyen süreçte pasif\medyatik durumunu manidar buldum. Soylu cephesinden bir  kırgınlık\kırılma olabilir ama ilerleyen süreçte eğer telafi edilmezse gün yüzüne çıkar, yoksa üstü örtülüp sır defterine kaydedilir diye düşünüyorum.


Ayrıca, Süleyman Soylu'yu oldukca başarılı da buluyorum, biraz pot kırması var "o kadar kusur Kadı'da da olur" derler. Soylu, enerjik samimi ve siyasette rekabete açık....
Diğer yakada Din,  Diyanetişleri Başkanımız Ali Erbaş' ın gündemin baş köşesine oturan  Cuma hutbesindeki açıklamalarına gelince..
İşte burda yorum yapmak her babayiğidin işi değil..


Neden derseniz?
Karşınıza aldığınız varlık kişisel şahsiyeti aşarak  O' nun temsil ettiği ya da kendisine dayanak kıldığı Allah ve Resulü'nü ve o'nun kitabı "Kur'an-ı  Kerim'i" görmekteyiz.
Erbaş' ın ifade ettiği  "Ayet" doğru mu? Doğru..
İnkar edilebilir mi? Hayır kesinlikle...
E- o zaman, geriye ne kalıyor?
Doğru olanı doğru zaman ve mekanda kullanıp\kullanmamak...
Doğru ve gerçeği daha kabul edilebilir, merhamet, sevgi iletişim lisanı kullanarak ifade etmek kalıyor, öyle değil mi? ..
Rabb’imizin azabı " zalimler için" pek çok çetindir  ancak;
" Resulüm,  kullarım senden, beni sorarlarsa; onlara, benim çok yakın olduğumu çok  sevdiğimi ve onlar için pek çok merhametli olduğumu söyle - yeter ki, onlar ölmezden önce bana inansınlar ve ne kadar günahkar olursa olsunlar umulur ki   bir fırsat bulup günaha dönmemek üzere bana tövbe edebilsinler.  Beni çok  bağışlayıcı, günahları pek çok affedici olarak bulacaklardır" (Bakara).

Gelelim asıl konumuza:

Yine bu hafta, Adana'nın Seyhan ilçesinde bir  polis memurumuz Suriyeli sığınmacı bir  ailenin çok genç bir çocuğunu "sokağa çıkma kısıtlamalarının ihlali gerekçesiyle" yakın mesafeden kalbinden vurarak öldürdü. 
Çocuk yaşta bir genç insanın yaşamını yitirmesine neden  oldu.
Konuyla ilgili İçişleri Bakanı'ndan ses çıkmadı...
Ana haber bültenlerinde de ilgili haber  yer almadı..
Birazcık sosyal medyada, o kadar.
Ama hata kabul etmeyen Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Aileyi aradı..
Maktülün Ailesiyle telefonda görüşme nezaketinde bulunarak, taziyelerini iletti...


Bunun ne demek olduğunu biliyor musun, anlıyor musun?
Ben de dün kü çocuk değilim ki, arkadaş... Biz bu memleketin eskisini de, geçmişini de sadece bilmiyoruz,  yaşadık...
Hala devam eden bir şey var...
Bankamatik  bürokratı, bankamatik memuru..
Adam, yaşadığı, yönettiği memleketi tanımıyor...
Yarın Tayyip Erdoğan, işi birazcık gevşetsin memleketin hayrını gör.. 
" Turgut Özal döneminden  sonraki geçiş dönemini hatırlayalım"

Bankamatik brokratı'nın, müdürü' nün, memuru'nun yüzdelik oranı önlenemez artış gösterir...

Ama, Cumhurbaşkanı işi sıkı tutuyor, hatayı affetmiyor...
Diğer yakada muhalefet var.

CHP 'nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu.
Kılıçdaroğlu,  Türkiye'de Muhalefetin ve siyasetin paradikmalarını değiştirdi.

Bugün, İktidar partisinin bir çok başarılı politikasının  arkasında Kılıçdaroğlu’nun baskın siyasi fikri güçü ve buna yönelik engellenemez muhalefeti var. 


Kılıçdaroğlu, hedef politikalar göstererek Hükümetin ve kamuoyunun dikkatini o yöne  çekiyor ve bu politikasında ısrar ediyor..
Hükümet'te koşullu o yöne yönelerek, iyileştirici politika geliştirmek durumunda kalıyor..
Fark etmişsinizdir, bu durumu geçmişte daha marjinal ve milli iradeye yakışıksız bir şekilde "vesayet" yapmaktaydı.
Bugün, milli iradenin üzerinde bir vesayet yok...
Bugün,  Meclis istediği gibi hür iradesiyle memleket için yasama görevini içra etmektedir " yanlış ya da eksik yapıyorsa da bunu, katıksız milli irade yapmaktadır"
Bu yeni durumu Türkler siyasi tarihinde, çok özel dönemlerde kısa süreli yakalıyabilmişlerdir.
Netiçe olarak AK Parti ile başlatılan bu sürecin  sürdürülebilir olması için millet olarak önemsemeliyiz diye düşünüyorum...
Bütün bu süreçin adına tek adamlık dediğimiz de oluyor.
Her şey  " Cumhurbaşkanlığı Sistemi" bütün yetki burda toplandı diye düşünüyoruz, bu da doğru.
Ançak, yarın daha Katılımcı ve sivil koordinasyona açık demokratik yönetime doğru yol alacağız, yeter ki güven toplumu olmayı başaralım, sevelim, biz Büyük Türkiye'yiz diyebilelim.
İşte, bu yaşadığımız dönemde Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir lidere ev sahipliği yapmak büyük şans ve büyük siyasi  yararlılık diye düşünüyorum....
Biz Büyük Türkiye'yiz....








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı