Türkiye 2019 Aralık gündemiyle 2020 yılına girmekte


Aralık 2019 yılı,  Türkiye’nin siyasi ve iktisadi anlamda tarihe not düşücek gelişmeler yaşanılmasına tanıklık etti.
Türkiye’nin  gündemi  Aralık ayının içinde gelişen gündemler ile 2020 yılına girmektedir.

Bunlardan birincisi;

Kanal İstanbul'un yapılacağının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanmış olması.

Bu açıklamadan ziyade  " istemeseler de yapacağız" gibi kararlılık içeren beyanı dikat çekiciydi. 

Bunun üzerine Haber sitemizde " İstanbulpost Haber" Amsterdam'daki onlarca km. 'lik yapılmış Kanalların haberini yaptık.

Hollanda bir Kanallar ülkesi! 
Amsterdam'daki Kanallar 1600'lü yılların başlarında yapılmış, çoğunda  yük gemileri, şilepler geçiş yapabilmektedir.
Bu Kanallar üzerinde açılıp kapanan köprüler ile araç trafiğine de  geçiş imkanı sağlamaktadır.
Kanal İstanbul,  o kadar büyütülecek, uzayda üst kuracak gibi uçuk bir proje değil. Neticede bir kente yapılacak iskan, imar projesi.
Ancak, şu var ki, Türkiye’nin güncel içinde bulunduğu mali  iktisadi yapı açısında, bu  projeye bakıldığında, durum, kabul edilmesi gerekir ki vahim!


Dünyanın  gelişmişlik anlamında öne çıkan ülkelerine bakıldığında, Türkiye’nin dışında parası hızla değer kaybeden, enflasyonun ve faizlerin bu denli yüksek olduğu [ Venezuela] halkın alım güçlünün sürekli düştüğü başka bir ülke yok.

Diğer yan da;
Mali, iktisadi anlamda gelişmiş dünya ülkelerine baktığımızda  bu ülkelerinde, tanımsız bir  mali kriz yaşamakta olduklarına tanıklık ediyoruz.

Eğer Türkiye'nin Asgari geçim verilerini Avrupa'nın gelişmiş ülkesi Almanya ile dahi kıyaslamış olsak,  Türkiye fena değil dersem bazı çevreler bana darılır, ama gerçek bu.

Dünyada güncel geçerliliği süren iktisat teorisi, dünya insanının  yaşam standartları yönünde köşeye sıkıştırılmış durumda ve devletler bu ters gidişi düze çıkarmak için de  bir şey yapamamaktadırlar. 
Bu ve benzeri gelişmelere atfen, Batı'da ve Atlantik ötesinde popülist politikalar, içe dönük ulusal yararlılık stratejisi arttı.

Ve milyonlarca insan, açaba Başkan bize ne verebilir, durumumuz nasıl iyileşebilir  beklentisi içinde.
Çünkü, kapital Cartel şirketler ve  finans çevreleri her geçen gün sermayelerini artırarak büyürlerken bunun karşısında  devletler fakirleşiyorr. 

Devletlerin vergi gelirleri dışında maalesef hazine iradları yok.
" doğal kaynakları olan ülkeler bu tanıma girmiyor"

Fransa'daki Sarı Yelekliler eylemi senesini tamamladı ançak, Fransa hükümeti'nin eylemlere olan duyarsızlığı, sizce de dikkat çekici değil mi?

Almanya dünyanın en gelişmiş ekonomileri arasında.
Ancak, Almanya'da  asgari üçret 1500 Avro, aslında tam o kadar da değil, üst sınırı yazdım.
Peki, bunun yanında 70m2. Bir evin kirası en düşük 1000 Avro, gerisini siz hesap edin.

Bunları niye yazdım?
Dünya böyle bir iktisadi, mali krize girerken, Türkiye’nin kırılgan ekonomik yapısıyla yaklaşık  75 ila 100 milyar TL. Proje maliyetli " ucu açık" bir yatırıma kalkışması, kimi çevreleri haklı olarak endişelendirmektedir.

Ayrıca, projenin geri dönüşümü  uzun vadeli, en az 20 ila 40 yıl.
Türkiye’nin bu  projeye yatırım yapması/yapacam demesi, başta ülkenin yönetiminde yüksek payı, bir okadar da sorumluluğu olan Ana Muhalefet Partisini çileden çıkartıp, isyan ettiriyor....
Diğer yanda, Cumhurbaşkanı'nın " ısrarla yapacağız" demesi de düşündürücü.

Ama şöyle düşünülse, belki değerlendirilebilir ;
"Uzun vade de eğer devlet kendi imkanları [ Devlet Su İşleri]  ile yaparız,  on sene de olmazsa yirmi senede yaparız, acelemiz yok, kimseye de tepside kaymak sunmayacağız" gibi düşünülmüş olsa, kamuoyunda endişe yaratmaz, büyük ilgi de  uyandırır.

Kanal İstanbul,  Londra'da ki Thames Nehri'nin kenarı gibi, şüphesiz Türkiye'ye çok değer katar.

İkinci gündem;

Yerli Otamobil üretim grubu TOGG'un tasarlanan modelinin, kamuoyuna tanıtılması oldu.


Bu gelişme de Türkiye kamuoyunda   büyük ilgiyle karşılandı muhalefet, iktidar hep birlikte milletimizin gurur kaynağı oldu.

Milletimiz yerli Otomobil  sevinciyle taşkın nehirler oldu çoştu, aktı, rüzgar oldu esti.

Türkiye’nin son elli yılda " Askeri darbeler, muhturalar ve 15 Temmuz kalkışması" gibi  hezayan üretmenin  dışına çıkarak, endüstriyel üretime yönelmesi taktir edilmeyi fazlasıyla hak ediyor.

Bu olumlu gelişmelere Türkiye’nin Savunma sanayide yaptığı kalkınma ve  üretim hamlelerini de  dahil edersek ki  Türkiye, gelecek kuşakların övgüyle söz edeceği güzel işlerin yapıldığı gerçeğini ifade edecektir.


Üçüncü gündem;


Suriye güncesi, geçici olarak sümenaltı yapılarak,  bunun yerine Libya dosyasının açılması yine Türkiye’nin önemli dış politika gündemini oluşturmakta.

Bu konuya, işaret taşlarıyla dokunmak istiyorum.
Libya'ya Batı dokundu, ittifak içinde dokundu.
Türkiye’nin ittifak yaptığı bir tek ülke yok, kalmadı.
Yalnız dokunmak güç, ABD'de yalnız dokunmuyor.
Türkiye bir şey yapacaksa, ittifak içinde yapmalı,  dünyada herkesi kendimize düşman yapmamalıyız.

Her politikamız başımıza buyruk olursa, başımız ağrıdığında acımızla başbaşa kalırız.

Milli politikalarımız ile, dünya ile birlikte geliştirmemiz gereken evrensel değerleri ve buna bağlı siyasi gelişmeleri birbirine karıştırmamalıyız.

Doğru, Ortadoğu'da bir kan akıyor, bir kaos yaşanıyor bu gerçek ancak, bunlar yaşanılmadan da uluslar medenileşemiyor.


Geçmişte seksenli yıllarda, Türkiye'de benzer şeyler yaşadı ve bak artık siyasette o, derin ayrılık kaldı mı?
Hatta, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'nın ayrıştırıcı söylemlerini eleştiriyor,  kabuledilmez görüyoruz, öyle değil mi?

Dördüncü gündem;


Sinan Aygün ve Ankara Belediyesi  imar mevzuatı meselesi.


Dünyada kapitalist sistem ağırlıklı olarak kabul edilmiş iktisadi bir teori.
Türkiye olarak,   dünyaya durun biz yeni bir iktisadi teori, sistem geliştirdik, bakın bu model çok güzel siz de almazmısınız diyemeyiz, böyle bir mantık olmayacağına göre. 

Ozaman, kapitalist sistemin önünü açacak, girişimci ruhlu insanları yatırıma, yeni keşiflere " bilimsel, sosyal, ekonomik, siyasal, hayatın her alanında" teşfik edeceğiz.


Sinan Aygün işine gelince;

Aslan, kendini köşeye sıkıştırtmaz, öyle bir ortama girmez, durduğu, vardığı her ortama hakim olur ya da güven verir güvenlik içinde olur.

Konunun Ayrıntılarına tamamen  hakim değilim. 
Ançak, görüldüğü kadarıyla  işin içinde karşılıklı bir faydacılık söz konusu,  kapitalizmin amacıda daha fazla yararlılık.

Eğer Aygün, kamudan fazladan bir yararlılık edindiyse buna karşılık kamuya da bir mali yararlılık ta bulunmak durumunda.

Bundan önceki Belediye yönetimi ilgili inşaatın  ruhsatını vermiş.
Daha sonrası yılan hikayesi. 
Eğer mühürlenecek bir kapı varsa, o da Aygün'ün inşaatı değil, Ankara Büyük Şehir Belediyesi’nin kapısı.

Önce inşaatın  ruhsatını ver, bina bitsin, sonra git mühürle, sermaye engellenemez.

Çalışan makinanın şartelini devlette olsanız kapatamazsınız, bu bilinci kazanmalı orta çağ despotizminden vaz geçmeliyiz.


Elbette, kırmızı çizgiler ve ölçü sınırları olacak. Oterite olarak sen de denetleyeceksin.
Hırsız için olanak tanıyıp daha sonra ben güçlüyüm, bunu iyi bir cezalandırım olmaz.

Sonra, Gökdelen, çok katı diye ifadelendirdiğimiz en çok 15,20 kat.
Şöyle Bayrak, asansör külesi bulutlara ulaşan yüksek kat yapalım ki onun adı Gökdelen olsun.

Sonra
Türkiye olarak finans kaynaklarımız tutarlı, köklü değil.
Totalde geri ödemesi 450 milyar dolara yaklaşan geri ödemeli sermaye birikimimiz var, hepsi rant olsa ne olacak.

Kazandığımızı, faize ödüyoruz. Karlılık uzun vadede ortaya çıkacak değerdir.

Yani kısaca, sermaye ve kapitalizmin yaratacağı girişimci ruh teşvik edilmeli, önü açılmalıdır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı