Türkiye’nin çağdaşlaşma yolundaki engeller




Türkiye’nin her geçen gün daha da modernleşip çağdaşlaştığına tanık oluyoruz.

Türkiye, son yıllarda insanına, toplumuna, milletine yönelik yaptığı sosyal, ekonomik, teknolojik ve eğitim, sağlık alanında yaptığı yatırımlar, yeni kazanımlar nasıl inkar edilip görmemezlikten gelinebilir.

Bu yatırımları ancak çağdaşlık ve modern toplum olmanın gereği olarak tanımlayıp ifade edebiliriz.

Diğer tarafta hiç beklenilmeyen umutsuz  direnc  politikalarının da sürüme girdiği oluyor ki,
bu tarafta ki çağdaş modern Türkiye görüntüsünü yerle bir  ediyor.

Türkiye, kimi politikalarıyla da kendi ayağına sıktığına istemeyerek tanıklık  ediyoruz.

Bu  aykırı  politikaların başında hukuk  ve  yargı uygulamaları geliyor.

Ozaman Türkiye kendini, içeride de dışarıda da anlatmakta zorlanıyor,  daha doğrusu  anlatamıyor.
Bu ve benzeri çağdışı politikaları  geçmişte de yaşamış ve Türkiye olarak son derece rahatsız olmuştuk.

Türkiye olarak siyasetten çıkmaza girmiş durumdayken, şu ses kulağımızı  tırmalayarak, viçdanlarımızı o yöne çevirdi…
Ve..
Bütün kaide ” şiir okuduğumdan dolayı hapis yatmak durumunda kaldım, ey Türkiye, ey dünya ” dedi.  Bütün iktidar yürüyüşünü bu slogan, siyasi  söylem  üzerine kurguladı.

Siyasetinin  lokomatifii  bu   politik söylem teşkil ederken, uzun yıllar boyunca iktidar da kalıcılığınıda  bu söylemin çekim güçüne dayandırdı.
Haksızmıydı? Hayır, kesinlikle.

O dönem, askeri  vesayet  kültünün siyasete hakim olduğu  ağır yıllardı.

Yazı uzar, bilindik vakalar ve tanımlanamayan  yaşanılmışlıklar ile.
Uzatmayacağım…

Kısaca ifade etmek istediğim düşünceyi tanımlamak, konuya açıklık getirmek istiyorum.

Hiç bir şey yaşanılmasın diyemeyiz.
En ağır yaşanılan trajediler, toplumlarda  mükemmel ahlakı, adalet ve hukuk kültünü  yaratılmasını sağladığı da bir gerçek.

Biz hiç bir şey yaşamadık değil,
Dün,  Mehmet’in  öğretisi ve değerleri adına yapılan haksızlık… Zulum ve zorbalık…
Bugün, Ahmet  için yapılmasın… Ahmet’in değerleri, zorbalığa, ceberrut uygulamalara araç  edilmesin…

Bülent Arınç,  ” yazık, haksız uygulamalar, suçsuz insanlar da olabilir bu, KHK bir gözden geçirilse, bunlar cemat-cı da olsa bizim yurttaşlarımız”  dedi, demeye getirdi…

Tayyip Erdoğan’ da, ” esefle karşılıyorum Arınc’ın sözlerini ”  dedi,  bu yönlü beyanatta bulundu.

Aslında, fikir ve düşüncelerin ifade edilmesi bağlamında bu karşılıklı diyalog  fikri hürriyetler  anlamında düşünüldüğünde olumlu  gelişme…

Ama, Cumhurbaşkanı  şöyle dese nasıl olurdu?
Çağdaşlık ve medini Türkiye tanımına  uygun ”  bağımsız mahkemelerimizin varlığına inanıyorum ve tarafsız yargımızın üzerine düşeni yapacağından eminim, herkes müsterih olsun. Bu badireyide adaletin, kimseye zeval vermeden vicdanları rahatlatacığını umut ediyorum”  anlamında yapılabilecek açıklama;

Türkiye Cumhurbaşkanı’a ve yurttaş Tayyip Erdoğan’ a modern ve çağdaş Türkiye profiline daha  iyi,  uyacağını, yakışacağını düşünüyorum.


Yani, Türkiye bir taraftan çağdaşlaşıp modernleşirken, diğer tarafta kendini hukuk yargı eksenli aşağıya, daha da aşağılara çekmeye, Türkiye dışında da daha marjinal kabul edilmez imaj yaratmaya özen gösteriyor.

Neden?
Bu ve benzeri  özürlü politikalarımızdan dolayı, Türkiye olarak kendimizi  hem içeride hem de dışarıda ifade etmek anlamında güçlük çekiyoruz.

Her şeye rağmen, hukukun üstünlüğüne, adalet kültünün toplumumuzda yerleşip gelişme göstereceğine  inanıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı