Diplomasi ve Kırmızı Telefon



Diplomasi ve Kırmızı Telefon

Elektronik iletişim dijital erişim, sosyal medya ve diğer  bileşim araçları yaşadığımız çağın bütün dinamizmini  doğrudan değiştirmektedir. 

Bu değişim,  yaşam adına ne varsa kimini doğrudan kimini de dolaylı yoldan etkileyerek  toplumlara  “yeni nesil “ yaşam algısı oluşturmaktadır. 

Bu  yeni  jenerasyonun yaşamsal  değişimini,  gelişimini engellemek ya da aksatmak gibi bir durum söz konusu da değil. 

Yeni nesil yaşam algısı, 
gelişme göstermeye açık uluslarda  yeni sosyal ihtiyaçları da zorunlu kılmaktadır. 

Devlet diplomasinden tutun da  daha aşağı halk sınıflarına doğru  toplumsal yaşam araçları geçtiğimiz yıllardaki gibi  olmadığı gerçeğinden hareketle,  insanların yaşamdan beklentileri de buna parelel olarak değişkenlik göstermektedir. 

“ Ağladılar, oğlum bunu yaz dediler. Evlatlarımız evlenmekten, yuva kurmaktan korkuyorlar böyleyken,  biz de onları evlendirmekten korkuyor, çekince gösteriyoruz. 
Çocukların karşılıklı talepleri “ Trump gibi “ her an değişmekte. 
Dökülüp saçılıyor düğün yapıyoruz, çocuklarımızın   mürüvvetini görelim derken, bir bakmışız çocuklar biz ayrılıyoruz demekteler. 
Evlatlarımızı mutlu etmekten zorlanıyoruz”. 

Kadın, “ oğlum, madem gazetecisin haber yap, valla sana para da verecem" dedi. 
" Bak, Babam dün vefat etti, Analık evin kapısını kitleyip  gitti. Taziye ziyaretlerini evin avlusunda kabul ediyoruz, görüyorsunuz". 

Dedim ki;  teyze ben haberleri izlemiyorum,  bu tür olumsuz haberlere de karşıyım. Toplumda bu tür olaylar olumsuz örnek teşkil ediyor. 
Bakın, hangisi  Televizyon  kanalını açsanız, insanlar ellerinde bıçakla, satırla biri,  diğerini kesmek için kovalıyor. 

Ve haber bültenleri bu görüntüleri defalarca tekrarlayıp göstermekten sakınca görmüyorlar. 



Devlet başkanları, uluslararası iletişimlerini kendi aralarında Kırmızı Telefon ile  değil sosyal medya da “ özellikle Twitter üzerinden “ sağlamaktalar. Verilen mesaj ve demeçler “ devlet sırrı “ muhatabının ötesinde tüm dünyaya da servis  etmekteler. 

•••

Diğer yan da;

Yine, yeni nesil toplumlarda  millet kavramı, bir halkın aidiyet, din, mezhep ya da ortak kültürün gerekliliğini zorunlu kılmıyor. 

Bunun yerine;

Hukuk devleti olmak ve buna bağlı  tüm yurttaşların  yargı güvenliğinin sağlanıyor olması “ inancı “ yeni nesil toplumların değişmeyen temel millet olmak harcı olarak kabul edilmekte. 

•••

Korkutan rejimler, korkutan siyasi politikalar insanları, halkları ayrıştırıyor. 
Topluma barışın hakim olması önünde en büyük engel teşkil ediyor. 

Şu küçücük fikirlerimizi yazıma dönüştürürken çevremde büyük uyarı alıyorum..
“ Aman dikkat et ! Bak ortalığı görüyorsun - 

 Bak, aldıklarını götürüyorlar". 
Neden ? 
Hep yeni tanımlar yaparken,    hükümete yönelik eleştiriler  varken,  muhalefete neden ?  
Hükümetin Ak Partinin yaptıklarını da neden ? yazmıyorsun”.

“Bu, şu değil mi?
Eskiden böyleydi, şimdi öylem mi?”
Ve benzeri sorular ve yargılayıcı ifadelerle, düşünce kulübümüz de saatlerce tartıştığımız oluyor..
Bazı zamanlar karşılıklı girdiğimiz fikir dehlizinden  haftalarca çıkamadığımız da  olmakta. 

Şunu da fark ettim!
Muhalefet olmanın, entelektüel,  aydın çevrede de hükümeti eleştirmenin de bir  çağdaş seviyesi olmalı..
Muhalefet olmak adına, iktidarı, iktidar yanlılarını kabul etmemek de kabul edilemez..

Aynı zamanda, hükümet olmanın yönetirken gücü ifade etmenin “ geniş kitleleri temsil etmek” bir seviyesi “ tolerans anlamında “ kalitesi olmalı. 

Yani hükümet kalitesiz ya da seviyesiz politika, söylem sahibi mi demek istiyorum. Hayır tam da öyle değil. 
Ama gerçek manada siyasette de “ iktisat kurallarında olduğu gibi “ taleb, arz-ı tetikliyor, olmazsa arz, talebi obezleştiriyor. 




Siyasette, iktidarlar sürekli popülist politikalara açık olmaları sonucu, “ yeniden seçilmek adına “ popülist obezlikle karşı karşıya kalmaktalar. 

Yarın  Türkiye’de Ak Partinin yerine bir diğer siyasi akım gelse yine, belli ki,  yakın şeyler yaşanılacak. 

Çünkü, Türkiye’de siyasi taban politik anlamda yaşadığı çağın çok çok gerisinde ki,  politik kavramlardan “ düşmanlıktan”  besleniyor. 

Ve seçmen tabanı siyasetin üst kadrolarında kendi algısının “ öğretisinin “ temsil edilmesini istiyor. 

Bu doğru değil. 
Doğrusu nedir ?  Diye soracak olursak;

Demokrasi: 
Benim partimin dışında başka parti olmasın, benim öğretim  hep iktidar olsun; karşı taraf hepten ortadan kalksın demek değil. 

Karşı taraf varsa demokrasi var,  karşı taraf da iktidar olursa demokrasi, demokratik kültür toplumda gelişerek kökleşme gösteriyor demektir. 

Her çeşit fikire, kendini ifade etme fırsatı yaratılırsa siyasi, fikri özgürlükler gelişip kökleşir. 

Bunun karşıtı demokrasi değil, mutlakiyettir- monarşidir. Bunu ancak böyle tanımlayabiliriz. 

Diplomaside Kırmızı Telefonun  çalmasını bekliyor olmak ve sabit fikirli  içte/dışta hareket etmek uluslara kaybettirir. 

Karşımıza aldığımız her şey, bize enerji ve zaman kaybettirir.  Bu da  ulusal gelişmemizin önünde büyük engel oluşturur. 

Yolumuz üzerinde olası karşıt,  bizi engelleyici potansiyel risk faktörlerini,  karşımıza almak yerine arkamıza ya da yanımıza almamız, ilerleyen süreçte bize  yararlılık sağlama  fırsatı yaratacaktır. .











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı