Sistem problem üretir mi ?





Sistem problem üretir mi? 


Sistem yaşıyorsa,   sistem grafiği bir yanda çözüm politikaları geliştirirken diğer yanda  problem üretiyor demektir

Bazı yönetsel sistemler de vardır ki; yaratılışı karakteri gereği doğrudan eşitsizliğin  ve bireysel, kamusal faktörel küvvetin gelişmesini engelleyen despotizmdir. 

Bu sistemler  neden problem üretir?

Yönetirlerken  ya da partizanca Yönetirlerken... 
Taraf olduğun aidiyet duygusunu ilahlaştırır. 
Karşı tarafı kabul edilmez kılar ve yönettiği kurum ya da devleti mezhepsel ya da aidiyet mülkiyetine dönüştürür. 
Yani anti demokratik felsefeden beslenir.

Böyle olunca da sistem, yürütme doğrudan ve engellenilemeyen bir  güç İle sorun üretiyor demektir. 

Oysa, sorunlarınızı büyüttüğümüz sürece çözüm için, alan da daralıyor demektir. 

Sorundan, ortaya çıkan problemden daha engellenilemeyen akıl bulanıklığı, sorun belirdiğinde üretilen çözümü dikkate almaksızın, sorunu, körüklemeye kararlılıkla katkı sağlamaya devam eden  önlenilemez bir  güç kaynağının  sistemin yaratıcı lokomotifi olmasıdır. 

İşte, Orta Doğu toplumu ve III. dünya ülkelerinin temel yönetememe paradigmasını bu tanımla anlamlandırabiliriz..

•••
Bu bağlamda;

Çok diyarlar gezdim, çok  memleketler gördüm..
Bazı coğrafyalara, ülkelere olan zorunlu gidişimizin dönüşünü şöyle ifade edebilirim..

Gittiğiniz ülkede işiniz tamamlandı, dönüyorsunuz ama, nasıl dönüş, değil kaçış.  Arkanızda  yanarak sizi kovalayan  Cehennem  Ateşi ve siz yakalanmamak için dehşetle koşuyorsunuz,  güvenli en yakın  sınır kapısı Türkiye.. 

Geçmiş 80/90’lı  yıllar da Cehennemden kaçış olarak nitelediğim bu ülkeler ve coğrafyalar da. 

Bugün, yakın geçmişte  devam eden Cehennem Ateşi gerçekten de yanmaya başladı. 
Ve bu ateşin kısa sürede dinmeyeceği  gibi  , çevresini genişletmesi de kaçınılmaz gözükmekte. 

Neden, biliyor musunuz ?
Bu ülkelerin yönetimi, despotik sinir uçlarından besleniyor olduğu gibi. 
Devlet, güçünü demokratik hukuk kültüründen değil,  illegal devlet güçünden yani, gayrı resmi zorbalıktan, bozgunculuktan alıyor olması...

•••

Türkiye’nin konuşup tartışacağı o kadar çok öncelikli, ekonomik, siyasi, güvenlik, dış politika ve hukuk, yargı eksenli yönetsel  çözüme kavuşturulması gereken problemler  var ki;

İstanbul seçim sonuçları ve bir kentin kimin yöneteceği bahis konusu dahi olmaz, olamaz. 

Sınırlarımızın Doğu ve Güney yakasında iki büyük sorun, Suriye ve eli kulağında İran handikapı dururken..

Diğer yan da Türkiye’nin NATO’dan uzaklaşıyor izlenimi yaratması,  Rusya İle yürütülmekte olan ittifak girişiminin olumlu/olumsuz etkileri..

Türkiye’nin AB üyeliği süreci siyasi alanda ve birlik anlamında sürekli makas açıyor olması.

Türkiye’nin, Rusya’dan almak üzere olduğu S-400 Savunma Füzelerinin nerde ve nasıl çürümeye terk edileceği  bilinmezliği. 

Her geçen gün bozulan iktisadi istikrarsızlık, TL.’nin sürekli değer kaybediyor olması. 
Faizlerin, engelenilemez trendle yükselme eğilimine açık olması... 

Tarım hayvancılık sektörünün problemleri. 
Sanayi sektöründe İşsizlik ve istihdamın sürekli makas açıyor olması, özellikle genç yaş grubu eğitimli üniversite mezunu  insanımızın beklentilerinin karşılanmasına yönlü cözüm politikaları. 

Siyasi tarafgirliğin, partizanlığın toplumsal linç seviyesine kadar yükselirken,  daha kötüsü, linç girişiminin kendine haklı gerekçe yaratma  girişimi, gibi. 

•••

Akıl, çocuk’ta olur...
Yetişkin insan, aklını; inanca,  bu yönlü iradeye, ideale, karakter ve prensiplere dönüştürmek durumundadır. 

İnsan,  fiziki gelişiminin yanın da ruhsal  evrim’ini de tamamlayarak, edindiği iş ve eylemini kalıcı esere dönüştürmek durumundadır..

İnsanda ki  akıl,  ruhsal evrim bileşeniyle güç ve karakter kazandırılmadığı sürece insan, gösteriş budalası, ahmak olarak yaşamak durumundan kendini  alıkoyamaz..

Bu durumun toplumsal etkisi de III. dünya 
ülkesi  vizyonuna talip olmaktır..

İnsanın yaşadığı  çevreye ve yaşam alanlarına yaşam kalitesi, tasarım ve disiplin değil; 
Topluma kuralsız kurallılık hakim olur,  yaşamın her alanına hukukun ideası değil,  güç ve itibarın hakimiyeti kendine alan açar...

" Benim geçeceğim, bütün yolları kapayın" der..

Trafikte güvenlik şeridini yersiz  çakar sirenleriyle işgal etmeyi, kendine ayrıcalık atfeder..

Hiyerarşi ve kast sistemi toplumda genel kabul gören kültüre dönüşür " Astsubay\Subay Gazi osu" 

Hindistan'da olduğu gibi, kentin bir yakasında beşinci dünya insanı yaşar diğer yakasında, dünyanın en müreffeh çevresi... 

Halklar arasındaki ekonomik ve kültürel bileşenler ortadan kalkar. 

Ve bu hiyerarşisi geliştiren insan  profilini dünya da, hiç bir zenginlik, makam ve mevki tatmin etmez, edemez.. ancak, toprak gözünü doyurur..





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı