Ortadoğu coğrafyasını medeni dünyadan ayıran temel öğreti

Ortadoğu coğrafyasını medeni dünyada ayıran  temel aykırılıklar;
Başta, toplumun üretimden " önce düşünsel, fikri, sanatsal, sanayi, teknolojik" üretim ve buna bağlı  kazanımlardan yoksun olması Doğu ile Batıyı bir birinden ayıran en derin kapatılamaz çizgidir. 

Diğer yanda  yine Ortadoğu toplumlarında  kamu gelierlerinden yararlanma siyasetine, politikacıların, toplumun milli değerlerini, inaç yönlüde kullanarak taraftar kazanarak, kendisine siyasi güç edinme yolu kazanarak, kamu gelirinden daha  büyük ölçüde yarar sağlama yolunu açmış olmalarıdır.

Şöyle çevrenizde Ortadoğu ülkelerindeki zenginleşmiş çevrelere bir bakar mısınız? 
Nerdeyse tamamı devlet sermayeli varlık sahibi monarklar görürsünüz. 

Böyle olunca;

Ortadoğu’da siyaset düşmanlıktan, politika da dini mezhepsel ve milli etnikeden beslenmek durumunda kalmaktadır. 
Ançak, amaç ne din, mezhep ne de milliyetciliktir, bu unsurlar amaçlanan politikanın sloganları olarak kulanılan kilişeleşmiş politik söylemlerden ibarettir. 

Avrupa kültürünün  toplumsal dinamiklerine baktığımızda. 

Dinsel ..
Barışın teminatının temel dayanağını  laiklik  tanımında görmekteyiz. 


Milli barışın  ülküsü olarak da  demokrasi, hukukun üstünlüğü  ve  tarafsız yargı, fikri özgürlükler,  basın yayım özgürlüğü gibi tanımların gelişmesine dayanmaktadır. 

Yani kısaca, üretimin gelişmediği toplumlarda önce akıl da gelişmemektedir. 
Akıl gelişmediği toplumlarda  buna bağlı hiç bir insani sosyal, kültürel galişimin sağlanması mümkün değildir. 

Bir toplumu geliştirmek çok yönlü "medeniyet anlamında" mesafe  kaydetmesini  sağlamak istiyorsanız. 

Bir çok alanda toplumun üretkenliğini artıracak, insanınızı bu yönlü teşfik edecek, cesaretlendirecek ve ödüllendireceksiniz. 

Eğer füze yapacaksanız, soba borusundan yapmaktan çekinmeyin devamı gelir. Bu en son model füze ithal etmekten çok daha yararlıdır. 
Her şeyden önce de insanınızı korkutmayacak, cesaretlendirecek, teşfik edecek ödüllendirecek ve de değer vereceksiniz. 

Türkiye’de ki, vesayet döneminde olduğu gibi insanınızı mankurt yapmayacaksınız. 

İnsan nasıl mankurt olur? 
Çocuğu,  evde, ebeveyn dövüp azarlar. 
Okulda öğretmek adına, öğretmen dövüp azarlar. 
Askerde, komutan, dövüp azarlar. 
Sivilde, polis, jandarma döver, dövmekle kalmaz işkence eder. 
Sonra olur yetişkin insan bir mankur, nereye sürürsen oraya gider. 

Dövenin sopasını  sever. 
Sövenin dilini. 

Türklerde " Asker, bizim gözbebeğimiz" deyimi vardır. 

Mubarek, Asker  gözbebeğinse, gözünü neden çıkartıyor? 

Asker her on yılda ülkede darbe yapıyor, silindir gibi milletin, sivil iradenin, gençliğin üzerinden geçiyor. 
Hükümetleri al aşağı edip Başbakan'nı, Bakan'nı ipe asıp idam ediyor Milet'se, Asker gözbebeğimiz diyor. 

Bu  normal insani bir  saygının kazandırdığı sevgi içerikli deyim değil,  bu insanda, toplumda Askerin yarattığı korkunun ortaya çıkardığı yüzeysel bir deyim.
Yani Asker, polis karşıtlığım çıkarılmasın. 
Güvenlik olmadan varlıktan söz edemeyiz, bunu bilmeyen insan değilim. 
Ançak, herkes kendi işini yapsın, iyi yapsın. 

Canım Asker siyasete mudahale etmeseydi, evet sonu gelmez yerlere gidiyorduk. 

Doğruluğunu kabul etmiş olsak dahi... 
Bir toplumu zorlamayla bir yerde tutamazsınız, tutarsanız ne yararı olur, bırakırsınız düşür. 
Bırakın düşsün, kırılsın, ezilsin, yansın ve küllerinden yeniden doğarak olması gerektiği yere kendi tırnaklarıyla  emeğiyle ulaşsın. 

Öğrencinin ev ödevini,  velisinin  yapması  gibi. 
Var mı bunda yararlılık, var, çocuğun ev ödevini yapmakla çocuğa yapılan en güçlü kötülük. 

Nedir o kötülük? 
Çocuğun yaratıcılık, sorumluluk vb. bir çok gelişim sağlıyacağı reflekslerinin gelişimini engellemek gibi... 








•••

Al canını götür insan pazarına,  on para veren olmaz..

Kendini  bil tanı da var git, katıl Can, Canlar pazarına, sana  paha bicen olmaz, orada ne  Can satanı ne de  Can’a değer biçeni göremezsin. 

İnsan Cana can katanların yanında kıymetli. İşte bu yüzdendir ki, Canlar canını bulmaya geldik..

Bu konuda...

Harvard  Üniversitesi’nin Fen Edebiyat Fakültesi’nde  onbir yıl dekanlık yapmış akademisyen Henry Rosovsky, eğitimin kaliteli okulun öğrenciye kazandırmak amaçladığı öğreti,   “öğrencinin kendini tanımasıdır “ demektedir. 

Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nin bir diğer adı da Yunus Emre A.Üniversitesi’ dir. 

Koca Yunus’da, Yunus Emre, Tasavvuf büyüğü de bu hususta şöyle demiştir. 

“ İlim ilim bilmektir ilim, nefsin “ kendin “ bilmektir. Kendin bilmeyen nemene ilim bilmektir.  

••••


Yaşadığımız yüzyılın entelektüel birikimi, güncel yaşamda aynı havayı teneffüs ettiğimiz değerli insan kaynağımız var. Bu insanlarla İle hayatı yaşamak, paylaşmak bir ayrıcalık, onlar ki yaşamı anlamlandıran, değerli ve vazgeçilmez kılan, insanı,  Can’ı,  Can’ları pahabiçilmez  yapanlardır. 

Ertuğrul Özkök, Melih Aşık,  Güneri Civaoğlu, Taha Akyol, İbrahim Kahveci, Sedat Ergin, Doğan Hızalan, Ayşe Arman, Soner Yalçın, Deniz Zeyrek, Mahvi Eğilmez, Özgür Demirtaş, Mehmet Okuyan ve daha yüzlercesi. 

Ayrıca,  sanat, sinema, siyaset ve  akademik alandaki isimlere değinmedim. Anlatmak istediğim, amacım şu ki, toplumumuzun yarattığı değerlerden asgari ölçüde yararlanmak.  

Bedensel  fiziki  beslenmenin öneminden daha çok ve kıyaslanılmayacak ölçüde ruhsal yararlılık, kültürel gelişim birey, toplum açısından daha da önemli vazgeçilmezdir.  

••••

Bugün Pazar..

Yazımı  yoruma dönüştürüp karakter kazandırmaya çalıştığım esnada, haber ajansları Kılıçdaroğlu’nun toplumsal barbarlığa maruz bırakıldığı haberlerini yayımladı..

Ayrıca Sri Lanka’da meydana gelen terör saldırısı.

Her iki olayıda  şiddetle kınıyorum. 

Ve şunu ilave etmek istiyorum. Toplumun çok küçük, sayıyla ifade edilemez azınlık kesiminde temsil bulan sağduyu ekseninin dışına çıkmış bu aşırılık yanlılarına karşı.

İnsanımızı sağduyuya olan inançlarını korumaya, sevgiyi yüreklerinde yaşatmaya ve devletimizin, milletimizin varlığına birliğine sahip çıkmalarına davet ediyorum. Provokatör eylemlerden kaçınmalarını telkin ediyorum. 

Sn. Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. 

Hükümet kanadı ve yöneticilere ve özellikle Cumhurbaşkanı’mız  Sn Erdoğan’a da  pas geçmeyi değil, muhatap edinmeyi, sahiplenmeyi temenni ediyorum. 

KAPADOKYA TÜRKİYE’NİN DÜNYAYA AÇILACAK YENİ KAPISI

Gözüken o ki, Kapadokya coğrafi  yapısı itibariyle her geçen gün popülaritesi artmaktadır. 

Kapadokya  dünyanın  yeni  Turizim merkezi olma yolunda hızla mesafe kaydetmektedir. 

Bu yeni durumun, Turizim ile ilgili kurumlarca ciddiye alınarak, bölgeyle daha yakın sıkı ilişkiler kurmaları gerektiğini düşünüyorum. 

Ayrıca, artık sanayi, fabrika insanlara istihdam kapısı olmaktan çıkıyor. 4. Sanayi devrimi iş istihdamını büyük ölçüde engelliyor. 

Bu bahisle Turizim’den daha etkili akıllı istihdam yatırımı düşünülemez. 

Türkiye kavga etmek yerine kaynaklarını daha akıllı projelere dönüştürmeli. 

Ankara- Kapadokya arasında yapılmasını önerdiğim YHT  Yüksek Hızlı Tren projesi engel tanımamalıdır. 

Siyasi politik kavgalar,  üçüncü dünya ülkelerinin siyasi kültürel  eylemidir. 

Türkiye’yi üçüncü dünya ligine indirgemek hiç kimsenin ve hiç bir siyasi partinin politik gerekçesi olmamalı. 

Türkiye’ye  terörün veremediği zararı politik, siyasi aşırılıklar verir, geçmişte de öyle olmuştur. 




                      


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı