Akıl yüçeltirken şoven duyular alçaltır

Akıllı politikalar yüceltirken şoven, duygusal yönlü  popülist eylemler alçaltır

İster devlette olsun ister din de diyanette  olsun ve de siyaset de akıllı politikalar kurumu, başındaki yöneticiyi yüceltir. 
Yapılan iş ortaya konulan plan, yön yöntem taktirle karşılanır. 

İşin eylemin temel dinamiği kamu yararlılığına yönelik olmalıdır. Kamu yararlılığı amaç edinilmelidir. Kamu yararlılığı amaç edinilip ilgili politikalar geliştirirken de yurttaşlık hakları, insanın, toplumun yaşamsal ihtiyaçları da gözardı edilemez. Her şeyin  hakka, hukuka uygunluğu aranmalıdır. Mevcut yasaların da üstünde akli diyalektik temel ilke edinilmelidir. Yasalar, tarafgirlik, partizanlık ve ideolojik unsurlar içerebilir. 

Kapadokya Muşkara gazetesinin  haberlerinde öğrendiğim kadarıyla. Kapadokya’yı ziyaret eden Çevre ve  Şehircilik Bakanı Murat Kurum, bölge için öenemli açıklama da bulunmuş. “ Kapadokya Bölgesi, imar affından yararlandırılmayacak “ demiş.  Ne güzel ne kadar yerinde bir karar, doğru bir iş. 

İnsan bindiği dalı keser mi? 
UNESCO’nun  dünya mirası olarak kabul ettiği  Kapadokya coğrafyası için Peribacası’nın dibine  beton dökülmesine  rıza göstermesi makul karşılana bilir mi ? Elbette hayır. 

O zaman Bakan Kurum’u bu politikasından  kararından dolayı kutluyorum.  Teşekkür ediyorum.  Bu önemli kararını da  takdirle karşılıyorum.  

Geçtiğimiz yıllar da  bölgede  oluşan talihsiz imar yapılaşmasının önüne geçilmesi  adına bölgede yapılan, derme çatma yapılar ve diğer illegal ruhsatlı yapıların yıkılması bölgenin, eski görselliğine kavuşmasına yönelik çalışmanın önçülüğünü yapan bu hususta kararlı bir  duruş sergileyerek yıkımları gerçekleştiren Nevşehir Valisi, İlhami Aktaş’ı da teprik ediyorum. Teşekkürler Vali Aktaş. 

İnsan değerlendirir, insan yüçeltir eğer  kadir kıymet bilirse, varlığın, değerini bilir bilincinde olursa. Yoksa eşek, hoşaftan ne anlar “ suyunu içer tanesi kalır” derler bizde..  Benzeri bir çok deyim var “ altının değerini sarraf bilir” gibi..

KAPADOKYA’nın bir Vadisi, Paris değerinde. Ancak böyle olmasına rağmen Paris”in yıllık ziyaretçi sayısı Kapadokya ‘nın üç beş katı. Neden biliyormusunuz.. 

Paris’in yaşayan ve ölen insanları Paris’i, o kadar seviyorlar ve de o kadar Paris’e değer vermekteler ki..  Bu özel ilgi Paris’in bütün caddelerine, sokak ve meydanlarına ve tarihi dokusuna, kentin ruhsal yapısına yansımakta. Paris, eski ve yeni  kent tasarımıyla korunmakta, yaşatılmaktadır. Şehir’in ruhu canlı tutulmaktadır. 
•••

“Geçen gün bir Tv. Programında Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendince haklı gerekçeler göstererek  İstanbul’da “ AKM ve beraberinde bir eski yapıyı  yıkıp yenisini daha güzelini yapacağız, yapıyoruz” dedi.
Bu durum nedir biliyor musunuz?
Binanın ruhunu ortadan kaldırıp betondan,  fiziki bir yapı oluşturmak. Ha, o yeni yapılan bina, yapı belki, ileriki yüzyıl da kendine ruh edinebilir. 

Bu durum Türkiye’nin bütün kentlerinde kendine alan açmakta. Bu bina yetmez, küçük, ihtiyacımızı karşılamamakta gibi gerekçelerle yapılar soyutlanmakta, yıkıma terkedelemektedir. Hatta, yeni binaya kavuşan kurum, kısa bir zaman sonra yeni yapılan bina da yetmemekte, küçük kalmak gerekçeleriyle bir yenisi daha yapılmakta. 
Bu durumun mali boyutunun ötesinde, manevi, kentlerin ruhunu, hafızasını ve bütün geçmiş yaşanmışlıkları yıkmak, yok etmek anlamında değerlendirmeliyiz. İşte Paris’i ve diğer Avrupa kentlerinin yarattığı farkındalık, mantık bu tür post modern imar kültürüne geçit vermemek. 
Bugün Avrupa’da geçmişi yüzyılları bulan  Şatolar, Kaleler ve bir çok eski binalar kullanılmaya devam etmekte,  eğer kullanılmıyor ise başka amaçlar için kullanılmakta veya müze yapmaktadır. “
•••


Biz de , inancımız İmanımız gereği  değer atfedeceğimiz ana unsur,  insan ve çevre olması kabil  ilken. Her iki unsur da  yok denecek  ölçüde zayıf, kısır ve fakir bırakılmış gelişmemiş, geliştirilmemiş..

Çevre bilinçi sıfır, insana saygı sıfır. Herşey tarafgirlik partizanlık mantığı ile ölçülmekte. Eğer benim partimden değilse vatan haini. Eğer benim dinimden değilse gavur kafir. Eğer benim partimden, görüşümden değilse istersen gökten altın gümüş yağdırsın. Eğer benim kişisel çıkarlarıma hizmet etmedi, etmiyorsa hiç bir değeri yok. İsterse Politikacı seçilen Başkan şehiri yeniden yeniden imar ederek  uluslar arası kalite ödülü, yaşanabilir şehir, kent çevre ödülü alsın. 

Arkadaş sen neyin kafasını yaşıyorsun bu mantık düşünce önçe  o çok sevdiğin vatanına, insanına uğrunda  on kez, yüz kez ölmek şehit olmak istediğin  bayrağına zarar verir. Bu akılla ülke, şehir, gelişip kalkınamaz. Siyaset,  gelişip seviye kazanmaz. 

Yani sen bu kafayla Sıla’ya gidemezsin “ yani teskere alamazsın, ömür billah gelişmiş ülkelerin hakkında insiyatif alacakları cendereden çıkamazsın” 

••••

Kamu yararlılığı adına Atatürk, birlikte yolculuk  yaptığı İstanbul  Treninde İnönüyü, Başbakanlık görevinden alzetmiştir. 

Özal, bir Valiye,  brokrat’a  , kendi Bakan’ına  kardeşim, vay kardeşim olurmu böyle, yapılırmı dedi mi. Ertesi gün O insanın ya da bürokratın  görevden alındığı haberi Gazete manşetlerinde yerini alır.  Hatta, resmî görevden alınma işlemi yapılmadan. Gazeteler halk, “tamam bu insan, gitti” nazarıyla bakılırdı. 

Ama günümüz de, kayırmacılık, partizanlık, tarafgirlik çoğu kamu yararlılığının önüne geçmekte. Bunun yerini kişisel  çıkarlar,  kartel şirketler, ferdi yararlılıklar öne çıkmakta. 
Özellikle Ak Parti’nin bu yanlı politikası vefa, sadakat ve iteat gibi gerekçelerle partizan kayırmacılık, daha da bir seviye kazanmış durum da. Sınav ve kamu personel alımında yaşanılan kayırmacılık bu yönlü yapılan mülakatlara hiç değinmiyorum. 

NOT : Politikacı ve siyaset insanlarının yönetmeye aday olmaları durumun da geçmiş ve güncel  yaşamı, hayata karşı olan duruşu gözden geçirilip irdelenmekte. 
Bu durum da, siyasetçinin ön planda tutulması, irdelenmesi gereken yönü,  kamu yararlılığına yönelik tutumu olmalıdır. 

DİP NOT : Yerel  seçim takvimi işliyor. Başkan Adaylarının heyecanı da bu bağlamda artmaktadır. Biz de şöyle bir deyim vardır. “Barışmasını bilmiyorsan,  hiç kavga etme “

Yenilmeyi, mağlubiyeti  sindiremeyen insan, kazandığında da başarıyı hazmedemez. 

Partizanlığın çevremizde ki ülke ve  toplumlar da nelere  sebep olduğuna tanık olduk. 
Kazanan, kamu yararlılığı, demokrasi olsun. Kazanan liyakat ve işini iyi yapacak aday olsun. Partililer illa isterler ki bizim adayımız kazansın. 

Halk, öyle değil ki. Halkın partisi olsa da Partizan olmamalıdır. Parti’nin fikri militanı gibi  tek yanlı düşünceye kendisini şartlandırmamalıdır.

Halk, aklı selim düşünür,  kişisel ihtiraslar İle değil  yaşadığı kentin,  önceliklerine yatırım yapan, yaşanılır kentin, yaşam kalitesini  artıracak projelerden öte, bu yönlü liyakat kazanmış fikiri olgunluğa, düşünceye, karaktere yönelecek, öne çıkarmak isteyecektir. 


Milletimizin 18 Mart Çanakkale zaferini  kutluyor. Şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı