Ahbap Çavuş dayanışması
Ankara’da Merve Demirel’in polis tarafından gözaltına alınması esnasında görevli polisin, Merve Demirel’i taciz ediyor olduğu iddia edilen görüntüsü sosyal medyaya düştü..
İlgili İddia, sosyal medyadan, Meçlis kürsüsüne oradan, ilgili Bakanların yorum yapmasına kadar yükselen engellenemez seviye kazandı.
İçişleri Bakanı Soylu, ilgili memuru koruyucu açıklamalarda bulunarak karşı, iddiada bulunan çevreyi alçaklıkla suçladı.
İlerleyen saatlerde hadiseyle ilgili başka korumaya yönelik açıklamalar da geldi.
İddia tarafında, taciz suçlamasında bulunulan çevrede şüphelinin, yargılanması gerektiği yönünde açıklamalar yapıldı.
Ve Soylunun açıklamaları esefle karşılandı.
Süleyman Soylu, Merve Demirel’in ailesinin FETÖ’cü olduğu yönündeki açıklaması kamuoyunda büyük tepki aldı..
Şimdi bu iddia nasıl sonuçlanır nereye varır bunu zaman gösterecek.
•••
İltifat bürokrasisi, hatırşinaslık, kayırmacılık bürokraside yer ettiği gibi, sivil toplumda da toplumun özüne işleyerek karekter kazanmış durumda.
Kayırmacılıkla bugün edindiğimiz bireysel, siyasi politik örgütsel çıkarlar aslında, bizden sonra gelecek nesillerden çaldığımız onların yarınlarıdır...
Nasıl ki, geçtiğimiz yıllar da yaptığımız imar iskan hırsızlığı bugün, ayak sesleriyle yıkılan konutlara, apartmanlara dönüşmüşse..
Önümüzdeki yıllarda da bugün, yaptığımız sosyal, siyasal, ekonomik ve hukuk yanlı ihlaller, hatalar hoşumuza giden yararlılıklar.
Ahbap Çavuş dalkavukluğu yarını, yaşayacak çocuklarımıza olumsuz yönlü yansıyacağından emin olabiliriz.
Kamu yararlılığının üzerinde hiçbir ferdiyetçilik makul görülemez , kamu çıkarının önünde partizanlık, tarafgirlik kabul edilir davranış değildir. İsterseniz karşınızdaki babanız olsun..
Ahbap çavuş dayanışması, bürokraside kurumlar arası yararlılık, kayırmacılık öylesine gelenekleşmiş ki, düşünsel metinleri olan kamusal yasaya dönüşmüş durumda.
•••
Toplum olarak düşünce kalıplarımız büyük ölçüde her olumsuz gelişmede siyasi yönetimleri suçlama yanlı gelişme göstermekte.
Birey olarak kendi yurttaşlık ödevlerimizi sorgulamıyor bu yönlü gelişme göstermiyoruz. Toplum olarak da bireysel yararlılığı, çıkarlarımızı herşeyin üzerinde tutuyoruz bu durum, kaçınılmaz bir gerçek.
Böyle olunca da bu durum toplumda gelenekleşen kutsal inanca, yazılı olmayan vazgeçilmez düşünsel metne dönüşmekte.
Gerek inancların önderleri ve de gerekse milletin önderleri olsun ideallerini yaratıcılığa, kalıcılığına dönüştürürlerken.
İnancı “ dini” geliştirirken ferdi, bireysel yararlılıklarından fedakarlık gösterdikleri için toplum da inanç yönlü gelişme kalıcılık sağlamıştır.
Diğer yanda, millet olma şuğurunun altında da milleti yaratan, insanlarımız da bireysel çıkarlarını hiç düşünmemişlerdir ki millet yaratma, idealleri kökleşip gelişerek devlete dönüşmüştür.
Bugün İslam'ı, dünya da marjinal gösteren imajın arkasındaki gerçek eylemin bireysel yararlılık, tarafgirlikten kaynaklı olmaktan başka nedir..
İslam ülkelerine baktığınızda gördüğümüz insan profili nedir ? Her alanda toplumsal yararlılığın önünde bireysel çıkarların herşeyin üzerinde olması realitesi, gelenekleşen ideolojiye dönüşmüş olduğu değil mi?
Hiçbir evrensel insan hakları ve hukuki kavramların bu çıkar dayanışmasını engelleyemediği değil de nedir?
•••
Yazdılar, fikir beyanında bulundular geçmişten günümüze kadar ancak, toplum okuyup anlama yönlü gelişme göstermedi.
Yazılanları, mutlak monarklar yırtıp attı ve üstüne yazan, söyleyen ve karşı çıkanları sürgüne gönderdiler, hapse atıp itibarsızlaştırdılar. Netiçede monarklar da yaptığı yanlış politikalarının altında kaldığı gibi temsil ettikleri milletleri, toplumlarını da gelişmekten, çağdaşlaşmaktan alıkoydular..
Tepedeki insanlar ahbap, çavuş dalkavukluğu yaparsa aşağıdakiler, neler yapmaz..
Aslında sadece yönetenleri suçlamak istemiyorum toplum, nasıl yönetilmek nasıl yaşamak istiyorsa ki, öyle yönetilir..
Bu aşamada toplumu yönetenden çok yönetilen, hizmet alan daha sorumludur, daha güçlü ve kaliteyi belirleyen güçe sahiptir.
Ancak, yönetilen toplum çok yönlü kendini geliştirmemişse ve gelişmemekte ayak diriyorsa o zaman sadece yöneteni, yönetimi suçlayarak bin sene de geçirseniz biryere varamazsınız. Önce önyargılarımızı kendi uğraşımızla yıkmalı emek sarfetmeliyiz.
Bakın şimdi;
Toplum da gelenekleşen siyasi yararlılık AK Parti safında iseniz karşı taraf, katıksız kapkaranlık simsiyah.
Eğer CHP safında yer almışsanız bu kez de diğer taraf kapkaranlık simsiyah.
Bu durum toplumum nedenli kısır sığ bir düşünsel önyargı edindiğinin kanıtıdır.
TÜRKİYE DIŞ POLİTİKASINDA EKSEN Mİ DEĞİŞTİRİYOR
Geçtiğimiz yıllar da ekonomi seviye kazandı uçtuk, uçuyoruz derken piyasa ekonomisini soğan, sarımsak tanzim satışına dönüştürdük.
Ancak, bu gibi durumların telafisi olur. Her zaman bolluk olmaz. Milletin, devletin dar günleri de olur, bol günleri de.
Millet kendi içerisinde yaşadığı yaşıyacağı olumlu olumsuz gelişmeleri telafi eder yeterki, toplum güven duyusunu yitirmesin.
Geçtiğimiz yıllarda bu devletin yetmiş cent’inin yokluğunu ya da çok küçük krediler için Avrupa finans çevrelerinde arayış içinde olup kredi bulmakta zorlandığını da görmüştük.
Ancak, dış politika öyle değil. Dış politika sadece milletin kendi iradesi doğrultusunda kazanılan yararlılık değil bir güç dengesinde edinilecek yararlılık söz konusu.
Yani, masada paylaşılacak birşey var ve siz o na yönelmek istediğinizde bir bakıyorsunuz ki masayı yerinde tutan çekim güçünün sizin orada, edeneceğiniz yararlılıkla doğru orantılı olduğunu fark ediyorsunuz.
Türkiye'nin beş yüz yıla varan medenileşme uğraşısı Batılılaşma mücadelesi Suriye politikası çıkmazıyla her geçen gün aksi yönlü ivme kaybetmekte.
Her geçen gün Batı’yı , ABD’ni karşımıza almakta ve Rusya despotizmine ve İran Terör devletine doğru seviye kaybetmekteyiz.
İşte bu eksen değişiminin telafisi geri dönüşümü milli irademizi aşar.
Türkiye kendi çekim güçünü oluşturuyor, kendi dış politikasını belirliyor derken Rusya ve İran ile gerektiğinden daha ileri seviyede işbirliği içinde olması, birlikte dış politika belirlemesi kabul edilemez.
Bu yanlış dış politikanın sonucu Türkiye’yi ait olduğu coğrafyadan Batı’dan koparır. Ve beşyüz yıla varan Batılılaşma uğraşımız, kazanımlarımız heba olacağı gibi Milletimizin, çağdaşlaşıp gelişmesine medenileşmesine de yüzlerce yıl kaybettirecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder