DAHA FAZLA DUYARLILIK



Yaşadığımız çağ,  temsil ettiğimiz medeni toplum çevremiz ve sosyal sorumluluk alanımız içinde daha çok duyarlı olmamızı zaruri kılmaktadır. İnsanın insanların duyarlılık ve sosyal sorumluluk bilinci aynı zaman da toplumun demokratik, eğitim, sanat,  hukuk gibi bir çok alanda gelişmişlik seviyesini de gösteren ölçüttür.

Bugün  2 Nisan Otizm Farkındalık Günü; geçen gün de yazdım; çok vahim bir konu, çok da dile getirilmiyor yeni doğan bebeklerde Otizm ve Down  sendromu çok ciddiye alınması gereken bir husus. Yeni doğan bebekler de bu durum bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de artış göstermekte. Konunun uzmanı değilim ancak uzmanlar bu durumun bir rahatsızlık hastalıklı bir durum değil keza farkındalık olarak algılanmasını salık vermekte. farkındalığa neden olan etkenlerin büyük oranda denetimsiz üretilen besinler,  hava kirliliği, GDO'lu yiyecekler olduğuna dikkat çelmekte.  Bu farkındalıktan  dolayı eğitim,rehabilite gören  çocuklarımızın eğitimi hayata kazandırılması için Sağlık Bakanlığı, M.Eğitim kurumuna büyük sorumluluk düşmektedir.  Aile ve toplum olarak da bu mücadelede omuz omuza olmamız gerekmektedir. Hali hazırda bu mücadelenin içinde olan insanlara teşekkür ederim, Allah,  sabır, güç ve kuvvetlerini artırsın.

KANTARIN TOPUZUNU KAÇIRMAK

Cumhurbaşkanı kamuflaj giyerek yanında ülkenin sanat, sinama, iş insanı ve siyaset camiası ile tamamlanan Afrin operasyonu sonrasında bölgeye intikal etti. Çok da iyi yaptı, Asker'e büyük moral ve motivasyon oldu. Bu duruma benzer görüntülere bütün dünyada tanık oluyoruz. Körfez krizi ve Irak çıkarmalarında ABD başkanı George W. Bush ve Tony Blair'n bir çok seyahatin de kamuflaj giyerek Asker'e moral verdiğine tanık olduk. Hatta ilk Irak'lı mültecilerin Türkiye'ye intikallerinde ABD'li sinema sanatçısı Angelina  Jolie  Iraklı mültecileri çadırlarında ziyaret etmişti.

Biz yapınca neden olmuyor? Cumhurbaşkanı, Asker'in Başkomutanı sıfatında olduğunun bilincinde değilmiyiz?

Tamam, Hükümet belki bazı konularda kantarın topuzunu kaçırıyor, bu durumu yalanlayamayız. Ancak, muhalefetin de doğru konularda doğru refleks ile muhalefet yapma gibi bir sorumluluğu olmalı değilmi. Hükümete,  muhalefet etmek adına olur olmadık hususlarda eleştirmek, olsa olsa AKP'nin hedefine hizmet eder.

 CHP'li vekilimiz Haluk Pekşen yine bir gaf yaparak; yerli yabancı iş çevresine hitaben Türkiye'de hukuk adalet yok, yatırım yapmayın anlamına gelen ifadelerle sosyal medyada  paylaşımda bulunmuş.

Acaba, Avrupa da bir devlet de örneğin Almanya'da bir muhalefet partisinin M.Vekili çıksa medyada böyle bir paylaşımda bulunsa ne derler, biz ne deriz. Yorumu size bırakıyorum.

Bu arada şunu da yazmadan geçemiyeceğim; muhalefet bu denli agresifleşirken, iktidar da olabildiğince başına buyruk davranarak doğrusu kendisini tüm kuvvetlerin üzerinde görmekte. Bu durum da son derece yanlış ve kabul edilmez.

Yer ayağımızın altında durdukça, Tanrı göğün nizamını bozmadıkça Toprak kötülüklerin üzerini örtmeye devam edecektir. Torağın üzerinde adil olanlara, güzel söz söyleyip iyi iş yapanlara selam olsun,  onlar sonsuza kadar yaşayacak, yaşatılacaklardır.

ALIŞKANLIKLAR  KAREKTERE DÖNÜŞÜR

Alışkanlıklar bir zaman sonra vazgeçilmezlikler olur daha sonrada karakterimizin bir parçası haline gelir.

Gecen gün TBMM  Meclis Başkanlığınca meçlisin dünü, geçmişi ve bu günlere uzanan tarihi sürecini anlatan bir kitapçık hazırlayıp yayımlamışlar. Ne yazık ki kitapçıkta Meçlisin kurucusu M.Kemal Atatürk ten hiç söz etmemişler. Bu durum kabul edilir bir vakıa değil. Siz muhalefet olsanız ne yaparsınız. Böyle bir durum söz konusu olabilirimi. Bunu yapan kim ve hangisi makam olursa olsun kendisinde böyle bir yetkiyi güçü millete rağmen nasıl tezahür ettirebilir. Ançak, mesele din diyanet olunca her çeşit eylem ve söylemi olağan görüyorlar.

Hayır ne Atatürk'ü yok sayarak nede dini diyaneti her şey yaparak uzlaşamayız. Her şey yerli yerinde ve gerektiği ölçüde, Kantarın topuzunu kaçırmadan. Artık milletimizin demokratik olgunluk yolunda mesafe kaydettiğine inanıyorum.

Eğer siyaset yapacak, politika üreteceksek bunun yolu Atatürk'ü yermek ve/veya çıkar sağlamak olmamalı. Aynı zaman da din diyanet açısından da öyle, milletin değerleri milletin vicdanına bırakılmalı. Dini kişiler, kurumlar temsil etmez,  edemez. Dinin sahibi Allah'tır ve dini Allah kullarının özgür iradesine bırakmıştır. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı