GELENEKSEL ÖN YARGILARIMIZ


Geleneksel  ön yargılarımız geçmişten çoçukluğumuzda, tarih öğrenimimizde ve hayatı, yaşamı kişisel yargılarımıza dayanarak tanımlama alışkanlığımızdan gelmekte. Çoğumuzun çoçokluk ön yargısı vardır, zaman zaman çevremizle paylaşırız - ben küçükken bu hususta şöyle düşünüyordum - gibi paylaştığımız kanı.  Bu durum şunu gösteriyor; Çoçuk çevresi, ebebeyinleri ile iletişim kurmadığı, kuramadığını  yetişkinlerin çoçoğa karşı iletişim eksikliği olduğu kanısına varıyoruz.  Dolayısı ile çoçuk ebe beyinleri ile gerektiği ölçülü iletişimi kurmuş olsa, tahayül ettiği, düşündüğü konuyu soracak ve doğrusunu öğrenecek, soru ve cevabın ortak yargısı çoçuğun beyninde doğru olan tanım yerini alacak, beraberinde çoçuk doğru öğrenme metodu da edinmiş olacak. Aksi durumda  bu olumsuz gelişim toplumda çoçuğun yetişkinlik cağında da devam edecek.  Düşünürken ve araştırırken de ön yargılı davranmaya devam edecek.  Bir konu hakkında görüş ifade etme tanımlama gereği duyduğunda  yine ön yargısına kişisel ön görüsüne baş vuracaktır. Bilgiyle düşünüp varlığı ıdrak etme, algılama, tanımlama olması gerekendir.  Bilgiyle düşünür konuyu idrak eder, düz yazıyla yönetiriz.  Klasik olanı, duyguyla düşünür kişisel ön yargı ile karar verir,  şiirle yönetir.

ULUSLAR  YAŞADIĞI  ÇAĞI  KENDİ  YARATIR

ULUSLAR yaşadığı çağı kendi seviyeleri ile eşitler.  Düşünce, fikir bilgi rehber edinilip akılın idrak kavrayışı  çeşitlilik kazanmadan, bu çeşitlilik üretime dönüşmeden kalkınma gelişme çok yönlü ve toplumsal olmak yerine; Atatürk dönemi, İnönü`lü yıllar, Özal`lı dönem, Erdoğanlı yıllar olarak sınırlı tanım kazanır.  Gelişim kurumsallaşmak yerine şahsi içerik şahısa lidererin vizyonuna bağlanmış olur.  Yeryüzündeki Uluslar yaşadıkları çağın tanımını gelişmeleriyle eş değerde tanımlarlar. Geçmişte Türk`lerin Orta  cağdan yeni cağa taşıyan gelişim ateşli topların geliştirilmesi ve bizansın fethi olarak ifade ederler. Asıl yeni çağ olarak ifade edilen  Bizans`ın fethi değil ateşli uzun menzilli topların yapılmasıydı. Avrupa`yı yeni cağa taşıyan  değişim ise 
ateşli silahlar, pusulanın icadı, kaşifler ve bunların kazandırdıkları yenilikler ve üstünlük. Avrupanın değişimi 1400 lü yıllarda keşifler ile başlar. Bu gün yer yüzünde hala orta çağ standartlarında yaşıyan uluslar olduğu gibi,  Avrupa`nın devam ettirdiği değişimi kazanamayan uluslarda var. Örneğin sanayi devrimi, bilgi iletişim ve ulaşım ve güncel 4. çü sanayi devrimi, yapay zekalı robotlar süreci.  Böyle olmakla Uluslar varlıklarını ve geleceklerini kendi iradeleri belirler. Asıl değişim,  insanların düşünce ve  idraklarinin  gelişmesi, kendini yenilemesi olgunluk kazanmasıyla sağlanır. 

KHK`LI YENİ DÖNEM

KHK- kanun hükmünde kararnameler - Her dönem kendi argümanlarını tanrılaştırır dokunulmazlaştırır, bu durum geçmişte de günümüzde de aynı. Bu durum  bazı toplumlar için değil  bütün dünya için desek yanlış olmaz. İşte bu yüzdendir ki tanrılaştırdığımız geleneksel olanları değiştirme cesareti gösterdiğinizde gelişme gösteriyor fark yarata biliyorsunuz. Bu gün dünyada demokrasiyi tanrılaştırıyor,  olmaz ise olmaz diyoruz; acaba demokrasinin alternatifi olamaz mı? sonra  uygulanan hiç bir demokrasi diğerine benzemiyor. KHK ile tüm meclisin görevini üslenmek de anti demokratik bir uygulama. Eğer bir değişim yaşanılacak  yeni eskiye alternatif olacaksa eğer,  eski ile kıyaslandığında yeni,  eskiyi   içinde yok edecek,  kullanılmaz,  ihtiyaç  karşılamada yetersiz kaldığını bariz gösterecek nitelikte olmalı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı