Kayıtlar

KARA DELİKLER

Evrende Kara Deliklerin olduğunu bu cisimlerin küvvetli çekim güçü oluşturduklarını ve bu Kara Noktalara yaklaşan sönmüş yıldızları içine çekerek yuttuklarını uzay gök bilimcileri ifade ediyorlar. Toplumların da Kara Delik`leri vardır, bunlar büyük çekim güçü oluşturduğu gibi, itiçi güç de oluşturduğu olur. Çekim gücü içine aldığını etkisizleştirdiği gibi; itici güç de kabul etmediği dışladığı varlığı etkisini azaltmak, gücsüzleştirmek, itibarsızlaştırmak babında gelişir diye ifade edebiliriz. Bir dönem geçmişi temsil eden Osmanlı varlığını,  yakın Cumhuriyeti dönemi  kabullenmemiş kendi argümanlarınca itibarsızlaştırmıştı. Bugünlerde, yenilerde  itilen geçmiş Osmanlı,  tekrar anılıp varlığı geleceğe referans gösterilmek istenmekte. Neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuluyor bilinmez. Bildiğimiz bir şey var O da; Cumhuriyet geçmişin delhizlerinde değil geleceğe ışık olmak aydınlatmak için kurulmuştur. Bu bağlamda da Cumhuriyet kendine aklı, bilgiyi ve temel milli iradeyi  rehber edinmi

TANIMLANMAYAN SOSYAL KURAMLAR

Tanımlanmayan sosyal kuramlar da ney, ne olabilir. Sosyal olamaktan, sosyolojiden ne anlıyoruz. Sosyal toplum dediğimiz zaman toplumun sosyal iletişim referansları ne kadar geçmişten geliyor ve ne tür örnekler ile bunları dile getiriyoruz. Sosyoloji tarihimizin bilinen kuramcısı rahmetli Şerif Mardin  hocamız bazı konu başlıklarıyla  makale yayımları ve kitapları vardır ''mahalle baskısı, jön Türkler, Said Nursi '' başlıklı konu anlatımı yaygın olanıdır. Toplumlar ruhsal tanımlara ulaşma seviyesi kazandığında beraberinde düşünme, sorgulama, üretme refleksi de insanda ivme kazanacaktır. Bu kazanılan refleks üretimle birlikte endüstriyel iktisadi gelişmeyi de beraberinde getirecektir. Osman Oğulları`nın  İmparatorluk seviyesine ulaştıran bu ruhsal dayanak  ''Fetih'' düşüncesi ve ideallerini ulaşabildikleri en yüksek seviyeye çıkarma tutkusudur. Keza ABD`nin de yükselişi böyle bir ruhsal içgüdü den kaynaklanmaktadır ''özgürlük'' eşit şa

Denemeler: SINIRLARIN İÇİNDE BİÇİM VE YÖN

Denemeler: SINIRLARIN İÇİNDE BİÇİM VE YÖN : Büyük değişimler yaşanılır kimi zaman fiziki kimi fikri, siyasi ve coğrafi sınır değişimleri. Biz bu tür değişimler geçmişte rönesans, refo...

SINIRLARIN İÇİNDE BİÇİM VE YÖN

Büyük değişimler yaşanılır kimi zaman fiziki kimi fikri, siyasi ve coğrafi sınır değişimleri. Biz bu tür değişimler geçmişte rönesans, reform, yaşadığımız  şu ya da bu çağı gibi ifade edilir. Bu hafta benim yaşamım da tanık olduğum ''bana göre'' en büyük devrim: mahallemde, oturduğum sokağın köşesindeki refüj şeklindeki ağaçlıklı  yeşil cimli küçük parkta yaşandı. Bizim sokağın 7/13 yaş grubu  5-6 çocuk, hiç kimsenin etkisi altında olmadan kendi iradeleri ile çevre temizliği yaptılar. Parktaki  çöpleri minik elleriyle toplatıp çöp kovasına defaten taşıyarak küçük parkı temizlediler. Bana göre bu eylemden daha büyük devrim ve değişim olamaz. Minik çocuklarımızın bu içten gelen çevre bilinci çevre sorumluluğu gelişimini kesinlikle görmezden gelemeyiz. Harika bir şey. Teşekkürler Çocuklar. teşekkürler gençler.  Şu anı biz yetişkinler yaşıyoruz ve yaşanılanlarda da belirleyiciyiz bu kaçınılmaz gerçek olduğu gibi gelecek de çocukların gençlerin; eğer siz gençler geleceğin

ESKİ BİR HİKAYE

Yaşamak için yurt edinmek yetmez. Yaşamak için,  yaşamı anlamlı kılacak onu kutsayacak inanç, ilke ve nitelikli değerler yaratmak gerekir. Şehirlerin, içindeki yapıların mühendisi, mimarı olduğu gibi toplumların, yaratılan milletlerin de mühendisleri vardır. Geçmişin mimari mühendislik, tıbbi bilgi deneyimi;  günümüz mühendisliğin, tıbbın temellerini oluşturmuş olsada, geçmişin usulleri ile şimdi tavuk kümesi dahi yapamazsınız, grıb hastası tedavi edilemez. Geçmişin toplum mühendisliği o günün ve ilerleyen dönem için düşünülüp tasarlanan bir sosyal yapı içindir. Adalet konusu, hukuk usul ve esasları hakkında da  farksız değil.  Bu durum toplumu var eden tüm etkenler için geçerli. Dünün,  geçmişin adalet anlayışı suç kavramı ile günümüzün hukuk, adalet tanımı aynı değil. Toplumu var kılan fertlerin sürekli kendini yenilemesi gerektiği gibi, topluma hareket kazandıran kurumların da sürekli kendini yenilemesi gerektiği gözardı edilemez. Bugün ki idari yapıya baktığımızda her şeyin Ank

BAĞIMSIZ DÜŞÜNMEDEN BAĞIMLI OLUNMAZ

Her saniye her an çevremizde varlık emaresi gösteren veya varlığını hissetmediğimiz her şey biz de dahil değişiyoruz. Fiziksel değişim söz konusu olduğu kadar, ruhsal ve düşünsel olarak da değişim gerçekleşmekte. Bu değişim eskiyle kıyaslandığında pozitif kabul edilir olan da var marjinal kabul edilmez görülen de.  Yerleşik toplumların oluşturduğu gelenek, görenek, inanç adına oluşmuş değerler topluluğunu bazen idari kanunlar ile diğer yanda  mahalle baskısı,  tabular ile güvence altına alındığında toplumun değişimi,  bağımsız düşünmesi güçleşiyor.  Herhangi bir şeyin doğru olmasından değil doğru kabul görmesinden dolayı uygulanır olduğunu eylemin  kendine alan açtığını farkediyoruz. Bundandır ki yerleşik eski medeniyetlerin devamı durumundaki toplumların oluşturduğu doğu  medeniyetlerinin  kuralları daha kalıcı sürekli  değişmez nitelikte olmakta. Doğuya daha doğuya gittiğinizde daha eski yerleşkeler daha köklü medeniyetlerin devamı niteliğindeki uygarlıklar ile buluşuyorsunuz. B

İHTİRAS GÜÇ VE ZORBALIK

Leyla`mı yok dünyada yoksa sevecek Kays`''Mecnun''  mu  kalmadı ? Bugün de seven var elbette ançak ne sevilen Mecnun`un` duru pak katıksız sevgisi ile seviyor; ne de sevilen Leyla eski Leyla. Sevginin içine nasıl duygular katılıyor  aşka dönüşen duygu ihtiras, hırs, öfke,  vazgeçilmez sahiplenme duyusu ile ortaya çıkan karakterin eylemi,  sevgi aşk maskesiyle kamufle olmuş bağnazlık,  zorbalık  eylemlerine dönüşünce,  Sonuç korkunç ölüm ve katliamlara neden olabilmekte. O zaman seven sevmekten, ilgi duyulan sevilen bağlanıp elini tutmaktan ürperiyor, korkuyor.  Bazı duyular,  renkler gibi kişiye, ortama duruma göre değişebilir. Matematiksel bir kural ve işlem söz konusu değil. Şimdi sorsanız Aşk nedir diye; gelen cevaplar onlarca  farklılık gösterebilir. Sevgi,  Aşk adına düşünülen eyleme dönüşen duyuların insanın kendi iç dünyasında gelişme gösteren olgunluk, güçlü insani  duyuların  iç güdülere dönüşmesi ve yaşama hayata yansımasıdır. Kişi vatanını, Dinini,