Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

 Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj


Röportaj : Asude Can




  •Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

   -   Kapadokya/ Nevşehir  1964  doğumluyum.

Nevşehir'de dogdum,  ancak uzunca yıllar Antalya'da yaşadım.



  • Okuma merakınız nasıl oluştu?

   -   Okuma merakım zaman icinde gelişti, azımsanmayaçak kadar okudum ancak olması gerekenin belkide binde biri kadar. 

Hollanda'da kisa süreli yaşarken yine okuma alışkanlığım vardı, Amsterdam /Osdorp Kütuphanesi'nde Turkce kitaplar alıp okuyorum.

Orada birşey dikkatimi çekti!

Hollandalı genç, yetişkin ve yaşlı denilecek  80, 85 yaşındaki  Hollandalılar 600, 800 sayfalik kitaplar alıyorlar özellikle ellerinde baston kullanan yaşlı insanlar,  onların kitapları çok sayfalı.

Bu beni çok etkiledi.

Keza güncel yabanci gazetelerde NT, WP gibi yazan köşe yazarlarini takip ediyorum onlarda öyle,  köşe yazısı çok uzun, detaylı.


Sonra daha dikkat çeken birşey söyleyeyim.

Bizim okur,  üçüncu satırda sıkılıyor, istiyorki yazar iki satırla meramını anlatsın üçünçü satır okurumuza sıkıcı geliyor.




  •Kitap okurken herhangi bir alanda mı okumalı yoksa tüm alanlar ile alakalı kitaplar mı okunmalıdır?

   -   Okur,  yaşadığı çağın argümanlarını idrak edeçek, anlamasına katkı sağlayaçak yazım, kitap, söyleşi ve makaleleri okumalı ya da takip etmeli.

Yani insan bilincini okumak adına,  eskici deposuna dönüştürmemeli.

Tabi bu benim görüşüm.

Okur  uzmanlık alanına da yoğunlaşmalı ve o alanda uzmanlaşmalı, alanına hakim olmalı, top atsalar yıkilmamalı.

Tanimladiğı, ifade ettigi şeyleri bozaçak uygun görmeyecek bir otorite olmayaçak şekilde görüşlerinin, fikirlerinin ayağı yere basmalı.


  • Sizce kitap okurken özellikle nelere dikkat edilmelidir?

   -   Kitap okumak, aslında insanın kendisini okumasına, çevresini okumasına basamak oluşturacaktır.   


Kitaba takılır kalırsanız olmaz. Sonra, kendinizi okumayı, çevre okur yazarlığı, entrika okur yazarlığı, siyonist okur yazarlık gibi idrak yönlü gelişim sağlamak yönlü okumaya yöneleceksiniz.  Amaca uygun seçicilik, herseyi okumak degil.

Eğer okudugunuz şeyler size kendinizi okumanıza, çevrenizi okumanıza katkı vermiyorsa. 

Okuduklarinızı herkes okuyor, fark yaratamazsınız, sizin bildiklerinizi bende biliyorum ve bende ezberledim. Bu şekilde  yaraticilik kazanılamaz.

Asude Hocam,   gectigimiz gün kitap mağazasında binlerçe çilt kitap içinde beğenip alacağım bir kitap bulmakta zorlandığımı söylesem, şaşılacak durum değil mi?  

Kitapta okuduklarınızla değil.

Kendinizi ve çevrenizi okumaya başladığınızda  yaşadığınız çağı anlayıp yeniden tanımlama cesareti bulaçaksınız yoksa saf, saftiriklikten, taklitcilikten asla ve asla 1000 yil da geçse yakanızı kurtaramazsinız.


Bak, bak bu budur deyip elinize verirler siz onunla 100 yıl oynarsinız. İşin gerçeğine kavramaya başladığınızda size yeni bir oyunçak, tanım; gelistirdikleri yeni bir kavramı dayatırlar.


Siz İstiklal Caddesi'nde 18.yy sonları ve 19.yy başlarinda "  KAHROLSUN İSTİBDAT, YAŞASIN HURRİYET “ sıloganını  haykırırsınız  ama onlar, 2024 yılinda monarşilerini, babadan oğula devam eden Lordlar Kamerası'nı hala mutlak bir iradeyle sürdürmeye devam ederler.

Türkiye hala hürriyet ve istipdat kavramlarinin çercevesini  çizmiş, tanımlamış değil.

Hürriyet nerede sonlanır isdibdat nerede başlar, başlamalıdır. Hiç isdibdatsız hürriyet sürdürülebilir olur mu?

Hurriyet kavramı muidini doldurunca 'demokrasi, demokratik toplum tanımları ithal ettik.

Elbette bu kavramlar güzel ancak toplum elinde keleş ile demokratik hak arayışı, içine giriyor.

Ulusal güvenliğimizin, yaşamsal değerlerimizin  risk edildiği alanda demokrasi, hukuk, demokratik haklar gibi tanimlar geri çekilmek durumunda kalması gerektiği bilincinden yoksunuz,  bilmiyoruz.


Hala demokratik sorunlarımızı çözmüş, siyasal iç barışımızı sağlamış degiliz.


Oradaysan, beni duyuyorsan beni anlayaçak  başınin içinde,  aklın kaldıysa ki;

İngiltere,  Birleşik Krallık  30  kadar ulusu farklı bayraklarıyla Büyük Biritanya uluslar birligi olarak yönetip siyasi iç ve dış  barışını en üst düzeyde sağlarken, buna ilaveten bir de  monarşiyle.


Türkiye,  avuç içi kadar topraklarda bir avuç insanın siyasal barışını sağlayamıyor. Türkiye'nin nüfusu 10 milyon olduğunda da siyasal barış sorunu vardı  85 milyon oldugunda da siyasi barış politikaları gelistirmekten yoksun, eksik kalıyor, neden, niçin?

Osmanlı'da siyasi barış yok, Cumhuriyet'te de siyasal barış istenilen düzeye çıkartılamamış. Darbe,  darbe,  "çocuk sen ne yapmak istiyorsun bu eyleminle" diye soruyor ilgili.

Çocuk " Ben devrim yapmak istiyorum "  diyor.

Devrim söyleminin amacı Meclise girip reform yapmak değil,   devlet baskanı'nı devirmek, asmak, oldürmek ve  yönetime çökmek.




 • Yazarlık kariyeriniz nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı? 

   -   Genç yasta Türkiye'nin bütün çografyasinı gezme fırsatı edindim.

Ardından Ortadoğu, İran,Irak,Suriye, Ürdün gibi ülkelere seyehat etme şansım  oldu. Şarkın ön ve  arka bahçesini çok genç yaşta  görmek etkileyiciydi.

Bu dönemde de yine  okudugum oluyordu. 

İlerleyen sürecte Batı ülkelerine olan seyahatim oldu, Batı medeniyetini  tanıma fırsatı buldum.

Artık gördüklerimi anlama vaktiydi ve anlamak için okumaya, sormaya, araştırmaya başladım bir yandan da Amerikan basınını takip ediyor, köşe yazarlarıni okuyorum.

Yazmak anlamında kör kuyunun dibinde başladım, dil, gramer ve yazım  düzeltmenliğimi  kızım Esra  yardımcı oldu. Sözlük ve Google yardımi aldım.


Köse yazarlığım, gazeteçilik anlaminda Can Gazetesi sahibi Gazeteci Dilaver Can rehberlik, editörlük anlamında çok katkı verdi.

Dilaver Can Kızılırmak kenarında bir ulu cınar Anadolu Ereni mizaçlı yetkin bir gazeteçi ve düşün insanı.

Sonra Nevşehir'de kentin en trajlı gazetesi Muşkara Gazetesi sahibi NGC Nevşehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bayram Ekiçi Muşkara Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapmama fırsat tanidı, gazeteçiligin desturunu gösterme, ögretme nezaketinde bulundu.

Yazar arkadaşlarim var  Oğuz Özdem, Osman Aytekin Nevşehir'in güçlu kalemleri, deneyimli yazar ve gazeteçiler Sayın Özdem ve Aytekin'de koklü deneyim ve teçrubelerinden yararlanmam için bana kişisel alan açtılar.   

Yazım anlamında sorup öğrendiklerim ya da onların  ifade ettikleri büyük kazanımlarim oldu. Bu değerli çevreme arkadaşlarima buradan sonsuz teşekkür ediyor, minnet ve şukranlarimı iletiyorum.




Eserlerinize gösterilen ilgiyi tarif etmenizi istersek neler söylersiniz? 

   -   Eser demek, eser yönlü çalışmalara haksızlik olur bizimkisi daha sıradan, daha yüzeysel. 

Düşünsel paradikma, tanımlama, yeniden ifade etme, bakış kazandirmak yönlü yazı, makale, yorum ve köşe yazarlığı.

Özel bloğumda yaklaşık 300 kadar kendi alanimda makale, köşe yazım var.

Dünyanın her coğrafyasında  okunduğunu blogumda görebiliyorum.

İlerleyen sürecte kitaplastirmayı düşünmüyor değilim.


  • Hangi yazarlar ve eserler sizi etkiledi?

   -  şimdi çoğuna yer veremem ançak kısaca şunu ifade edeyim.

Bazı yapıtlar vardır bunlari okuyup anlamaya çalışmadan olmaz, olamaz yarım kalırsınız hatta hiç yaşadığınızı saymayın, kendinizi yaşamamış sayın.

" Yani çocuk,  yaşamak nedir ki, yaşamak bilinçtir, kazanılan bilinç yoksa;  yaşamak derken sen inek gibi mi beslenmek kırda bayirda gezinmek anlıyorsun.

Yaşamak yaşadığın çağı idrak edip yorumlayıp yeniden tanımlayaçak bilince ulaşmaktır, bu cesareti kendinde oluşturmandır." 

Mevlana Mesnevi, Cahit Kutay Cankaya, Nutuk, Halil İnalçık yapıtları,  Niyazi Berkes'in Türkiyede Cağdaşlaşma, Kuran-ı Kerim meali.

İlber Ortaylı, Ahmet Aslan Bir ömür düşünmek.

Biyografik yapıtlar, İsmet İnönü, Erdal İnönü, Barak Obama, Hillary Clinton Zor Secimler, Benjamin Franklin,  Tony Blair Bir Yolculuk



Ernst Reuter

Eski Berlin Eyalet Başbakanı


Ernst Rudolf Johannes Reuter ikinci vatanım kitabı mutlaka okunması gerekenler arasında.

Okuduğum kitapların bir bölümü Oğlum Hakan'nın tavsiye ettiği, aldığı kitaplar da oldu.

Listeyi uzatmak yerine bu yolda insanimıza dünyaya Türkiye'den bakarsanız çok yanılmakla kalmaz berbat bir iç dünyanız olur.

Buna neden Türkiyenin yaşanılir olmaması, kusurlu olması değil.

Yaşadığınız kente, ülkeye dışardan bakmalısınız, dışarıdan baktığınızda görür anlarsınız.


Nasıl bir ülkede, nasıl bir kentte yaşıyorsunuz. Bunu ancak bu şekilde tesbit etmeniz mümkün.

Yoksa bir ütobik düşune sahip olur gerçekcilikten uzak kalır ve  somut olana değil soyut kavramın, kavramlarin çekim güçüne kapılarak kaybolur, yok olursunuz.


Demokrasi icin çeketinizi yakıp soğukta donarsınız ancak, demokrasinin ne oldugunu tanimlayamaz, çercevesini çizemez ve gerektiğinde o çerçeveyi daraltıp,  ihtiyaç olduğunda genişletip yeni tanimlarla içini doldurmaya devam edemezsiniz.

Bugün toplumumuz demokrasinin nerede başlayıp  ve nerede ulusal güvenligimizin tehdit edildiği noktasında sonlandırilması gerektigi bilinçinden yoksun.

Ortadoğu'da insanlar ellerinde silahla, şiddet ile demokratik eylem ve hak arayişı elde etmek istiyor ya da bu iş böyle olur, olmalı gibi  mantiğı kabul görüyor.


 



  • Son olarak yazar adaylarına neler tavsiye edebilirsiniz?


   -   Dogrusu yazar adaylarimıza tavsiyede bulunacak derinkik ve dinginlik kazandığımı söyleyemem. 

Ama ben şunu yapıyor,  bunları  yazıyor ve  yeniyi  konuşuyorum;

Herşeyi yeniden anlamak, yorumlamak ve tanimlamak istiyorum ve bunu yapmaya çalışıyorum.

Dünün tanimları, bugünün taleplerini karşılayamıyor, eksik ya da yetersiz kalıyor.


Dunün hukuk ve adalet kavramı  geçmişte, kendi   yaşadığı toplumun bilincine hitap ediyor o yönlü ihtiyaçlarini karşılıyordu.


Dünün adalet tanımıyla günümüz toplumunun adalet beklentisini gecmiş hukuk ve yargılama usulleriyle karşılıyamazsınız. 

Bu toplumun adalet beklentisini karşılamaktan da öte,  adaletli adaletsizlik tanımına kapı aralarsınız. 


Adalet araçıyla insanların arasındaki ihtilafları gidermek, kamu düzenini sağlamak, devlet otoritesiyle toplum arasindaki güçü dengelemek  yerine,  istemeyerek halka zulum ve haksızlik yapmak durumunda kalırsınız.


Dünün ticaret ve vergi mevzuatı, dünün ticari gereksinimlerini karşılamak için düzenlenmiş.


Bugün e-ticaret diye birsey var, sanal mülkiyet gelişmiş. Sanal mülkiyetin korunması, sigorta işlemleri var.


Sanal suçlar ve yapay zeka ile çalışma hayatımızın yeni talepleri gelişiyor.


Kısaca yazar yaşadığı çağı, toplumu ve çevreyi iyi okumali ki, toplumun bu yonlü talebine çağdaş  arz oluşturabilsin. 


 





  • Başarılarınız daim olsun.


Asude hocam  teşekkürler.

Yine uzattım, umarım okurlarınıza can sıkıntısı olmamışımdır.

Size ve okurlarıniza esenlik ve yaşama sevinçi diliyorum.


Ve son olarak şunu salik vermek istiyorum.


Cağdaş toplum,  insanı eğiterek, öğreterek cezalandırır,  ilkel toplumlar ise  acıtarak, öldürerek cezalandırır.

Cünkü, en büyük ceza pişmanlıktır ondan  daha da ağırı  cahil kalmak, cehalettir. Belkide insanın toplumun cahil kalmasından daha büyük suç yoktur.

Bir insanı, bir toplumu cezalandırmanın en ağır şekli çahil bırakmaktır.





İbrahim Selvi  kimdir

1964  yılında  Nevşehir'in Gülşehir İlçesinde doğdu 1982 yılında  Gülşehir Lisesi'nde mezun olduktan sonra   yüksek öğrenime devam etmedi.

Girişimciliğe  yönelerek  Antalya'da ticaret yaparak iş hatına  başladı.  


Evli  ve iki çocuk babası.

Kişisel  araştırmalarını yazıma dönüştürerek yazım hayatına  anatoliaibrahim.blogspot.com  denemeler  yazarak başladı. 

Yerel gazetelerde köşe yazarlığı, konuşma  yaptı.


Turizim ve Kültürel Varlıkları Derneği, Vakıf hizmetleri,  Spor  Kulübü gibi  Sivil Toplum Örgütleri'nin  yönetiminde yer aldı.

Bir dönem Amerikan Basınını takip ederek  Amerikan  ekolünü anlamaya çalıştı. 


Özgür blog yazarı. 

Kapadokya post köşe yazarı,   çeşitli medya  ve sosyal platformlarda Türkiye'nin siyasi, sosyal, kültürel gelişimi ve kentleşme gibi konularda araştırmalar yapmakta  ve bu yönlü  haber, yorum, konusma  ve makaleler yayımlamaktadır. 










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı