Tasarım, Estetik, Görsellik - Kentlerimiz ve yaşam
Tasarım, Estetik, Görsellik - Kentlerimiz ve yaşam
21 Aralık 2022
Bursa/Türkiye
İbrahim Selvi tarafından
Dünyanın pek çok bölgesindeki Tarihi Doğal ve Kültürel Varlıklar günümüz toplumunun dikkatini çekmeye devam ediyor, bu tasarım harikası mimari yapılar insanları kendisine çekiyor, kültürleri kaynaştırmakta öncülük ediyor.
Resim:Bursa Ulu Cami 1399
Modern toplumlar bu hususta yaratıcı değil.
Hatta diyebiliriz ki, modern insanın zevki yok, estetik, tasarım, mimari görsellik ve kent tasarımı gibi zevklerden yoksun olduğu gibi bu yönlü talebi de yok.
Kentlerimiz yaşanılması zor, adeta zorunlu ikamet adreslerimiz, koskoca ve sürekli genişleyen planlı varoşlara dönüştürülüyor.
Resim: Bursa Ulu Cami
Belediye başkanları; bana Başkan desinler gibi..
Kent tasarımı kültüründen yoksun, hiçbir bir estetik, görsel, tasarım ve mimari zevki olmayan insanlar sırf Başkan olmak adına yarışıp seçimleri kazandıklarında kentlerimizin yaşam alanlarımızın içine ediyorlar.
“ Baba, çevrene bakar mısın hiç Türk var mı? “
Hayır yok.
“Peki neden?”
“ Çünkü, Türklerin böyle bir zevki, talebi yaşam zenginliği yok. Bak çevremiz uçsuz bucaksız Orman; Hollandalılar yürüyüş yapıyor, koşuyor, bisiklet sürüyor ve aileler hep birlikte eğlenerek sağlıklı yaşamaya yönelik spor yapıyorlar “ Hollanda/Hılversum kentinden. Bir hafta sonu baba ile oğlunun yolu ormanlık alana çıkar ve orada gördükleri karşısında kendi aralarında böyle bir diyalog geçer.
Uzunca zamandır Antalya’da yaşıyorum. Antalya’yı bilenler kenti, çepeçevre saran ormanlarını da bilir.
Ancak, Antalyalı yaşadığı kenti bilmez, tanımaz.
Ormandan ancak, yangın çıkınca haberi olur ya da ormandan ayırt edilmiş (düzler çamı) bölgede piknik yapmak için ormanlık alana girer.
Akdeniz Sanayi Sitesi'nin altında, Şafak Mahallesi’nin batı yanında ormanlık alan başlar (Antalya Batı Ormanları) ve bu ormanlar Çanakkale’ye kadar uzanır.
Bazen haftasonları kimi zamanda hafta içi Batı ormanlarında koşu ve yürüyüş yaparım, birlikte bu alanda spor yaptığımız bir elin parmağını geçmeyen arkadaşlarım var, bu alanda geçirdiğimiz vakit, dünyada hiç bir şeyle değişilmeyecek zamanlar olur.
Gökyüzü mavi, yer toprak ve görebildiğiniz herşey yeşil ağaç ve bütün hücrelerimiz oksijen ile doluyor.
En az on beş km koşup yürüyorsunuz, parkurumuz birbirine bağlanan itfaiye yolları. Ve bu aktiviteyi yaklaşık yirmi yıl süreli yapıyorum.
Ne olan biliyor ne de olmayan talep ediyor...
Şimdi, bu günlerde Bursa ziyaretindeyim.
Bursa ile ilgili hiç bir şey yazmayacağım.
Çünkü, kentte yazacak hiç bir şey yok. Koskoca bir köy, bir varoş. Kentin hiç bir zevki yok. Hatta şöyle çevreme bir baktım beni lütfen yanlış anlamayın, kentin diksiyon kültürü de gelişmemiş.
Bursa’dan önce Uşak’taydım...
Burası da aynı, kentin yeni imara açılan bölgelerine zevksiz binalar yapmışlar, dere bayır alabildiğiniz araziyi imara açmışlar.
Uşak’ta kent merkezine uğradım, İsmet İnönü Caddesi’nde altyapı revizyon çalışması var. Cadde araç trafiğine kapatılmış ancak yaya trafiğine açık.
Aman Allah’ım! Genişçe bir caddede insanlar tarlada yürür gibi ilerliyorlar, her yer moloz, metal parçaları, altyapı malzemeleriyle dolu.
Hiç değilse caddede yaya yürüyüş alanı bir bariyerle koruma altına alınır ve özel geçiş noktaları geçici olarak yapılması gerekir. İnşat süresinde bu düzenleme değişerek devam eder.
Yok, öyle birşey yok gelişi güzel alt yapı şartlarının getirdiği sürecin önünü açarak doğaçlama.
" Oysa insan, dizginleyen terbiye eden yeniden yeniden şekillendiren değil midir? "
Yani herşey kendi alanını yaratacaksa o zaman insan olmanın ne hükmü var.
Buradan asıl konuya geçiş yapıyoruz.
Nedir o asıl konu...
Kurumsal kimlik...
Kurumsallaşmak...
Nedir kurumsal olmak ( kurumsal devlet, kurumsal şirket, işletme, kurumsal Belediye..)
Kurumsal olmak : Sıfırdan bir otomobil yapmak, Uçak yapmak, endüstriyel bir ürün tasarlayıp pazarlamak) gibi önemli ve kazanımı bu saydıklarımdan hatta bir devlet kurmaktan daha üst bir kavram.
Herkes ya da ilgi alanındaki insan bir işletme kurabilir ançak ona kurumsal bir kimlik kazandırmak bambaşka bir şey.
Çevremizde kurumsal olmayan onlarca devlet var.
Osmanlı Devleti, kurumsal olamadığı için...
Türkiye Cumhuriyeti kurumsal kimliğe kavuşturulamadığı için darbeler ülkesi olmuştur ve onlarca yıl sivil demokratik yönetimi Meclis iradesi Askeri vesayet baskısı altında kalmıştır.
Soruyorum size; Cumhuriyet bir halk iradesi değil midir?
E, o zaman Askeri vesayet ile halkın iradesini gasp ederek, ipotek koyarak Cumhuriyet idaresi olur mu?
Zaman insana birşey kazandırmaz, insan zamanı kullanarak çok yönlü gelişme kaydeder.
Yoksa önünüze bir bin yıl koysanız size ne yarar sağlayacak.
Oturup kurtarıcı bekledikten sonra...
Hakikaten önümüzde demokratik seçimler var ve muhtemelen adaylar da ilerleyen süreçte belirecek, sizi ileri yüzyıla taşıyacak kurtarıcınız kim olacak?
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk kurtarıcımız, şöyle mi düşünmeliyiz keşke ölümsüz olsaydı ya da çıkıp gelse bizi yeni ufuklara taşısa.
İngiltere’de bir yılın içinde üç Başbakan ya da üç hükümet değişikliği yaşandı.
İngiltere kurumsal devlet kimliğini kazanmış. İngiltere’de isterseniz her yıl seçim yapın, halkın umrunda bile olmaz, İngiliz halkı Başbakanına kurtarıcı rolü de yüklemez buna sistem olanak sağlamaz.
Daha ilerisi AB’nin bir çok ülkesinde halkın seçimlere katılma oranı ne kadar biliyor musunuz? %30 lar düzeyinde olursa katılımın iyi yüksek olduğu kabul edilmekte.
Halkın politikacıyla pek işi olmaz hatta AB insanı hiç siyaset yapmaz, hükümet politikalarına gündelik yaşamlarında hiç yer vermezler. Neden?
Çünkü, ihtiyaç hissetmezler, konu çıkmaz, dolap dümbelek işi olmaz.
İbrahim Selvi
anatoliaslv@gmail.com
selviabraham.blogspot.com
İstanbulpost.press
Kapadokya post köşeyazarı kapadokyapost@gmail.com
Köşemi takip etmekten keyif alıyorsanız lütfen yakınlarınıza önermenizi rica ederim köşem hakkında yazı ve yorumlarınızı ya da ilgi göstermem gereken konuları kapadokyapost@gmail.com adresine ulaştırabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder