Türkiye kırıtik eşiği aşmak üzere


Türkiye kırıtik eşiği aşmak üzere

Türkiye - Uşak

29 Kasım 2022

İbrahim Selvi tarafından 

Bir ülkede seçilen hükümetler,  kalıcı eserler ortaya koymak ya da sürdürülebilir barışık  bir sosyal yaşam yaratabilmeleri için  tutarlı, akıllı politikalar geliştirmeleriyle mümkün olur. 

Türkiye, yaşadığı coğrafyada son yıllarda kendi ulusu, yakın coğrafyası ve dünya için taktir edilesi akıllı politikalar geliştirmekte ve  geliştirdiği politikaların ardında kararlılıkla durmaktadır. 

Ve buna ilaveten bölgesinde diğer ülkeler ile güçlü bir ittifak kurmakta, diplomasisinde  barış lısanını hakim kılan iletişim  gelştirmektedir. 



                  Türkiye Cumhuriyeti siyasi haritasi


Yakın coğrafyada, Türkiye’nin elini güçlendiren şeyin arkasında son dönemde gelişme gösterdiği Askeri Teknolojinin yanında bu siyasi  politika yatmaktadır. 

Geçtiğimiz günlerde bu konu ile ilgili,  "Türkiye’nin yarattığı siyasi dış politika eksenine, istemese de ABD- AB ve diğer Ortadoğu ülkelerin katılmak durumunda kalacaktır" diye yazdım. 

Evet şimdi yine yazıyorum, Türkiye’nin yarattığı karşı konulamaz dış politika çekim  gücünün etkisinden yakın-uzak coğrafya çıkamayacaktır. 

Türkiye’nin geliştirdiği güçlü politikalar karşısında İstemeseler de küçük, büyük bir çok ülke bu kuvvetli çekim gücü karşısında evet demek durumunda kalacaktır.

Bu durumun bir başka nedeni;

Türkiye, diğer ABD ve AB ülkelerinin geçmişten gelen tek taraflı yararlılık gözeten ezici dış politikalarının yadsımasının yanında;

Türkiye, kendi ulusunun çıkarlarıyla  birlikte karşı ülke\ülkelerin siyasi-ekonomik  yararlılığınıda gözetmekte onların faydacılığını da yok saymamaktadır. 

Bu durum bir çok ülke tarafından fark edilip gözlemlenmektedir. 

Bu ve benzeri bir çok yönlü Türkiye’nin yarattığı yapısal farkındalıklar, Türkiye’nin yüzlerce yıl beklediği kırıtik eşiği aşmak üzere olduğu gerçeğine  kanıt teşkil etmektedir. 

Kırıtik eşiği aşmak : " sahip olduğunuz şeylere hakim de  olabilmektir" anlamında. 

Beraberinde Türkiye’nin endüstriyel sanayi ürünlerindeki üretim artışı, savunma sanayi alanındaki gelişmeler ve sivil iradenin kararlılıkla seçilen demokratik hükümetce yürütülüyor olması. 

Türkiye’nin  sivil siyasetine, demokratik hükümet  yapısına  yönelik askeri  darbe ve darbe vari girişimlerin  ortadan kaldırılmış olması sivil siyasetin  bu yönlü bir risk  altında   bulunmaması;

 Uzak\yakın çevrelerde  ilgiyle izlenip takip edilmektedir. 

Diğer yanda;

Türkiye’nin bölgesindeki komşu ülkelerle barışı yeniden tesis ediyor olması, Türkiye’nin iç politikasına ve dış siyasetine  güven inşa etmektedir. 

Bu mihvalde,  Türkiye- Mısır yakınlaşmasının  ardından Suriye ile karşılıklı  diplomatik müzakerelerin başlamak üzere olması dikkat çekici. 

Umuyor ve bekliyorum ki, İsrail ile yürütülen yeni bir eksene oturtulmaya çalışılan  diplomatik ilişkilerin  gelişmesine, İsrail'de kurulması beklenilen  Netanyahu Hükümeti de engel olamayacaktır. 

Netanyahu, istemese de Türkiye’nin uzattığı  zeytin dalına tutunmak yönlü politika geliştirecektir. 

Türkiye’nin gelişen gücü bunu zorunlu kılmaktadır ve bu durumu İsrail,  bir şans olarak telakki etmek  durumundadır. 

Daha ileri adım:

Türkiye’nin, Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinin çok yönlü güvenini kazanması. 

Başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere diğer Arap yarım adası’ndaki devletler, Türkiye’ye sınırsız yatırım yaptıkları gibi mali anlamda da büyük miktarlarda para transferi gerçekleştirmektedirler. 

Çünkü, Türkiye her bakımdan güçlü olduğu kabul edilmekte ve ileriye yönelek güven vermektedir. 

İnsanlar  güven duymadıkları ülkeye yatırım yapmayı bir yana bırakın o ülkeye, seyehat bile  gerçekleştirmemektedirler. 

Geçtiğimiz yıllarda ABD- ittifakımız, ittifak yaptığımız ülke dediği bir çok devleti, ya darmaduman etti ya da yüksek miktarlardaki paralarına el koyup-ceza kesti. 


Bu durum bölge ülkelerini korkutup endişelendirdi, sığınacak yeni liman arayışına soktu ve bu durum karşısında Türkiye;

Güçlenen ekonomisi, buna paralel olarak her dönem  artan ihracatı, Terör mihraklarına karşı sert ve karşı durulamaz kararlı  duruşu, bölgesinde siyasi, ekonomik ve barış eksenli geliştirdiği politikalarıyla Türkiye’ye  engellenilemez güven kazandırmış,  dış politikasına güç katmıştır. 


Bundandır ki, Türkiye yüzlerce yıl beklediği kırıtik eşiği aşmak üzeredir. 

Türkiye ileriye yönelik iç-dış politikalarını bu durumu göz önünde tutarak değerlendirmek durumundadır. 

Türkiye bu politikasına hariciyede tanımlamalı kalıcı kılacak argümanlar geliştirmeye devam etmelidir. 

Örneğin, “ Bölgemizde barış eksenli güvenliğimizi bozacak mihraklara karşı çok sert ve kararlı duruş “ gibi ifade edebilir. Ya da diplomatik dış politika lisanıyla,  " Kararlı ittifak,  kesintisiz iletişim" gibi dile getirip tanımlayabilir. 






Kapadokya post köşeyazarı 

Kapadokyapost@gmail.com 

SELVİABRAHAM.BLOGSPOT.COM 

Köşemi takip etmekten keyif alıyorsanız lütfen yakınlarınıza öneriniz yazım hakkındaki görüş ve önerilerinizi kapadokyapost@gmail.com adreine yazabilirsiniz. 


Uşak hakkında

Antik dönemdeki adı "Temenothyrea" olan Uşak, İç Ege Bölgesinde Batı ve Orta Anadolu'yu birbirine bağlayan bölgede yer almaktadır. Uşak ve çevresinin MÖ 4000 yılından itibaren yerleşime açıldığı anlaşılmaktadır. Özellikle Bronz çağında yerleşimin daha yaygınlaştığı görülmektedir. M.Ö. 2000 de Anadolu’da ilk siyasi birliği kuran Hititlerin, M.Ö. 1000 de ise Friglerin batı sınırını oluşturan Uşak ve çevresi bu kültürlerden ziyade İon kültürünün etkisi altında kalmıştır. MÖ. 7. Yüzyılda Kral Gyges’in Lidya İmparatorluğunu ele geçirmesi ile topraklarının büyük kısmı Lidya’da kalan Uşak, MÖ. 620’de tamamen Lidya’nın egemenliğine girmiştir. MÖ. 546’da Lidya’nın tarihten silinmesi sonucu bölge Perslerin hakimiyetine girmiştir.

Pers egemenliği MÖ. 334 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihte Makedonyalı Büyük İskender’in Anadolu seferi sonucu bölge tüm Anadolu gibi Büyük İskender’in hakimiyetine girmiş, İskender’in ölümünden sonra ise bölge, Büyük İskender’in generallerinden Antigonos’un payına verilmiştir. Daha sonra bir süre Bergama krallığına bağlanan Uşak ve çevresi M.Ö. 189 yılında Roma hakimiyetine geçmiş, Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılması neticesinde Doğu Roma sınırları içinde kalan Uşak, MS. 12. yüzyıla kadar Bizans hakimiyetinde kalmıştır.

1071’den sonra yöre, zaman zaman Selçuklular ile Bizanslılar arasında el değiştirmiş, 1176 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan ile Bizans İmparatoru Manuel Komnenos arasında yapılan Miryakefalon (Kumdanlı) Savaşı sonucunda Selçuklulara geçmiştir.

Kaynak :  Wikipedia 








 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı