Kurallar kültürü yaşatır – kültür de insani öğeleri öne çıkartır


Kurallar kültürü yaşatır – kültür de insani öğeleri öne çıkartır

Kapadokya \ Türkiye 

İbrahim Selvi tarafından 


Kent yaşamı maksimum seviyede kuralcılığı , kamusal alanda hak ve hüviyetlerin sınırlı ölçülü kullanımını gerektirir ki;

Bu kültürel kazanımı da 21.Asırda üst kültür olarak tanımlıyoruz. 

Medeniyetin de üstü olan üst kültür kazanımından yoksun olan toplumlar, alt kültürden üst kültüre doğru bir akıntı içinde kalmaktan kendisini koruyamazken.


                       Resim: Hakan Dobada

Alt kültür halkı yaşadıkları toplumda nedenini dahi bilmediği sosyal, siyasal kavga ve kargaşa içinde, insanlar   Terör baskısı altında  kalarak, yaşamlarını yitirirler ya da ülkelerinden yaşadıkları coğrafyalarda göç etmek,  mülteci olmak durumunda kalırlar veya  çok yönlü üretimden yoksun öylesine yaşamış olurlar.

Bir toplumu alt kültür kategorisine sokan şey her şeyden önce o toplumun hiç bir konuda tanım geliştirememiş olması, 

bir kuramda bulunamayışıdır.


Medeniyet : 

Toplumun  sürekli kendisini geliştirmesi sonucu  sosyal, siyasi, hukuki ve iktisadi anlamda kazandığı yeni tanımların, kuralların topluma kazandırdığı yaşam ve çevre  kalitesidir. 

Kuralcılık, yasal yaptırımlar özgürlüktür, hürriyettir toplumda yaşanılabilir çevrenin kazanılmasıdır.


Çevre bilincinin gelişmediği toplumlar ilkel toplumlardır, insani evrimini gerçekleştirememiş halklar  olarak ifade edilmelidir.



İnsan yaşadığı çevrenin zorunluluk atfettiği kurallara uyarak kendisini çevreleyen diğer alanlardaki hak ve ödevlerini, sorumluluklarını koruyarak yaşıyorsa insandır.

Aksi durumda o insan, hayvani duyularını öne çıkartan hayvanlardan daha da aşağı bir mahluk olarak tanımlanır.


Çünkü, o insanı hayvandan aşağı yapan şey çevreyi bilerek istismar etmesidir ki, hayvanlarda yaratılışı gereği bir gelişim ve sorumluluk melekesi yoktur.


Bunları neden yazıyorum?


                           Resim : Baba\Ramazan Dobada

Cinayeti çağrıştıran bir Trafik kazası doğrudan kasten adam öldürmeye tam teşebbüs olarak tanımlanması gereken, bu Trafik cinayetine  güncel, kanun ve yasalarımız yargılama kültürümüz;

Trafik kazası adıyla cezai indirim ve hafifletici nedenleri öne çıkartarak adeta suçluyu ödüllendiriyor.


Neden?

Çünkü, toplumun büyük çoğunluğu kuralcı değil, böyle olunca yasa ve yargılama usulleri de toplumsal eğilim göstermek durumunda kalıyor.


Yani düzensizlik kuramının içine, düzenli bir kuram düzenek yerleştirdiğinizi düşünün ne olur? Çarpışma olur düzeni sağlamak yerine daha marjinal düzensizliğe katkı verirsiniz.


Düzen, Yukardan aşağı, aşağıdan yukarı birbirine bağlı bir uyumu gerektirir.



                       

Hız limitinin 90 km olduğu karayolunda siz 180 km hız ile seyrediyorsanız bu süratle bir ölümlü kazaya neden olsanız bu kazayı Trafik kazası olarak tanımlayabilir misiniz?


Hayır değil, bu kazaya neden olan 180 km hız limitine ulaşan araç sürücüsü bir cinayet işlemiştir bunun aksi iddia edilemez.


Alkollü araç kullanmak, keza o da böyle.


Günümüzde yaşadığımız toplumda Trafikte ölümlü kazalara neden olan ihlallerin oranı normal olması gereken ölçülerin çok üzerinde seyrediyorsa ki, bu duruma neden büyük ölçüde insanımızın ilkesizliğinden kaynaklı olduğunu kabul etmek durumundayız.


Kaza, kader illa Allah’ın yeki kudretindedir.

Kaza ve kadere kalpten  iman ediyoruz.

Ancak, toplum olarak biz kurallara uyalım, tedbirimizi alalım sonrası, irademizin dışında gelişen olayı kaza, kader olarak tanımlayalım.


Güneşin doğuşu ve batışı henüz insanoğlunun iradesinin dışında.


Ancak,  günün içinde ve akabinde gece vaktinde yapacağımız eylemler doğrudan insanın iradesindedir.


Özetle;


Karayolu güzergahlarımızın tarımla çevrili olan bölümlerinde Tarım yolu diye birşey yok.


Geçtiğimiz yıllarda çoğu ortamda ve yazılarımda dile getirdim, şimdi de yazıyorum.


Gülşehir-Avanos istikametinde özellikle tarım aylarında bu güzergahta sürekli Traktörlerin neden olduğu ve de %100’ü ölümlü olan kazalar sıklıkla her yıl gerçekleşiyor.


Nevşehir-Gülşehir arasında yüzlerce patates, soğan ve limon depoları ve diğer sanayi tesisleri var.

Ve bu yolda sürekli ağır taşıtlar seyrediyor bu güzergah aynı zamanda Kapadokya Havalimanı yolu, durum böyleyken yine bu güzergahta da yan yol yok ve acilen  bu güzergaha yan yol ihtiyaç.


Bu hafta bu yolda bir genç insanımızı kaybettik.

Nedeni, sanayi bölgesinde, tarımla çevrili alanda tarım yolu ya da yan yolun olmayışı, beraberinde aşırı hız, kural ihlali, bedevilik, medeniyetsizlik, şımarıklık, züppelik insan olamamak.

Yani Trafik kazası adıyla gayri medeni katillik, Trafik ruhsatlı katillik.

Gülşehir’de

Gülşehir’den Nevşehir istikameti yönünde traktörüyle üzüm taşıyan masum bir insanımız Hakan Dobada, bölünmüş yolda sağ şeritte nizami bir şekilde  seyrederken arkadan gelen sürücü kurallar ihlali neticesi sol şeridi bomboş olan karayolunda otomobiliyle, sağ şeritte seyreden  traktörün arkasından gündüz vakti vurarak ölümlü kazanın yaşanılmasına neden olmuştur. 

Trafik canavarı müşteki eğer asgari hız ile seyretmiş olsa belki  bu trafik kazası yaralanma ve maddi hasar ile sınırlı kalacak. 

Ancak, züppelik, şımarıklık ya bu,  züppeliğinde yaşı olmuyor, böyleyken bir genç insanımızı kaybetmenin üzüntüsü içindeyim. 

Bir kadınımız ve üç çocuğumuz babasız kaldı, aile son derece kederli. 

Bu talihsiz Trafik cinayeti sonrası yaşamını yitiren Hakan Dobada’ya Allahtan rahmet, kederli ailesi ve yakınlarına başsağlığında bulunuyorum.


Köşemi

takip etmekten

keyif alıyorsanız

lütfen yakınlarınıza

öneriniz

yorum ve yanıtlarınız için anatoliaslv@gmail.com

adresimi kullanabilirsiniz






iPhone’umdan gönderildi


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı