Al takke ver külah ekonomisinin yansımaları


Al takke ver külah ekonomisinin yansımaları

Ocak 2022

İbrahim Selvi

Kapadokya


Al takke ver külah ekonomisi, “ senli benli, sıkı dostluk “ piyasalarda kimin ne kazandığını, kazananın hiç bir iş, enerji ve emek üretmeden  hesapsız   kazandığı;  

kaybeden tarafın  ise neden kaybettiğini kestiremediği bir iktisat doktrininin    piyasalara  hakim olmasıdır.

Çünkü,  al takke ver külah ekonomisinin ne matematiği ne de mantığı vardır, yani bu kavramların yokluğu, sistemi tanımlayamamızı sağlamaktadır.

Al takke ver külah ekonomisi,  yukardan "kapital sermaye" eşitlik ilkesiyle taban tabana zıtlık içerirken, aşağıda halk tabanında da kabul edilmiş gelir dağılımı eşitsizliği  yaratır. 

Büyük halk kitleleri yaşamsal taleplerini karşılamakta güçlük çekerken,  öngörülen sistemin  kaybedenlerinin karşısındaki  kazananlar,   devlet sermayeli kurdukları şirketleriyle  servetlerini artırmayı sürdürürler. 

Bu öngörü bir ülkeyle sınırlı da  değildir,  başta ABD olmak üzere, Fransa, Almanya, Hollanda ve Türkiye gibi  kapitalist sosyal devlet olarak tanımlanan ülkelerin tamamını kapsamaktadır. 

ABD, kamu gelirleriyle Savunma Sanayi Şirketlerindeki satın aldığı milyarlarca dolarlık askeri mühimmatı Ortadoğu ve Doğu  Avrupa’nın çoğu bölgelerinde çöle atıp gitmekte, PKK ve PYD gibi Terör örgütlerine karşılıksız binlerce uçak Askeri mühimmatı hibe etmektedir, bu  çöle atılan silahların parasını kim ödüyor dersiniz?  Tabi ki,  Amerikan yurttaşlarının vergisiyle  karşılanmaktadır. 

Oysa  ABD’de milyonlarca yoksul barınaksız  insanın sokaklarda yaşadığı gibi yine milyonlarca  Birleşik Devletler vatandaşı  sağlık güvencesinden de  yoksun bırakılmaktadır.

Bu duruma bağlı “ yoksulluğa bağlı” ”  eğitim kısıtlığı, uyuşturucu, şiddet, aşırılık yanlısı ve iç güvenliği bozucu toplumsal açıkların  öne çıktığı  inkar edilemez. 

Ve bu savı doğrulayan ABD’de yüzlerce insan iyi denebilecek işlerinden ayrılıp başlarını alıp   gidiyorlar,  iş yerinden hiç bir tazminat almadan ve yeni iş de amaçlamadan. 

Almanya: 

Almanya, dar coğrafi bölgesinde Avrupa ve dünyanın en gelişmiş ekonomisine sahipken, 

Otuz yıl çalışıp altmış yedi yaşında emekli olan yurttaşına 1000 ya da 1200 Avro arası  emekli maaşı bağlamaktadır. 

Oysa, Almanya’da en ucuz ev kirası ne kadar?  1000,  1200 Avro ve daha fazlası. 

Alman Hükümeti  işçi  politikası bu durum karşısında, yurttaşına ne diyor, ne yapıyor biliyor musunuz? “ Eğer geliriniz ev kiranızı karşılamaya yetmiyorsa, gidin Belediyede ev kirası yardımı alın” diyor.

Alman vatandaşı “ Ben otuz yıl çalıştım, şimdi neden gidip Belediyeden ev kirası yardımı dileneyim” demiyor. 

 *


Fransa’da milyonlarca yoksul ve barınaktan  yoksun  halk,  Paris’in banulyelerinde yaşayan  insan yığını var.

Bunlar Nicolas Sarkozy Hükümeti döneminde kazan kaldırdılar, isyan edip  Paris ve çevresinde şiddete yönelen protesto eylemleri gerçekleştirdiler. 

Başkan Sarkozy Afro kökenli Fransız yurttaşlarına ne dedi biliyor musunuz? “ eğer bir adım daha atarsanız, hepinizi gemiye  bindirip Afrika’ya  bırakırım” dedi. 

Daha ileride bu Fransız yurttaşları Sarı yeleklilerin düzenledikleri  eylemlere de katılmaya korktular. 

Beraberinde bu çevrenin suça yönelik eylemleri, uyuşturucu, cinayet ve diğer ihlaller.



Hollanda’da asgari ücret bin beş yüz avro iken  en düşük ev kirası  bin avro ve çalışan sağlık sigorta pirimini kendisi yatırmak durumunda ki, aylık 350 avro. Bu çalışanın yaşamsal taleplerini nasıl karşılayacağını hesap edin.

Karşı cephede  bazı  global  kapital çevreler, bu handikabı  daha da derinleştirerek kendi  yararlılıklarına yönelik eylemleri perde arkasında yönetmekte,  yeni senaryolar yazmaktadırlar. 

Dünya insanının dikkatini dağıtmak,  kendi  finans kaynaklarını geliştirmeye yönelik ülkelerin iç/dış barışlarını bozmak ve halklar arasında kargaşa yaratmaya yönelik eylemler gerçekleştirip bir çok ülkedeki  siyasi, dini aşırılık yanlılarını  destekleyen politikalar geliştirmektedirler.

Bu durum bütün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için geçerlidir.

Bugün dünyada bir elin parmağını geçmeyen  İskandinav ülkelerinin dışında ki, "onların nüfus yoğunluğu da çok düşüktür" bu ülkeler dışındaki çoğu ülkeler  için  refah toplumundan söz edemeyiz.


Türkiye’deki durumu bizzat yaşadığımız için ben tekrarlamayayım, siz değerlendirin.

Türkiye ile ilgili ekonomi boyutunda değil siyasi açıdan bir şey ifade etmek istiyorum. 

Şöyleki, 

Türk insanının kültü zaten bir iktisat teorisi yaratmaktan yoksun, dünya çapında bilinen değer yaratan bir iktisatçımızda maalesef yok.

Türkün işi ideolojik ve mezhepsel külte dayalı yaşam beklentisi var.

Bu yüzden malum  gündemdeki sıcak gelişmelere “ Adem ile Havva, Samsun’daki Atatürk  heykeli “ gibi içi boş ama halk tabanında Uzayda istasyon kurmaktan, İphone  markası yaratmaktan daha öncelikli ve vazgeçilmez olduğundan ben bu akıl dışılığı değerlendirmeye tenezzül etmiyorum, etmeyeceğimde. 

Haydi bir meçzup bir kuyuya, bir heykele, bir değere taş attı diyelim. 

“ Taşı atan da, taş da, altın kaseye ne zarar verebilir, değerinden ne eksiltebilir ”  altın altındır. 

Bunu anladık, ançak, taşın arkasından koşanların aklını, mantığını anlamak ne mümkün. 

Toplumlarda öyle değerler vardır ki, tartışılmaz ya da tartışılması da değerden bir şey eksiltmez  daha da güçlenip kökleşmesini sağlar. 


Ama şunu söyleyebilirim, demokrasilerde,  demokratik ülkelerde  seçimle gelen demokratik hükümetlerin  başarısız olmaları durumunda istifa etmek durumda olmaları gibi bir yükümlülüklerinin olduğunu bilmiyor olamayız.

Ak Parti ülke genelinde yirmi yıl içinde bir çok  sanayi,  savunma sanayi, ihracat, sağlık, eğitim ve altyapı yatırımlarında çok başarılı olmuştur.

Askeri Türkiye  Cumhuriyeti’ni,  Sivil  Cumhuriyete dönüştürmüştür.

Ama şu son günlerde açığa çıkan ve geçmişte yapılan disiplinsiz al takke ver külah  iktisat, ekonomi yönetimi son derece başarısız olmuştur. 

Ak Parti’nin bu başarısız ekonomi politikası  sonucu, Ak Parti Hükümeti’nin istifa etmesi  zorunluluğunu doğurmuştur.


Ama Ak Parti istifa eder mi- etmez. 

Bu kavram henüz demokratik toplumumuzda yerleşmiş değil, yani Ak Parti değil başka bir parti de olsa istifa etmez, seçmen nezdinde karşılığı  olmayan bir şeyi  iktidar Partisi  neden yapsın. 


Ama muhalefet çok komik;

Kılıçdaroğlu’nun içi boş yolsuzluk iddiaları  seçmen tabanında karamsarlık yaratıyor.

Şöyleki,  şu   son   günlerdeki Türk lirasındaki   değer kayıbı ve buna bağlı enflasyon, kur baskısını  göz önünde tutarsak. 

2018 yılında iptal edilen ihale bedeli 2021 yılında nasıl aynı değerde karşılık bulur ve bu parasal fark nasıl yolsuzluk olarak ifade edilebilir anlamış değilim.

Bu günlerde dile getirilmeyen Tank Palet... !

Bu fabrikada  üretilen Tank’ın markasını  ve dünya pazarındaki yerini ve  Türkiye’nin ihracat payındaki satış   rakamlarını  bilen var mı? 


Ekonomide al takke ver külah politikası hakimse bunun karşısında  siyasette de  ister iktidar tarafı olsun isterse muhalefet kanadı olsun bunların  tutarlı politikalar üretmesi ya da  seçmenin tutarlı politikalar beklemesi  yanlış olur. 

Böyleyken, Ak Parti’nin küçük ortağı MHP, büyük ortağının da CHP olduğunu inkar edemeyiz. Çünkü Ana muhalefet"in güçlü hükümet yanlı politikalarını   takip ettiğimizde, bizi Ak Partiye ulaştırmaktadır. 


Al takke ver külah siyasetinde,  kim kiminle yola devam eder kim kimden ayrılıp diğeriyle ittifak yapar bunun  güvencesi  yoktur, olamaz da. 

Bugün zıt kutuplar olarak görünen Muhafazakarlar, bir bakarsınız yarın  Liberal Sosyal  Demokratlar ile  ittifak yapmışlar. 


Sonuç olarak;

Bütün dünya olarak kapital cartel  finans  ve yatırım, teknoloji, endüstriyel şirketleri bütün dünyanın kaynaklarını bloke etmeye yönelik büyük bir rekabet  yürütmektedirler. 


Evet kapitalizm sermaye  olmadan hiç bir yerde  sosyal yaşamdan söz edemeyiz. 

Bir ülkenin, bir şirketin ne kadar sermayesi çok olursa, o kadar güçlü ve rekabet gücü  yüksek olur, sermaye vazgeçilmezimiz diyorum. 


Ançak, sermaye sosyalleşmeli, buna bağlı devletler de  konfor ve  israfa açık kamu giderlerini disipline etmelidirler. 


Dip not:

Hükümetlerin değişmesi,  global  kapital sistemin  işleyişini değiştirmeye gücü yetmez ançak, belki birazcık yurttaş yanlı politika ya da kamu israfını önleyici tedbirleri artırabilir. 

Hükümet değiştirmek adına iç kargaşa ve yıkıma giden aşırılık yanlısı eylemlere yönelmek ülkelere telafi edilemez kayıplara neden olmaktadır. 

İbrahim selvi 

anatoliaslv@gmail.com 

selviabraham.blogspot.com 

Köşemi takip etmekten keyif alıyorsanız lütfen yakınlarınıza öneriniz. 




Yorumlar

  1. Kılıçdaroglünun söylediği yolsuzluk dosyalarının IÇİ BOŞ DEĞİL.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı