Eşitlik kavramı üzerine
Eşitlik kavramı üzerine
İbrahim Selvi
09 Aralık 2021
Eşitlik kavramı matematiksel bir kavram olmakla birlikte, sosyal yaşamın diğer alanlarında da göz önünde tutulan hayati bir unsurdur.
Adaletin sağlanmasında, iktisat teorisinin her alanında ve insanlar arasındaki ihtilafların giderilmesinde, varlık ve taşınmazların paylaşılmasında, cinsiyet eşitliği gibi bir çok şeyde eşitlik unsuru vazgeçilmezimiz olmaktadır.
Ançak fen bilimlerinin çok gelişme göstermediği toplumlarda eşitlik kavramı daha çok güç eksenli gelişme gösteriyor.
Bunun karşısında toplumda eşitliği sağlamak yönlü politikalar öne çıkmak yerine daha çok şairlik edebiyat ya da laf u gaf “Yeliz” şiir ön plana çıkıyor.
Bireysel açıdan bakınca da öyle, İnsan bilincinde matematik ağırlıklı mantıksal bir kaidenin gelişme göstermemesi durumunda insan, daha duygusal ve buna bağlı herşeye inanma yollu hayalcilik “şiir, şairlik” kendine daha çok alan açıyor.
Çünkü kişi kendi adamına, kendi görüşüne yatkın fikre inanmak istiyor yani inanç ve değerler bilimsel mantıksal süzgeç barındırmadığı için gelişmede duygusal, hazsal, “ benim adamım, benim partim, takımım” ego yönlü gelişiyor.
Acilde haber var....
Doktor;
Eğitimin değer yaratacağı yarattığı inkar edilemez.
Ançak nasıl eğitim?
İyi kazanç sağlayacak mesleği edinmek için yarış atı gibi yaşama gözlerini kapayarak yıldırım gibi hedefe kilitlenmek, koşmak iyi eğitim almanın Türkiye’de ön koşulu.....
Doktor;
Acil servise iki çift maskesiz girmişler.
Görevli doktor çiftlere yönelerek “ ya maskelerinizi takın ya da dışarıya çıkın” diyor.
Doktor, iyi bir Tıp Fakültesi’nden en uzun süreli eğitimi alan meslek sahibi.
Peki, bu davranış aldığı eğitimin, öğretinin bir ifade edilişi mi yoksa gayri ihtiyari bir durumdan vazife çıkartmak mı?
Hangisi sizce?
Doktorun görevi acil serviste hastasıyla ilgilenmek mi yoksa acil servisin asayişini sağlamak mı?
Orda güvenlik görevlisi var kapının dışında görevli polis memuru var.
Peki şimdi doktorun yaptığı ney?
Polemik olsun da....
Doktorun orda en son yapması gereken hastaya ya da yakınına sezdirmeden güvenlik görevlisine haber vermek.
Ya da işini iyi yapmayan görevliyi uyarmak....
Eşitlik kavramı değişkendir hiç bir varlığı diğer bir varlıkla eşitleyemezsiniz ançak, eşitliğini varsayarsınız.
“ dünya beşten büyüktür “ R. Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhurbaşkanı
Bu mantıkla.
En azından asgari eşitlikler aranan unsurlardır.
Eşitlik unsuru iktisat teorisinin de vazgeçilmezidir.
Toplumlardaki eşitlik kavramı bilinci gelişmezse....
Devletin gelirleri 100 bin liradır gideri 1 milyon olur, devlet gelirimize göre giderimiz olmalı “ İnönü dönemi gibi” düşünmez. Hükümet koşarak finans kuruluşlarına kredi almaya baş vurur.
Hükümet aldığı krediyi bol keseden halka dağıtır, yersiz yatırım ve harcamalarda bulunur. “ tekrar iktidar olmak için” sonra halk yüksek enflasyon, pahalılık ve parasının peçeteye dönüştüğüyle yüz yüze kalınca “ bu hükümeti istemiyoruz, bizi mahvetti piyasalarda deprem oldu” der.
Eşitlik bilinci gelişmeyen demokratik toplumlarda.
Secimi kaybeden hükümetlerin yerine kurulan yeni hükümetler de aynı yola başvururlar.
Çünkü, siyasi politik hareketin “hükümet” devlet gücü, karşısında dengeleyecek eşitleyecek kavramdan yoksun olduğu için.
Yeni hükümet de aynı yolla harcamalara devam edecek ve yine aynı yönetilemez iktisat politikalarıyla halk yüz yüze kalacaktır.
Eşitlik kavramı bir yaşam dinamiğidir.
Sosyal yaşamın hangisi alanında olursanız olun öncelikle bireysel anlamda ve devamında kamusal, toplumsal anlamda eşitlik unsuru vazgeçilmezimiz olmak zorundadır, zaruri bir ihtiyaçtır.
Yani eşitlik kavramı dışında sürdürülebilir bireysel ve toplumsal yaşam düşünülemez.
Ama bize lazım kurtarıcı..
Ama bize lazım idol...
Ama bize lazım güçlü lider.. İyi parti...
Başka şeye gerek yok...
Mezardaki atalarımızın karakterli duruşları bizim en büyük varlığımız, övünç kaynağımız.. Destan.
Bağla duygusala, kimi zaman da ağla işler hallolur.
Boş kalınca da şiir yaz, şiir oku.
Senin hiçbir sorumluluğun yok, devlet ve siyasiler ile de iyi geçinirsen dünya sana olur cennet.
Bunun yanına bir de vatan millet edebiyatı yapar “ bu bayrak, bu ülkü ben bu şehiri, bu ülkeyi sevmekten ölecem” dersen Allahhh...
Kimse önüne geçemez.
Ama bu sürdürülebilir olmaz, en küçük ayak sesleriyle dünya kenti İstanbul’da yıkılan binalar, istinat duvarları var ya, hemencecik öyle yıkılıverirsin, yıkılı veririz.
Sonra koşarız para bulmaya, iktisat bilinci, eşitlik kavramı gelişmiş devletlere.
“Aman bize para verin yoksa iç kargaşa olacak ülkemizde...
Faiz değeri ne olursa olsun önemli değil” demek durumunda kalırız.
Kadını savunmasız bırakan eşitlik kavramı....
Diyelim ki bir adam hırsına, öfkesine yenildi; kabul edilmez duyguları aklına galebe çaldı.
Kadın, bu adam beni öldürecek, defaten benim canıma kastetti, beni yaraladı diye polise başvurdu.
Böyle olmakla kadın savunmasız bırakıldı, adamın elinde pompalı tüfek var, kadının yüreğinde korku, ve geride bırakacağı çocuklarının hasreti var elinde kendisini koruyacak hiç birşey yok ve adam kadını hunharca öldürdü.
Toplum olarak biz de acıdık, üzüldük öyle mi? Bu kadar aciz miyiz? Elimizden başka hiç bir şey gelmiyor mu?
İşte eşitlik kavramımız matematiksel değil.
Haydi, hep birlikte ölen kadın için bir şiir yazalım, bir de ağıt besteleyelim.
Nasıl?
Neden, eşitlik kavramı düşüncesi kadına yönelerek “ madem böyle bir durum var ozaman sen şu tabancayı al, eğer kendini koruman gerekirse onu kullanmaktan çekinme” demeli değil mi?
Ya da kadını, mağduru koruyacak hukuki onlarca yaptırım düzenlenebilir.
Şehirde haber çok.
Benim yazıp paylaşmaya vaktim çok olmuyor.
İnsanlar devletin “özellikle sosyal yardımlaşma fonu” hakkında şikâyetçi.
“ adamın herşeyi var yardım alıyor, biz gerçek ihtiyac sahibiyiz ançak, adamımız olmadığı için hiç yardım alamıyoruz “ diyor.
Çiftçiyi hiç dinlemek istemezsiniz.
Sanayici, cam, pvc ve diğer mobilya malzemelerindeki hammadde fiyat artışlarından çok şikâyetçi.
İbrahim Selvi
anatoliaslv@gmail.com
selviabraham.blogspot.com
Köşemi takip etmekten keyif alıyorsanız lütfen yakınlarınıza öneriniz
Yorumlar
Yorum Gönder