Devlet oterirtesi yaşadığı çağa göre yapılanmalı.....

Devlet oterirtesi yaşadığı çağa göre yapılanmalı..... 

İbrahim selvi 

22 Kasım 2021 

Bir toplum bir arada yaşayacaksa bir otorite yaratmak durumunda kalacağı aşikar.

Ançak, nasıl bir otorite?

Günümüz toplumunda oluşan bu otoriteyi devlet  olarak niteliyoruz. 

Aynı  devleti yine bir  ideolojiyle,   fiziki  ve ruhsal yapılanmasını  kişisel (lider) veya  dinsel baskıya mağruz bırakıyoruz. 

Yani devlet artık ilerleyen süreçte rejim ve toplumun baskısı altında oburlaşarak hantallaşıyor ve yaşamsal fonksiyonlarını hepten kaybederek,  toplumun üzerine bir yük taşınılmaz bir eşyaya dönüşüyor. 

Toplum ondan ne vazgeçebiliyor, ne de  onu değiştirip revize etmeye gücü yetiyor. 

Bir zaman sonra halk,  o devleti besleyemez oluyor ve devlet zayıflayarak çeşitli kronik  hastalıklara yakalanıyor ve ölüyor. 



Ozaman, yeni bir devlet kuracaksak, eski devletlere benzememeli. En azından daha uzun yaşamalı ve kendisini de korumalı. 

Devleti bir insan vücuduna benzetirsek ki;

Devlet insanın  başı gibi olmalı ançak, çok da büyük ve ağır olmamalı ki,  “daha evvel ki devletler gibi” insanın omuzlarına yük olmasın, insan, toplum onun altında ezilmesin, akıllı ve bilge, uzak görüşlü olsun ve daha bir çok  kabiliyet ve  yetenekleri de  kendisinde toplasın. 

İnsan beyninin görevi ayrı diğer vucutun yaşamsal organlarının görevi ayrı. 

İnsan vücudundaki beyin, aynı zamanda solunum da yapıyor mu? 

Hayır, keza beyin karaciğerin yaptığı solunumla yaşıyor. 

Peki bugün güncel  devlet yapılarına  baktığımızda.... 

Devlet bir toplumun fiziki, sosyal, mali ve ruhsal bütün ihtiyaçlarını karşılayacak talepleri kendi iznine tabi tutuyor  ya da kendisi  yapmak istiyor. 

“ İnsanlar evlenirken kendi iradelerini kullanırken, ayrılmak istediklerinde devletin iradesine başvuruyorlar. 

Boşanmada mahkeme çiftlerin ayrılmalarına değil, aralarındaki oluşan ihtilafı gidermeye yönelik otoriter kararlılığı göstermeli. Nasıl ki, insanlar evlenirken nikah dairesine gidiyorlarsa;

Boşanırken de aynı daireye gitmeleri gerekir. 

Diğer mal paylaşımı mali yararlılık eşitliği için anlaşamayan çiftlerden birisi mahkemeye giderek itirazda bulunarak aralarındaki  ihtilafın gidermesi için müracaat etmeli” Bu durum bir örnek. 



“ Geçtiğimiz yıllarda polis – asker  sanık ya da tutuklunun  suçunu itiraf  etmesi için ya da siyasi suçlarda devletin ideolojisine karşı olduğu gerekçesiyle   acımasızca  işkence  yapardı. 

Artık günümüzde bu metot uygulanmıyor, medeni  yargılanmanın esası gereği sanığa işkence etmek yerine delil ve tanık, parmak izi gibi teknik verilerden suçun ispatına gidilmekte ki, bu durum toplumun kendi  refleksleriyle halkına kazandırdığı bir çağdaş kavram değil AB’nin uyum dayatmalarının olumlu sonucu. 

Yani şimdi iyi anladın mı toplumunun nekadar yaratıcılıktan yoksun olduğunu? “


Yukardaki örnekte verdiğimiz gibi, kalbin, karaciğerin, ve bir çok organın görevini   beyinin yapmak istediğini düşünün. O beyin okadar büyük olur ki   inanılmaz şekilde toplumun “vucutun”  bütün yaratıcılığını  reflekslerini adeta yok eder,. 

İnsan (toplun) nerdeyse kassız, kemiksiz et yığınına dönüşür. 

Merkezi sistem devletlerde de öyle, toplum yaratıcılıktan, birey kendisini ifade etmekten yoksun kalır. 


Bu örnekleri çoğaltabiliriz, buna gerek yok. 

Yani devlet toplumun beyin fonksiyonu  nispetinde olmalı. 

Devlet, toplumun ve rejimin baskısı altında kalmamalı. 

Türkçesi... 

Devlet karar verici olmamalıdır. 

Devlet merkezden yönetilmez. 

Bölgesel yerel yönetimler kendisini  yönetir. 

Toplum Valisini seçmeli

Halk Emniyet Müdürünü seçmeli

Üniversiteler  kendi Rektörlerini seçebilmeli

Seçilen hükümetler Vilayetin ya da Eyaletin Savcısını atayabilmeli

Hakimlik kurumu bağımsız olur ançak, Savcılık kurumu bağımsız olamaz “ Savcı, kanunun ya da halkın Avukatıdır” 



Devlet kontrol eder, denetler, gücü dengeler. 

Devlet cezalandıran, ödüllendiren ya da öteleyen refleksler üstlenmez, toplumda ayrışmanın ve kutuplaşmanın yaratıcı unsuru olmaz, olmamalıdır. 


Peki devlet daha açıkçası nasıl olmalıdır. 

- Devlet üst akıl olmalıdır ve uzun vadede sürdürülebilir  akıllı politikalar geliştirmeli. 

Toplumda meydana gelebilecek sorunları giderici, halk arasındaki   ihtilafları giderici çözümler üretmelidir. 

- Devlet, daha çok kendisinin ve milletinin kamusal çıkarlarına yönelik uluslararası oyun kurucu olmalı, ilerleyen yüzyıllara yönelik yatırım strateji geliştirmeli. 

- Devletin memurluğunu yapan insanlar, devletten nufus, çıkarcılık ve   maddi manevi faydacılık sağlamamalıdır. 

- Devleti yönetmeye aday olan, seçilen hükümetler daha uzun hükümette kalmak ve yeniden seçilmek adına popülist politikalara yönelmeyecek ve bunun önüne geçmek içinde seçilme kaygısı olmayan çevrelerde Senatörlük  müessesesi  kazandırılmalı. 

- Yani devlet duygusal bencilliklerden de korunmalı.

- Devleti yönetmeye seçilen hükümet,  yasama ve yürütme işlevini üstlenirken diğer yanda yasa ve yatırımların uygunluğuna karar verici, ayıklayıcı üst kurul Senato kurumu olmalı ki, hükümetin popülist politikalarının önününe geçilmiş olunsun. Böylelikle devletin bir de  kara kutusu olsun. 

- Vb..... 

İşte öyle. 

Toplum kendi devletini kendisi  yaratmalı, kendisi kurmalıdır. 

Birisi size bir şirket kurar, al bu şirketi yönet  kendine ve çalışanlarına  yararlılık sağla gibi bir imkan yaratsa. 

O şirketi yöneten insanın ne yapabileceğini, şirketin akıbetinin ne olacağını az çok tahmin edersiniz. 

O şirket önce bankalara borçlanır, sonra tefecilere ve sonunda şirket sahibi  o işin başına geçmekle kendisine yaşamında en büyük kötülüğü  yapmış olduğunu itiraf eder. 

Toplumda bu yetenek yoksa ne olacak. 

O zaman, toplum bu yeteneği ya kazanacak, ya kazanacak... 

Aksi durumda yolun sonunda akıbet  malum olan şey. 


Yetenekli lider bir toplum için en büyük kayıptır. 

Yetenekli lider toplum için kopya çekmek gibidir. 

Lider toplumu bir yere daha yükseğe taşısa, bu kez liderden sonra toplumun  aşağı düşmesi daha sert ve daha büyük hasarlı  olur. 


Kısacası devlet, yüksek karakterli akıllı bir toplumun yarattığı yönetsel refleksleridir. 

Devlet, medeni, çağdaş normlardan ve bilgiden beslenmelidir. 

Ve  devletin  eylemleri   hiç bir öğretinin, ideolojinin ve toplumun kendi kültlerinin baskısı altında bırakılmadan özgür iradesini sergilemesidir. 


İbrahim Selvi 

İstanbul post köşeyazarı 

anatoliaslv@gmail.com 

Selviabraham.blogspot.com 

Gulsehir.org.tr 

Kapadokya post haber 

Köşemi takip etmekten keyif alıyorsanız lütfen yakınlarınıza öneriniz. 












Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı