Türkiye’de şiddet eylemleri ve Sağlık çalışanları
Türkiye’de şiddet eylemleri ve Sağlık çalışanları
İnsan, toplumun bir bireyi olarak ifade edilir.
Bireylerin bir arada yaşamasıyla da toplum oluşmaktadır.
Toplumun da tıpkı bireylerde olduğu gibi yaşamsal fonksiyonlarının olduğunu kabul etmek durumundayız.
Bu durumu şöyle tanımlarız; toplumsal akıl, ortak kültür ve değerler, alene ve gelenekler, toplum ahlakı ve dini inançları, toplumsal sevinç ve bayram günleri gibi ifade edebilir.
Halkın gözü önünde cereyan eden olaylar trajediler, toplumun değerlerinden aksi yönlü gelişen vakıalar toplumun yargılarını olumlu ya da olumsuz yönde değişimine katkı vermektedir.
Örneğin, dürüstlük anlamında toplumun üst yöneticilerinde aksi yönlü gelişme toplumun tabanındaki dürüstlük değerini de olumlu ya da olumsuz yönde etkilemektedir.
Yine önüne geçilemeyen trajediler toplumda psikolojik olarak kırılmaya neden olur örneğin elli yıla varan terör eylemleri ve bu yönlü toplumda yitirilen insanımız terörün engellenmesine yönelik verilen şehitler toplumda gerginliğe neden olmaktadır.
Bu duruma daha bir çok örnek verebiliriz.
Diğer yanda yukarıda verdiğimiz örnekler toplumdaki şiddetin nedenleri arasında kabul etmiş olsak da;
Görsel medyada filim, dizi ve haber programlarında sürekli şiddetin öne çıkması çoğu dizi ve filmlerin silahsız ve şiddetsiz yapılamıyor olması başka bir sorun.
Ama ne olursa olsun hiç bir sorunun şiddetle çözülemeyeceği de bir gerçek.
Sorun çözmeye yönelik baş vurulan şiddet eylemi var olan sorunu daha da çıkmaza sokacağı ve daha büyük önüne geçilemez geriye döndürülemeyecek cezai yaptırımlara kapı aralaya bileceğini de biliyoruz.
Türkiye de daha dikkat çekici toplumsal şiddet eylemiyse insanları yaşatmaya yönelik uğraş veren, sağlık çalışanlarına “ Doktor, hemşire” sağlık görevlilerine yönelik şiddet eyleminin hiç bir gerekçesi ve mazereti olamayacağı gibi hiç bir koşulda da kabul edilemez.
Bir toplumdaki şiddet eylemleri sağlık çalışanlarına yönelmiş durumda ve bu yönlü gelişme engellenemiyor, engellenme yolunda yaptırım ve sağduyu geliştirilemiyorsa;
O toplumda sorgulanması gereken büyük ciddi toplumsal sorunların varlığı yadsınamaz, ileriye yönelik bu öfke psikolojisinin nelere malolacağını da kestirmek zordur.
Bu durumda toplumdaki hiç bir kesim kendini güvende hissediyor olamaz. Bugün toplum öfkesini bu yönlü kullanıyor olabilir, ançak yarın aynı öfkenin başka alanlara yönelmeyeceğinin güvencesini veremeyiz.
İlerleyen süreçte toplumdaki bu öfke ve şiddet nöbetinin kontrol edilmeside güç olacaktır.
Dip not : sabır ve sükûnet içerisinde problemlerimize yaklaşmak ve aklıselim davranarak geçmiş tecrübelerden yararlanarak çözüm üretmekten yana tercihimizi kullanmalıyız.
Unutmamalıyız ki henüz sabırdan daha güçlü bir strateji ve savunma aracı geliştirilmiş değil.
İnsanımıza, sabır ve sükûnet temenni ediyor ve zor zamanlarında Alemlerin Rabbi olan Allaha sığınmayı tavsiye ediyorum.
Şunu da yazmadan geçemeyeceğim; bazı görgülü görgüsüzler var ve bu insanlar her fırsatta “ benim kim olduğumu biliyor musun? ” diyerek söze başlıyorlar. Hakikaten bu kendini bilmez hadsizlerin kim olduklarını siz biliyor musunuz?
İbrahim Selvi
İstanbul post köşeyazarı
Yorumlar
Yorum Gönder