ŞEHİR HABER - ANALİZ - İktisat güncesi üzerine

ŞEHİR HABER - ANALİZ

İktisat güncesi üzerine...

İş insanı Ebuseyf Özcan ile kısa bir söyleşi yaptık. 
Özcan Ailesi  Gülşehir'in Cemel Köyü'nden 

1980'li yıllarda Gülşehir'de Fotoğrafçılık yaparak  iş hayatına başlayan Özcan Ailesi, ilerleyen yıllarda farklı iş sektörlerine de yatırım yaparak,   iş yaşamında  Kayseri'de istikrarlı büyümeyi başarmışlardır.

Gülşehir'de de büyük bir arazi üzerinde ceviz üretimi yapmaktadırlar.

Ebuseyf Özcan Fotoğrafçılık mesleğine  çırak olarak 
Ankara Bahçelievler Mahallesi'nde Yusuf  ustanın yanında başlamış.

Bundan sonrasını Ebuseyf Özcan Bey’den dinleyelim.

-  1978 yılında Ankara Bahçelievler Mah. Yusuf   usta’nın  yanında 13 yaşında çırak olarak Fotoğrafçılık mesleğine adım atmış  oldum.

Ankara’nın sert geçen bir kış günü pasaj içindeki dükkanımızın sobasını yaktık, kömür kor ateş soba alev alev yanıyor. 
Yusuf  ustam  yanan sobayı işaret ederek "Ebuseyf şu sobadan bir kor ateş al" dedi. 

Maşayı elime alıp yanan sobadan bir kömür közü aldım,  usta benim ateşi maşayla aldığımı görünce " hayır öyle değil, o maşayı bırak ateşi  elinle alacaksın" dedi. 
- Ustam yanan sobadan ateşi elimle nasıl alayım dedim. 
"Al diyorum sana" dedi bunu söylerken de  biraz da sert ifade etti. 

Ne yapayım? Sobanın kapağını açtım tam elimi yaklaştırırken elimin yandığını hissedip  elimi hemen çektim bu yanma ciddi bir yanık değildi ama ben hemen ağlamaya başladım. 
- Yunus Usta, hemen benim başımı okşayıp "Evladım tabi ki o kor ateş çıplak el ile sobadan alınmaz bunu biliyorum. 

Ançak, para da işte bu sobadaki kor ateş gibidir eğer onu doğru yönetir ve ona hakim olursan sana ve çevrene yararlı olur. 

Yok, o sana hakim olursa işte ateşin elini yakması gibi para önce seni ve sonra çevrene zarar verir. 
Bak şimdi, o ateşi eline alabilseydin elini yakacaktı sonra onu elinden atacaktın dükkânımız ve belkide bütün pasaj yanacaktı. Bunun için parayı doğru ve amacına yönelik kullanmalısın" dedi. 

Ustam çok merhametli güzel insandı.





Yusuf Usta bu öğretiyi bana anlattıktan sonra,  "Ebuseyf,  gazeteci misafirimiz gelecek sobanın üzerine çaydanlığımızı koy bir çay demleyelim gelmek üzeredir" dedi. 

- Ben  demliği  hazırladım, bu arada  pasajın kapısından bir bayan içeri girdi. Bizim dükkan pasajın tam giriş kapısının karşısında pasaja  giren çıkanı görecek noktadaydı. 

Pasaja giren kadın,  bizim dükkana yöneldi,  ama kadın çok havalıydı,  ayak sesleri tırak tırak dedi mi pasajı sallıyordu sanki,  üzerindeki çalım giyim kuşam o bicim, kadın bizim kapıdan içeri girdi. Henüz gazeteci misafirimiz gelmemişti.
Herhalde bizim usta, gazeteci ve bu kadınla bir görüşme yapacaklarmış. 

Kadın, " Yusuf Usta siz misiniz? " diye sordu. 
Bizim usta "Evet benim, buyurun" dedi. 
Kadın akabinde bizim  ustaya yönelerek " Benden ne istiyorsunuz" dedi. 
Yunus Usta, kadına " Çocuğun var mı" diye sordu. 
Kadın "  Orasını karıştırma babalık" dedi
Bizim Usta " Ali'yi bırakırsan sana İzmir’de bir daire bir yıl seni idare edecek para ve bir Renault marka sıfır araç vereyim" dedi
Kadın " Hayır kabul etmem" dedi
Sonra bizim usta " Peki, ozaman sana iki daire ve   iki sene yetecek para ve bir sıfır araç vereyim" dedi. 
Kadın yine olmaz dedi. 
Sonra bizim usta " ozaman sana üç daire ve iki yıllık  giderinin  karşılığı ve araç vereyim" teklifinde bulundu. 

Sonra kadın bizim ustaya yönelerek  " Babalık senin bu Bahçelievler'de onlarca dairenin, dükkanının ve hesapsız paranın olduğunu biliyorum, ben istesem senin oğlunu bu servetini bir haftada bitiririm ançak, ben bunu zamana yayacağım" dedi. 
Kadın yine bizim ustaya " senin mesleğin nedir? " diye sordu. 
Bizim usta " Ben fotoğrafçıyım" dedi. 
Kadın " Benim işim de babalık, senin oğlun gibileri yolmak parasını yemek" dedi. 

Bizim usta ağladı, kadına yalvardı " Yapma etme kızım vaz geç oğlumdan" dedi. 

Ançak kadın bizim ustanın hiç bir teklifini kabul etmeksizin geldiği gibi havalı yürüyüşü ve ayakkabısının tırak tırak  sesleriyle  pasajı sallayarak çıkıp gitti. 

Bu olaydan sonra ben Yunus usta'nın yanında  altı ay gibi daha çalıştıktan sonra ayrıldım. 

İlerleyen yıllarda meslek yaşamıma girdim ardından Ankara'dan,  Gülşehir'e taşındım  dükkan açtım. 
Aradan on üç  sene gibi zaman geçti. 

- Gülşehir'de bizim dükkanın karşısına sıfır altı plakalı bir aracın durduğunu fark ettim. 
Araçtaki adam benim yanımdaki markete girip bir şeyler almış sonra benim dükkanın kapısından eğilerek selam verdikten sonra " Meslektaş, Avanos'a nerden gidebilirim " diye sordu. 

Ben de şuradan şöyle gibi tarif ettikten sonra adama, siz de mi fotoğrafçısınız  " meslektaşım dediniz ya" dedim.

Adam " Evet ben de fotoğrafçıyım" dedi. 
Sonra uzatmayım, adam bizim ustanın oğlu Ali,  çıkmaz mı!

Babanız Yunus Usta benim ustam olur yanında çalıştım dedim. 
Hal hatır derken  kendisinin bir düğün salonunda günü birlik fotoğraf çekimi yaptığını diğer kardeşinin de inşatta  bekçilik yaptığını söyledi. 
Bizim Yunus Usta'nın sayılmaz servetini bitirmişler. 

Ben o güne kadar Yunus Usta'nın bana kazandırmak istediği "soba ve ateş" öğretisini  kavramış değildim. 
Ne zaman, Yunus Ustanın Oğlu Ali yıllar sonra tesadüfen bana uğradı, gerçeği ozaman kavradım, hikaye öğreti tamamlandı ve ben de bu öğreti  büyük etki yarattı. 

Bugün zenginlik para denilince alışkanlığımız Koçlar, Sabancılar aklımıza geliyor, doğrusu bu kurum sahipleri her bakımdan örnek gösterilmeyi de hak ediyorlar. 
Bu Aileler parayı doğru yönettikleri için kendileri de millet de faydalanıyor. 
Ançak ne var ki bazı yeni yetme zenginler, parayı yeni gören kişi ya da kurumlar  var,  bu çevrelerin parayı yanlış yönetmeleri kendilerine de çevrelerine de zarar verdiklerine tanık olmaktayız. 

Toplum olarak iktisat bilincimizi (iktisat matematiği) geliştirmemiz gerektiğine inanıyorum. 

02 Temmuz 2020  Ebuseyf Özcan ile yaptığım söyleşiden bir kesit.


İbrahim selvi 
İstanbul Post köşeyazarı 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı