Engellenemeyen Güç...
Beklenmedik bir anda ansızın engellenmeyen bir güç karşısında, güçsüzlük ile karşılaştığımızda, Allah'a sığınmalıyız, sığınıyoruz.
Elazığ depremi gibi...
Bunula birlikte diğer yan da, ihmal, kolaycılık ve suistimaller kaderimizin ana karakterini oluşturuyor.
Bu türden kazaların yaşanılmasına olanak tanıyor...
Allah korusun, Türkiye deprem kuşağında yer alıyor...
İstanbul, İzmir, Afyon, Erzincan ve diğer İller Afete hazırlıklı değil.
Kent alt yapılarımız bir saat yağmur da felç oluyor...
İstanbul, İzmir, Afyon, Erzincan ve diğer İller Afete hazırlıklı değil.
Kent alt yapılarımız bir saat yağmur da felç oluyor...
İmar iskan ve alt yapı, şehir tasarımı gibi doğrudan kamu yararlılığı içeren yatırım amaçlı inşaatlar yapılırken;
Canım sende önemli değil...
Hallederiz, bir şey olmaz..
İdare eder..
Hallederiz, bir şey olmaz..
İdare eder..
Yetkinlik kazandırılmamış yatırımlarımız üzerinde kaza ve benzeri bir olumsuzluk yaşandığında, Türkiye olarak seferber oluyoruz.
Toplum olarak yardımlaşma ve dayanışma içinde olmak, tartışılmaz güzel bir davranış.
Ancak, ilk başta daha dikkatli davranıp kazaya mahal vermeyecek ortamın hazırlanması daha taktir edilesi davranış değil mi?
Örneğin, yakın geçmişte Soma'daki Maden kazası ve yüzlerce can kaybı...
Çünkü, ne yapsanız giden canların ve enkaz altında kalan yuvaların geri dönüşümü olanaksız...
İnşaatlarda Yapı Denetim şirketlerinin yanında bir de Şantiye Şefliği diye bir birim geliştirildi...
Şantiye Şefliğine Mimar, Mühendislik branşlarında kadro tahsis ediliyor...
Ançak çok trajikomik ki, Şantiye Şefleri inşaatın nerede yapıldığını ve projesinin ne olduğunu bilmeden, yapılan iş ile uzaktan yakından ilişikleri olmadan, Şantiye Şefliği yapan zat,
imzayı atıp üç kuruşlarını alıyorlar...
Ve bu durumdan sektör memnun, alan satan razı.
Ançak çok trajikomik ki, Şantiye Şefleri inşaatın nerede yapıldığını ve projesinin ne olduğunu bilmeden, yapılan iş ile uzaktan yakından ilişikleri olmadan, Şantiye Şefliği yapan zat,
imzayı atıp üç kuruşlarını alıyorlar...
Ve bu durumdan sektör memnun, alan satan razı.
Bu ve buna benzer yüzlerce suistimale açık...
Bir çok kurum da var.
Bir çok kurum da var.
Bir mahkemenin, yargıç'nın müebbet verdiği dosyaya, diğer mahkemenin Yargıc'ı aynı davayı beraat ediyor...
Beraat veren Yargıç, davadan el çektirilip ya tayin ediliyor, ya da görevden azlediliyor veya, duruma göre terfi aldığıda olabilmekte.
Bak sen şu feleğin işine...
Kader mi desek, kaza mı?
Kader mi desek, kaza mı?
İşin diğer yakasında bir de şu yönü var,
Bu dava da...
Hangisi Yargıç Fetöcü?
Müebbet veren mi?
Beraat eden mi?
Hangisi karar, karşı tarafı hoşnut edecek? Yargıç'ı mutlu ya da hüsrana uğratacak. Diğer yan da, Yargıc' ın vereceği kararın hiç bir hükmü de yok...
Çünkü, sırada bir diğer mahkemenin kararı var..
Burda şunu sormak gerekir: Mahkeme ve Yargıç, davayı karara bağlamanın ötesinde, bir fiil test ediliyor.
Bir önceki Belediye yönetiminin ruhsat verdiği inşaatı, yeni oluşan diğer Belediye yönetimi, verilen ruhsatı iptal edip inşaatı mühürleyebiligor, üstelik bir de muteahhit'e ceza kesiyor...
Meçlis'te Grup kararıyla kabul edilen kanun tasarısı Milletvekilleri tarafından alkışlanıyor, Cumhurbaşkanı aynı kanunu onamadığında, yine aynı Grup Mv'leri tarafından bu kez daha çok alkışlanıyor.
KANAL İSTANBUL AYIRACAK, DEĞİŞTİRECEK
İstanbul'da yapımı planlanan Kanal İstanbul Projesi yerel yönetimlerin yönetim statüsünün değişmesine katkı sağlayabilir, bakarsın Eyalet sistemi felan gündeme gelebilir.
Çünkü, İstanbul'da yaşayan İstanbullular Kanal'a hayır derken,
Merkezi Hükümet Vanda'ki vb yaşayan insanların evet Kanal yapılsın talepleri doğrultusunda Kanal yapımında ısrar etmektedir...
Böyle mi anlamalıyız?
Neyse..
Türkiye’nin öncelikli bir alt yapı yatırım sıralamasını yapmış olsak.
Kanal, Türkiye’nin öncelikli yatırım alt yapı sıralamasında listenin kaçıncı sırasında yer alır?
Tren ulaşımının hiç sağlanamadığı belki de 50 İlimiz var..
Metro'nun, Tramvay'ın ne olduğunu bilmeyen 50 İlimiz var...
Bir çok kentimiz de şehir içi ulaşımlarımız çok ilkel koşullarda sağlanmakta..
Şehirler arası ulaşım da yine aynı koşullarda " Otobüs" sağlanmakta.
Bütün kentlerimizi YHT Trenler ile birbirine bağlamış olsak...
İstanbul, hala yüzbinlerce bina ile Kentsel dönüşüm evresinde
ve ayak sesleriyle yıkılmak üzere olan binalar var ve her an yıkılıbilir...
Üniversitelerimizin eğitim kalitesi sürekli düşmekte ve Akdemik eğitim alarm veriyor.
İstihdam ve buna paralel yükselen işsizlik çift hanede...
Toplum olarak spor yapmadığımız gibi öğrenim gören gençlerimizin de %98'i spor yapmıyor ve sağlıklı yaşamdan uzak.
Bisiklet kültürümüz hiç gelişmiş değil, Trafik alt yapımız da bunu desteklemiyor.
Ve bu liste uzayıp gider...
Turizm dünyada yükselen trent ve Türkiye’nin çoğrafi ve doğal, kültürel varlıkları bu sektöre katma değer sağlamakta...
Bu durumu Turizm de daha da yararlılık sağlayacak konum kazandırabiliriz...
Diyanet, Türk toplumunun inanç yönlü taleplerini karşılamakta yetersiz kalıyor.
Sürekli toplumda Diyanet neden bu konuda sessizliğini koruyor gibi beklentiler kaçınılmaz oluyor.
Cemaatların öğrenci iletişimleri, öğrenim dönemi sonlandırıldıktan sonraki meslek yaşamlarında da devam ediyor.
GÖRSEL MDYA TÜRK İNSANINA YAZIK EDİYOR
Görsel medya özellikle Tv"ler cinnet ve çinayet haber
yayımlarıyla Toplumun yaşamsal fonksiyonlarını olumsuz etkilemekte.
Her gün hiç bir sosyal sorumluluk duyusu taşımadan adeta şow amaçlı, canlı yayında cinayet haberlerini dakikalarca tekrar tekrar yayımlamaları, insanları yaşamdan soğutuyor, topluma karamsarlık enjekte ediyor.
Merkezi Hükümet Vanda'ki vb yaşayan insanların evet Kanal yapılsın talepleri doğrultusunda Kanal yapımında ısrar etmektedir...
Böyle mi anlamalıyız?
Neyse..
Türkiye’nin öncelikli bir alt yapı yatırım sıralamasını yapmış olsak.
Kanal, Türkiye’nin öncelikli yatırım alt yapı sıralamasında listenin kaçıncı sırasında yer alır?
Tren ulaşımının hiç sağlanamadığı belki de 50 İlimiz var..
Metro'nun, Tramvay'ın ne olduğunu bilmeyen 50 İlimiz var...
Bir çok kentimiz de şehir içi ulaşımlarımız çok ilkel koşullarda sağlanmakta..
Şehirler arası ulaşım da yine aynı koşullarda " Otobüs" sağlanmakta.
Bütün kentlerimizi YHT Trenler ile birbirine bağlamış olsak...
İstanbul, hala yüzbinlerce bina ile Kentsel dönüşüm evresinde
ve ayak sesleriyle yıkılmak üzere olan binalar var ve her an yıkılıbilir...
Üniversitelerimizin eğitim kalitesi sürekli düşmekte ve Akdemik eğitim alarm veriyor.
İstihdam ve buna paralel yükselen işsizlik çift hanede...
Toplum olarak spor yapmadığımız gibi öğrenim gören gençlerimizin de %98'i spor yapmıyor ve sağlıklı yaşamdan uzak.
Bisiklet kültürümüz hiç gelişmiş değil, Trafik alt yapımız da bunu desteklemiyor.
Ve bu liste uzayıp gider...
Turizm dünyada yükselen trent ve Türkiye’nin çoğrafi ve doğal, kültürel varlıkları bu sektöre katma değer sağlamakta...
Bu durumu Turizm de daha da yararlılık sağlayacak konum kazandırabiliriz...
TARİKATLAR VE GELEÇEK
Türkiye'de Tarikatlar ve Cemaatlar hala istenilen demokratik yapıya kavuşturulmuş değil..
Diyanet, Türk toplumunun inanç yönlü taleplerini karşılamakta yetersiz kalıyor.
Sürekli toplumda Diyanet neden bu konuda sessizliğini koruyor gibi beklentiler kaçınılmaz oluyor.
Cemaatların öğrenci iletişimleri, öğrenim dönemi sonlandırıldıktan sonraki meslek yaşamlarında da devam ediyor.
Böyle olunca durum rejim ve yönetim koordinasyonunda sıkıntı yaratıyor.
GÖRSEL MDYA TÜRK İNSANINA YAZIK EDİYOR
Görsel medya özellikle Tv"ler cinnet ve çinayet haber
yayımlarıyla Toplumun yaşamsal fonksiyonlarını olumsuz etkilemekte.
Her gün hiç bir sosyal sorumluluk duyusu taşımadan adeta şow amaçlı, canlı yayında cinayet haberlerini dakikalarca tekrar tekrar yayımlamaları, insanları yaşamdan soğutuyor, topluma karamsarlık enjekte ediyor.
Buna ilaveten Mahkemelerin ya da Savcının, suça iştirak eden zanlıyı salı verildi haberleri toplumda hezayan yaratıyor, suça davetiye çıkartıyor, suça meyilli insanları cesaretlendiriyor.
Avrupalı dostlarımıza soruyoruz," nedir, sizin Tv" lerde de bu türden haber ve yayımlara yer veriliyor mu"? diye...
Avrupalı dostlarımıza soruyoruz," nedir, sizin Tv" lerde de bu türden haber ve yayımlara yer veriliyor mu"? diye...
Kesinlikle hayır yanıtını alıyoruz...
" Biz de haberler on dakikayı geçmez, cinayet ve cinnet gibi olumsuz örnek teşkil eden haberler canlı yayımlanmaz" demekteler...
" Biz de haberler on dakikayı geçmez, cinayet ve cinnet gibi olumsuz örnek teşkil eden haberler canlı yayımlanmaz" demekteler...
DİP NOT:
SENATO'nun olmadığı demokratik rejimler, kontrol edilemeyen kurumsallaşma yaratır.
Bu demokratik yönetimlerde denge ve denetim sağlanamaz.
Yani, firensiz araç gibi, her yönüyle yönetsel risk yaratır.
Yani, firensiz araç gibi, her yönüyle yönetsel risk yaratır.
Yorumlar
Yorum Gönder