Kapadokya kitap günleri
Kapadokya kitap günleri....
Kalem kurşun gibi ağır.
Bütün yurtta havaların soğuğuduğu gibi, yağmurlar da başladı.
Kapadokya'yı arkamızda bırakıp, Akdeniz sahiline Antalya'ya ulaştık.
Geride, arkamızda birçok gündem, yaşanılmış bırakarak.
Önümüzdeki hafta 28 Kasım 2019 günü, Nevşehir Belediye'sinin organizatörlüğünde gerçekleşecek kitap günleri sloganıyla KAPADOKYA KİTAP FUARI Kapadokya Forum Avm'de kapılarını açacak.
KAPADOKYA’nın sevilen çok da okunan yazarları Sevgili, Osman Aytekin, Oğuz Özdem, İsrafil Baran, Mehmet Uç ve Av. Alihsan Açıkgöz kitaplarıyla Fuar'da, Nevşehir standımızda yerlerini alacaklar.
Yazarlarımız, okurlarıyla görüşme fırsatı edinecek, onları kitaplarıyla buluşturacak, hasbahal edip okurlarına kitaplarını imzalayacaklar.
I.'si düzenlenen Kapadokya Kitap Fuarı'na yerel yayım evi ve yazarlarımızın yanında İlimiz dışında katılacak konuk yazar ve yayım evi temsilcileride olacak.
Bu fuarın oluşmasına katkı sağlıyanlara ve bütün katılımcılara hayırlı olması dileklerimle başarılar diliyorum.
Nevşehir Belediye Başkanı Rasim Arı, bütün varlığı ve yeteneği ile kente değer katmak için çalışıyor.
Bu kitap fuarı da bu gayretin bir eseri. Teşekkürler Başkan Arı. Kentimiz için çok daha güzel şeyler yapacağına inanıyorum, gönlümüz seninle.
MEMLEKET OLARAK ZOR GÜNLERDEN GEÇİYORUZ
Aslında, önümüzdeki zorlukların büyük mümessili yine kendimiziz.
Yani, önümüzdeki engel yine kendi yeteneksizliğimiz, iş bilmezliğimiz.
Toplum olarak, zor bir süreçten geçiyoruz.
Toplum ve birey olarak büyük değişim yaşıyoruz, çevremizi, geçmişi ve günübirlik yaşanılmışlıkları sorguluyor, bir mantık süzgecinden geçirerek tanımlamak ve bir yere koymak istiyoruz ve neden, niçin gibi sorular, insanların düşüncesini hep meşgul ediyor.
İnsan, Bireyselleşip ferdileşirken yalnızlaşmak yerine sosyalleşmek,
Toplumda yine birey özgürleşirken kuralcılığı geliştirmek, kural insanı olmak [hukuk, yurttaşlık hakları] içinde kalmak durumundadır. ..
Toplumda gelişme gösterecek bireysel, kamusal özgürlükler berabinde kural ve uyulması zorunlu kaideleride bünyesinde paralel geliştirmelidir.
Aksi durumda, yaşam kaos ve kargaşaya dönüşür. Kimin nerede başlayıp nerede duracağı kestirilemez.
[ Toplumda şöyle bir durum da var;
birey, aleyhine olan gelişmeyide alkışlıyor, lehine olan kazanıma da karşı çıktığı da oluyor.]
Toplumda uyulması zorunlu bireysel ve kamusal kural cılık kültürü " olmazsa olmaz" kırmızı çizgiler kazanılamaması durumunda.
Sabah yaşama sevinciyle evinden çıkıp işine giden insanlar, nezaman nerede ne yaşayacaklarını kestiremezler ve hiç beklenmedik hadiselere muhatap kalabilirler.
İşte, içinde yaşadığımız toplumda güncel yaşanılan kadın istismarı, kadın cinayetleri, aile içi şiddet ve iletişim lisanımızın her geçen gün şiddet içerikli gelişmesi ve bu durumun engellenemez güçe ulaşması, gibi vahim durumlar bunun göstergesi.
MUHARREM İNCE SENDROMU
Türkiye’de siyaset, askeri vesayetin iradesinden çıktıktan sonra, bir kumpas dizaynına kapı araladı.
Bu durum evvela, Baykal hadisesiyle baş gösterdi.
Ardından muhatabın kim, kime yönelik olduğu anlaşılmış olmayan ancak, bir özür bahsiyle kapatılmak istenilen bir hadise, bir kumpas daha yaşanıldı.
Bu yoklamada, sarsıntı da yerinden oynayan taş olmadı gibi gözükse de aslında bu yoklama hadisesinin belirgin kazananı ve kaybedeni de yok değil elbette var.
Gelişmelere şöyle bir bakalım, kim ne dedi, sözlerinin cürümü ne?
Her şeyden önce, Kemal Kılıçdaroğlu sağlam durdu,
" önümüze Çin seddi'ni de koysanız aşar geçeriz" dedi.
Muharrem İnce " CHP içinde çeteler var" dedi
Daha evvel Cumhurbaşkanı adayı olduğu ve tekrar yine aday olacağım dediği partiyi çetecilikle suçladı.
İyi de Muharrem İnce, seni daha evvel de bu parti Cumhurbaşkanı adayı yaptı, sen yarıştın. Seni aday yapanda mı bu çeteler Di? Sen çetelerin adayı mısın?
Ve sen yine bu çetelerin adayı mı olacaksın?
Yani küçücük bir yoklamada, İnce kendisini boşluğa atmış kaybeden taraf olmuştur.
Diğer yan da, hiç kaybedecek bir şeyi olmayan insan var ve özürdileyen yazar, Rahmi Turan...
Diğer yan da, hiç kaybedecek bir şeyi olmayan insan var ve özürdileyen yazar, Rahmi Turan...
EMMY - EN İYİ ERKEK OYUNCU ÖDÜLÜ
Bu değerli ödülü ülkemize, sinamamıza kazandıran sanatçımız Haluk Bilginer'i tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum.
Ancak, bu başarıda gördüğüm, başarısızlık.
Haluk Bilginer ABD dönüşü İstanbul Havalimanı'nda yalınız bırakılması oldu.
Eğer, Limandaki ilgili görevli o küçük çicekli karşılama jestini de yapmamış olsaydı.
Eğer, Limandaki ilgili görevli o küçük çicekli karşılama jestini de yapmamış olsaydı.
Haluk Bilginer, ülkesine ödül kazandıran, Türk sinemasına değer katan bir insan, değer yaratan bir sanatcı olarak değil de, sırt çantasıyla gürbette amelelik yapmış insanın yurduna dönmesi izlenimi verecekti, verdi de.
Yanılmıyorsam öyle, basın medya ordusu da yoktu sanki.
Bu ne demek?
Bu çok şey demek, var olan değiri dahi tanıtamamak, reklamını yapamamak, onure edememek.
Sinama, sanat, sanatcı bize göre değil demek, biz de varız diyebilecek cesareti ortaya koyamamak....
Bu çok şey demek, var olan değiri dahi tanıtamamak, reklamını yapamamak, onure edememek.
Sinama, sanat, sanatcı bize göre değil demek, biz de varız diyebilecek cesareti ortaya koyamamak....
Yorumlar
Yorum Gönder