Türkiye’nin dış politikasina kararsızlık hakim


Türkiye’nin dış politikasina kararsızlık hakim

İbrahim Selvi 

18 Mayıs 2019 

Türkiye’nin dış politikasının  rotasına kararsızlık, pusulasına da liyakatsizlik hakim.

Uzun zamandır endişeyle takip ettiğim Türkiye’nin dış politikası maalesef istikrar kazanacak aşamayı çoktan geçti.

Şöyle ki, 
dağın zirvesine çıkarken yamaçlarda zirve için bir çok alternatif güzergah seceneği vardır ançak,  zirveye yaklaştığınızda artık  güzergah belirleme  hakkınızı  kullanmış olmalısınız.

Hedefe tek yol vardır ulaştığınız aşamadan sonra.
Zirve, bütün  alternatif seçenekleri gidermiştir.

Yani, "dereyi geçerken At değiştirilmez"  denildiği gibi...

Şimdi,

Türkiye’nin diş politikası da öyle,  zirveye yaklaşırken önünüzde  bir Adım var, zirveye çıkışı için. Alternatif kullanma aşamasını çoktan geçmişsiniz,  yeni yol, yeni politika belirleme aralığı yok.

Vardığınız yerde, ya zirve için yüklenecek ya da vaz geçip, geri döneceksiniz.



Ya- ben, ortak aklın iradesini kullanıyorum, bu devlet politikası, vaz geçmek olmaz,  gibi de düşünebilirsiniz.

Ancak, unutulmamalı ki, ortak akıl da, devlet de kafa karışıklığı, akıl bulanıklığı yaşar.

Gerçek, düşündüğün,  aldığın karar değil, tünelin uçunda beliren işarettir.

Tünelin uçunda, ışık mı var? Yoksa ölümcül gaz kokusu mu geliyor ?

Ya da, oksijen yetmezliği mi..
işte gerçek,  zirveye yaklaşırken yaşadıkların ve/veya tünelin ucundaki yer de, tedbir gerektiren handikap.

Türkiye’nin şu Suriye politikasına bir bakın, daha başka söz ve yoruma gerek yok..
Gittikçe batıyor, battıkça çıkma  şansını yitiriyor.

AB ile müzakere makası, birlik anlamında açıldığı gibi siyasi ve demokratik rejim anlamında da önlenemez bir ivmeyle  irtifa kaybetmekte.

Şu İstanbul seçimlerinin iptal kararının ardında ki hukuksuzluk, kararın da üstünde ve hukuk devleti olmak adına da daha  büyük kargaşa, anlamsızlık.

Neyse ki, ...
Daha fazla olumsuzluk, karamsarlık ifade etmek yerine; hafifleten akıl ve düşünceyi bir ritimde bütünleştiren.

Türkiye’nin iç/dış politikası için yapıcı önerilerde  bulunmak istiyorum.

Türkiye, ta başından beri yürütmekte olduğu Suriye politikasında  ya  vaz geçmeli, mevcut politikasını zirveye taşımamalı, ya da geri dönmelidir..kim, cürüm  işliyorsa, cezasını o, çekmeli...

Türkiye,  derinleştirerek yürütmekte olduğu Rusya yakınlaşması ve beraberin de  “ savunma içerikli”  ittifak politikasını zirveye taşımamalı “ ilişkiler, politika değiştirme aşamasını da  geçtiği için “  vazgeçmeli...

S-400’ler için yapılan anlaşma ve ön ödeme, yine Rusya İle başka bir alanda değerlendirilebilir.. Rusya ile Türkiye’nin sakınılan politikası, stratejik anlamda kabul edilemez aksi halde, istediğin  kadar ekonomik birliktelik yapılabilir..

Dünyanın yeni kutuplaşma alanı, demokratik ülkeler ve anti demokratik devletler olmak üzere güçbirliği ve ittifaklar oluşturmakta.

Türkiye, yerini demokratik ülkeler arasında almalıdır.

AB uyum süreçi ciddiye alınmalı, Türkiye’nin vazgeçilmezi listesine yazılmalı ve bu yönlü samimi müzakereler başlatılmalıdır.

Türkiye, ABD İle olan ilişkilerini karşı tarafın yararlılığı ya da haklılık gerekçelerini de gözardı etmeden yeniden ivedilikle başlatmalıdır.

ABD’nin İran politikası bölge için vazgeçilmezdir. ABD, İran’dan ne istiyor ? Petrolünü sat da, parasını bana mı ver diyor? 

Yoksa, elinin yetmeyeceği yere kolunu uzatma, bu enerjini,  halkının refahı  için mi  kullan diyor.

Türkiye, iç politikasın da hukuku vezir yapmadığı sürece, demokratik toplum olma yolunda mesafe kaydedemez..

Ekonomik kazanım, iktisadi iyileşme yani üretimin olmadığı coğrafyalar da demokratik toplumun asli unsurları yerleşemiyor.. 

çünkü, akıl ve bilgiyi üretim geliştiriyor.. bu bağlamda, petrol ve doğalgaz zenginliği yani, hazır mali kaynaklar toplumu daha da ilkelleştiriyor..

Türkiye, Füze yapacaksa kendisi yapmalı, ilkini soba borusundan yapmaktan kaçınmamalı.

Türkiye’nin iç siyasi politik yapılaşmasınada .. Artık yeni parti, yeni iktidar dönemini kapamak,  aktif siyasi partilerin uzun soluklu siyasi yaşamlarını kökleştirilmelidir.. şu isimler parti kuracaklar, şu Parti’nin oylarını bölecek ya da iktidar olacak gibi köksüz düşünceler, siyasetin kökleşemediği yeni demokratik ülkeler de olabilir, Türkiye bunu aşmalı.

Türkiye Siyaseti, ideolojik, etnik ve mezhepsel tabandan beslenmekten çıkarılmalıdır.

Sonra, etnik,  ideolojik ve mezhepsel tabanlı  siyasi oluşumlar 20.yy. Politik yapılarıydı ve artık iktidar olmak ihtimalleri de çok düşük.

Bugün, Avrupada da etnik milliyetçilik ya da buna bağlı popülist politikalar yükseliyormuş gibi gözükmüş olsa da asla,  taban oluşturacağına,  seçmenden karşılık  bulacağına ihtimal vermiyorum.
••••

Mili eğitim politikası yine sistem değişikliği yapmış ve hep yapmakta. Tabi.. haklı gerekçeleri olduğu gibi şüphesiz olumlu/olumsuz yanları da olacaktır.

Öncelik, dersliklerde  öğrencilerin oturma düzeni, öğrencilerin birbirinin ense ve omuzlarını görüyor olmaktan çıkartıp; karşılıklı, yüz yüze oturuyor olmak düzeninin sağlanmasının  çok daha yararlı olacağına inanıyorum.

Türkiye, önümüzdeki yıllarda Cumhuriyet tarihinin en etkili, derin ekonomik kriziyle karşı karşıya.

Bu bağlamda, önce kamu kurumları ve özel müteşebbis gerekli mali  tasarruf önlemlerini almalı ve ülkenin döviz bağımlılığının giderilmesi yönlü ithalat kısıtlaması, dış borçlanmayı giderici önlemlere başvurmalıdır.

Böyle bir handikap önümüzde bizi beklerken, Türkiye’nin , AB ve ABD ve diğer komşu devletlerle olan ilişkisini, yumuşak diplomasi yararlılığına dönüştürmek durumundadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı