İbrahim Selvi’yle sorgulayan röportaj

İbrahim Selvi’yle sorgulayan röportaj 

Bu hafta gazetemiz yazarlarından İbrahim Selvi’yle yararlı olacağına inandığımız bir röportaj gerçekleştirdik. Gündeme dair sorular yönelttik  sayın  Selvi’de cevapladı. 




 Sayın Selvi, röportajımıza yüksek popülariteye ulaşan  yakın siyasi tarihe dönüşmekte olan Ak Parti  iktidarını, nasıl değerlendirirsiniz, bu hareket Türk siyasi hayatına nasıl kazanıldı  diye sorarak başlayalım..

İkinci soruyu cevaplayarak  başlayalım çünkü,  bir doğuş var, varlık kazanan siyasal bir hareket politik bir süreçe yönelik ivme kazandırılmış. 

Her doğumun bir kuluçka, gebelik dönemi vardır. Bu planlı da olabilir.  Plansız da ancak, toplumda yaşanılan  popülist veya politik  reel zorunluluk  “ etki, tepki veya bir eylemin başlangıcı bir başka planlı plansız öngörülemeyen eylemin başlangıç ivmesinin enerjisini yaratır."

Bu hep böyle olur.  Ak  Parti öncesinde oluşan  siyasi yelpazede de öyle olmuştur. 

Bir önceki siyasal süreç  toplum da, bir sonraki yaşanılacak   politik siyasi yaşamın  potansiyel enerjisini yaratır. 

Yani şunu söylemek istiyorum, Ak Parti’yi  toplumun siyasi geçmişinde yaşanılan politikalar   yaratmıştır. 

Ak parti, Türkiye’nin içinde bulunduğu politik, siyasi, iktisadi politikaların öne çıkardığı radikal bir siyasi eylemdir. 

Şöyle ki,  Ak Parti radikal bir siyasi eylem olarak politika sahnesine çıkmıştır. 
Toplumun yaşamsal taleplerinin aktif  kurtarıcı  rolünü üslenmiş ve seçmen de  Ak Parti’ye  kurtarıcı nazarıyla bakmıştır. 

Kurtarıcı reel politikalar üretmez, üretemez onun ajandasında planlı, proğramlı kalkınma ya da politika üretmek beklenmemeli. Radikal düşünür, radikal eylemleri olur ve toplumun taleplerini karşılarken üretilen politikaların geri dönüşüm hesabı yapılmaz. 

Her şeyin  doğası yaratılışı gereği bir hilkati, yaşamsal refleksleri vardır. 
Radikalizmin doğası gereği yaşamsal  politikası böyledir. İster kabul edin ister etmeyin. 

Bugün ABD deki Trump’ın politik eylemi radikalizim üzerine kurulu ve şu an ABD’de yaşanılmakta olan siyasal, politik eylemler de sözünü ettiğimiz tanımla örtüşüyor. 

Çünkü, ABD seçmeninin  “alt gelir guruplarının” kurtarıcı rolünü Trump’ın radikal söylemleri..öne çıkartmıştır.  

Sonra, dünyada radikal popülizm yükselmeye devam edecek neden derseniz? 
Çünkü, kapitalizmin etkisi artığı sürece “ kapitalizim sosyalleşmediği “ popülizm yükselmeye,  dengesiz politikalar  üretmeye devam edecektir..

Yani, toplum size kurtarıcı rolü yüklemiş siz, bu rolü üstlenip benimsemişsiniz.. artık bu aşamadan sonra hesap kitap olmaz..
Günün getireceği  yararlılık,  politikanın ana unsurudur. 


Geçmiş dönem hükümetlerin yönettiği devlet,  vergi, haraç ve harç alan devletti,  Ak Parti’nin yönettiği devlet, vergi  aldığı gibi  devlete vatandaşına  vermek işlevi de kazandırılmıştır.  

Peki,  radikal popülizm  kabul edilebilir mi? Bir zorunluluk mu? 

Hayır, belirsizlik ile bir şey  tanımlanmaz, tanımlanmayan eylemin de nerde nasıl hangisi hız ve zaman ile yol alacağını nerde duracağını kestiremezsiniz. 
Ortama belirsizlik hakim olur.  Bugün ABD’de ve Türkiye’de olduğu gibi..
Bir gün sabah kalkmışsınız; ülke, ya büyük bir çıkmaz girmiş ya da büyük bir savaşın içinde

Ak Partinin olumlu politikaları  yok mu? Kurtarıcı rolünün  politik yararlılığı Türkiye’ye kazandırdıkları olmadı mı?

Elbette oldu  bunu, inkar etmek sefihlik, nankörlük olur. Ak Parti ile Türkiye’nin kazanımları saymakla bitmez. 

Belki bügün bir çok konu da eleştirel baktığımız için öne çıkan  politik eleştiriler var ancak, bu demek değil ki  yararlı işler yapılmadı anlamı çıkarılmamalı.  

Ak Parti’nin Türkiye’ye kazandırdığı  kimi  yararlı politikalar devrim niteliğinde bir diğer kısmı reform niteliğinde yüzlerce politika toplumsal yararlılık kazandırılmış  politikalar, yatırımlar var..

Eğitim alanının yararlı politikası; yüzlerce yeni derslik,  öğrenci harçları, karşılıksız burslar. 
Ders kitaplarının öğrencilere yıllarca  ücretsiz karşılanması ..
Üniversite sayısının artırılması..
Yeniler de yine üniversite  Öğretim Üyesi,  Araştırma  Görevlisi  ve  Asistan gibi  binlerce kadro tahsis edilmesi kararlaştırıldı..

Bazı bölümler de iki, üç  Araştırma   Görevlisi vardı. Üç  Araştırma  Görevlisi’yle üniversitenin araştırma yapması, yaşadığı toplumu çok yönlü sorgulaması bilimsel, makale yayın  üretmesi beklenemez. 

Yeni kazandırılacak  durum çoğu üniversiteyi Akademik Üniversite “ Akademik araştırmaya yönelik “konum kazandıracak..

Ayrıca yurtdışı eğitim olanağı  geçmişle kıyaslanmayacak ölçüde artırıldı..

Sağlık hizmetleri..
Yol, köprü, tünel..
Hızlı Tren..
Bilim ve  teknoloji  yatırımları..

Savunma sanayi yatırımları kendi alanında taktir edilmesi kaçınılmaz gurur kaynağımız..
Kamu çalışanlarının gelirlerinin iyileştirilmesi. 

Geçmişte, çoğu kamu çalışanı   Halk Pazarında tezgahtarlık yapar, çamaşır, zebze,  meyve  satardı. 

İşini bilen memur çağrışımı bürokrasi,  güncesinden çıkarıldı..

Askerlik alanında reformlar hala devam ediyor..

Özel sektörün, hür müteşebbisin gelişmesine yönelik finansal, bürokratik katkılar..

Konut alanında yapılan reformlar..
TOKİ, başlı başına bir başarı öyküsü..

Kentlerin yeniden yapılanması, altyapı yatırımları..

Yine geçmişte..
İhale mafyaları, yönetilemeyen KİT’ler..
Zarar eden kamu bankaları vardı. 

Türk kamu bankaları bugün karlılıkta,  özel müteşebbis ile yarışmakta adeta, kamunun finans kaynağı  durumunda. 

Darbeler döneminin Türk tarihinde ebediyen kaldırılması.. bugün garnizon  Vali’nin arkasında.. ve olması gerektiği yerde..

Cemaat  sendromu kendine özgü politika başlığı.. onlarca yıl Türk insanının, özel müteşebbisin, seçilen her hükümetin kenesi.. her kurulan hükümet istemese de Cemaat’ı kucağında buluyordu. Bunu kim inkar edebilir..

İlk başlangıçta Ak Parti’de  Cemaat ile dirsek temasında bulundu belki de çoğu alanda önünü açtığı da oldu..” Ne istediniz de vermedik” dediler.

Bir de ne görsün  ne görelim, işin görünen yüzü buz dağının suyun, yüzeyinde olan kısmı görünmeyen tarafı denizin,  tamamını kaplamış.. 

Ak Parti’de gereğini yaptı. Şer  odağının inini başına yıktı.. “ bu politika da çok sayıda masum insanımız zarar da görmedi değil” Türkiye bir kez daha sivil hükümete yönelik kalkışmayla savruldu..

Bunlar sayıp dökmekle bitmez.. geçmişte üç derslik okul İnşatı on müteahhit değiştirir yapımı,  onlarca yıl sürerdi. 


Faili meçhul cinayetler, tehditlerin canlı tanıkları hala aramızda yaşamakta..
Bu konuya hiç girmeyelim. 

Suudi  Elçiliğinde işlenen cinayeti hatırlamak istermisiniz. Yakın geçmiş tarihte Türkiye’de de benzeri cinayetler doğrudan devlet eliyle olmasa da derin devlet olarak isimlendirilen bir örgüt  gazetecileri, Akademisyenleri ve daha bir çok aydın insanımızı  katlediyordu.. 
ve Türkiye bu cinayetlere engel olamıyordu..

Ak Parti üzerinde çok durduk. Ak Partinin olumsuz politikaları yok mu? Ne dersiniz bu konu da?

Ak Parti’nin elbette ciddi boyutta olumsuz politikaları da var..

Şimdi  biz de, denge politikası oturmuş değil. 
Radikal gelişen eylemlerin, politikaların doğasında denge unsuru barındırmaz. Türkiye’nin, Cumhuriyet’in doğuşu, devrimler, yapılan yeniliklere bakıldığında temelinde haklı gerekçeleri olan radikalizim vardır. Yani, şartlar radikalizim politikasını zorunlu kılmıştır. 

Böyle olunca haklı ve yerinde  öngörülen politikalar yaşamak  için kendine alan açmak isteyecektir. 
Bunun karşısında eskisi var  daha evvelki, politikanın yaşam alanı var yenisini, yaşatmak için eskisinin alanını daraltmak ortadan kaldırmak gerekecek..  
Bunu hukuk aracılığı ile yapamazsınız. Üçyüz, beşyüz mad. anayasal kuralların  bağlı olduğu hukuk kararlarıyla hiç yapamazsınız. Çünkü yeni  Anayasa yapmak çok ağır şartlara bağlanmış.

Ya hukuku kendiniz yapacak ya da hukuku aradan çıkaracaksınız. Veya hukuku politik eyleminizin doğrulayıcılığına aracı yapacaksınız “ Ergenekon, Balyoz” gibi davalar..

Ak Parti’nin de sınıfta kaldığı politika hukuk ve genel hukuka bağlı kuvvetler ayrılığını kuvvetler birliğine dönüştürmesi. 

O zaman demokratik rejimin omurgası ortadan kaldırılmış demokrasi, kabında otoriter, totaliter bir monarşik demokrasi siyasi rejime hakim olmuştur. 

Burda gözden kaçan bir şey var, nedir biliyor musunuz?

Ekonomik yararlılık, iktisadi iyileşme ve yukarıda  ifade etmeye çalıştığım Ak Parti’nin yararlı politikaları bir dönemi kapsar.. 
Geçmişte, yetenekli Padişah, yeteneksiz Padişah dönemlerinde olduğu gibi

Diğer yanda  unutulmamalı ki demokrasi, demokratik rejim tüm zamanların   olmazsa olmazı ve yitirilip aksadığında telafisi olmayan kavramdır..

Demokrasi neden telafisi  güç kavramdır?

Çünkü, toplumların da bir fiziki, ruhsal gelişme süreci vardır. 
Eğer siz toplumun demokratikleşme, medeniyetleşme sürecinde toplumun ruhuna yönelik gelişimini aksatır, engellerseniz toplum, geçmişte olduğu gibi hayati sıçramayı yapamaz o donanımdan, eksik kalır. 

Ayrıca toplum karakterize olur. Toplumu maymunlaştırırsınız.. 

Sizi döven, sizin canınızı acıtan  adamın sopasını öpen, bir seviyeli toplumsal seviyesizlik ortaya çıkar. 


Bu bağlamda..Lider, hükümet, sistem
yapması gereken zorunluluğu kavramış olsa dahi bunu gerçekleştirmek için toplumsal refleks  yaratamaz.. 

Yani, Osmanlı’da yenileşme hareketi, reform ihtiyacı  II.Mahmut döneminde kavranmış. 
Padişah hem devleti hem de ulusu için yapılması gereken çağdaşlaşmayı hissetmiş lakin, millet ve bürokraside bu politik eylemi gerçekleştirecek o, birikim, enerji yok. 

Neden? Evvelinde toplumun o yönlü enerjisi tırpanlanmış..yasaklar, cezalar, sürgünler, düşünce, yazım, yayın  yasakları. Özel müteşebbisin geliştirimeyişi gibi.

Yani, Padişah’ın yer yüzünde radikalleşmesi “ ben Allah’ın yeryüzünde gölgesiyim, Halife’siyim” demesi. 

Her şeyin Padişah iznine tabi tutulması, “mutlak monark” toplum, birey aklının kökünü gösterememiş, aklın sınırları zorlanmamış  olması..  bizde bir deyim vardır “ aklının kökünü gösterme” 

O zaman ne olur? Yaşadığınız  çağın gerekliliğini yakalayamaz çok yönlü az gelişmişliğe mahkum olursunuz. 

Gelişmiş toplumların her alandaki baskısına maruz kalırsınız. 

“ sizin varlık gösterdiğiniz coğrafi haritayı görmek  istedikleri gibi, gösterip parsellerler” 

Son  günler de ekonomide bir istikrarsızlık var piyasalara sanki belirsizlik hakim. Bu konu hakkında ne dersiniz?

Günümüzde Merkez Bankalarının belirleyeceği para politikası ülkenin, ekonomik, mali istikrarının sağlanmasında aktif rol üstlenmesi gerektiğini kabul etmeliyiz.

Dünyada üretim arttıkça bunun karşısında  Merkez Banka’ları piyasaların para arzı ile talebi dengeleyebilen ve kuru stabilleştirecek  para politikası belirliyorlar.  

Para üretmek piyasanın üretim ve tüketim paradigmalarına bağlı. 
Paranın üretim karşılığı, teminatı yine paranın kullanıldığı üretim aracına bağlı.. yerli finans kaynağı ile yerli teknoloji üretir ihracat yaparsanız; 

Bugün ABD’nin yaptığı gibi trilyonlarca ₺ basabilirsiniz.  
Yok, ürettiğimiz parayı iç piyasada kullanalım derseniz o zaman enflasyon, devalüasyon olur..

İktisadi politikalar, günümüzde  devlet politikalarıyla ya da devlet sermayeli şirketlerin öncülük yapması, pazar oluşturması ekseninde çıkmıştır..

Özel şirketler, markalaşmış kurumlar, kişisel fikiri mülkiyetler ve üretilen teknoloji eksenli genişlemek durumundadır. 

Toplumun bir çok yönlü gelişip kalkınması Cumhuriyet’in kurulduğu ilk yıllar da olduğu gibi, kendi  öz kaynağından beslenmeli gücünü, kendi inancında alarak cesaret kazanmalıdır. 

Yoksa,  şurdan kredi alalım diğer bölgede, makina alalım şurda  üretelim,  şuraya da satarız derseniz. 

Mali politikalarınızın geri dönüşümü Türkiye,  ve benzeri ülkelerde olduğu gibi, yılan hikayesine dönüştürürsünüz.. 

Muhalefet politikalarına ne dersiniz? Muhalefet cephesinde yaşanılanları nasıl değerlendirirsiniz?

Politik siyasi tarihimizin geçmişinden gelen bir gelenek var..  “ İstemezük” bu deyim siyasi politik düşünce kalıplarımızın temel omurgasını oluşturuyor.. istemezük..

Elbette  hükümetin istenmeyen kabul edilmez politikası da olacak, karşı çıktığımız da..

Muhalefetin  olmazsa olmazı olan gölge hükümet kabinesi nerde? Gölge bakanlar ve gölge alternatif politikalar nerde? 

Rakamlar ile siyaset yok ,  Bakanlık politikalarına alternatif projeler yok. 

Özellikle Parti’nin birisinde  demokrasi yok   Vekilin, iradesi cesareti iteat, düşüncesiyle etkisizleştirilmiş  durumda..

Diğer yan da bölücülüğü, Terörü kamu geliriyle destekleyen, öven, arka çıkan bir muhalefet var ki;  “BDP” bu, mantığın kabul edilebilir hiçbir yanı yok..

Arkadaşlar,  eyalet veya her ne fikir ve düşünce içinde olursanız olun, ne söylerseniz söyleyin.. demokrasi cesaret rejimi demokrasi özgür iradenin  yasalar içinde kendisini ifade edebilme bu yönlü, yasalar yaparak iradenin önünü açma rejimidir.

Bunu terörle, şiddetle, vandallıkla karıştırmamalıyız. 

Eğer bu yola sapmış örgüt, dernek, siyasi partiye müsamaha gösteriliyorsa insanlık suçu işleniyor demektir.. gelecek bizim değil biz, geleceğin altyapısını oluştururuz ancak, geleceği bizden sonra  gelecek “nesiller” çocuklarımız yaşayacaktır..

Şiddetin her çeşidi, terörün her türü kimden gelirse gelsin devletten de gelse, sahibi olduğun siyasi  Partiden de gelse  asla kabul edilemez ve hiçbir şekilde kendine haklı gerekçe yaratamaz,  gösteremez..

Sayın Selvi, son olarak dünyada sürekli gelişmekte olan global politik süreç hakkında  bir düşünceniz, yorumunuz var mı?

18.yy. Ortalarında Avrupa’da gelişen ulusçuluk kavramının fikir babası Avrupa’dır. Ve bu fikir düşünce 20.yy. Sonlarına dek süre geldi. 

21.yy.’da ABD’nin öncülüğünde global politika ön plana çıktığını görüyoruz. 

Bunun yanında ulus devlet kavramı, ulusal milliyetçilik tanımlarının yerini global evrensellik, anayasal hukuk devleti yapılanması var ki; “ Türkiye kuruluşundan bu yana temel varlık amacı hukuk devleti ilkesini gaye edinmiş.” ve tüm dünya yararlılığı gözeten politikaları ağırlık kazanmaktadır.

Daha ilerleyen zamanda dünya yararlılığı iklim, çevre ve sağlıklı yaşam, dünyanın monark rejimlerden arandırılması,  Terör’ün sonlandırılmasına  yönelik politikalar daha öne çıktığına tanıklık edeceğiz. 

Geçtiğimiz günler de Davos’da düzenlenen Ekonomik Form toplantısında  Türkiye Cumhurbaşkanı,  Erdoğan’ın dile getirdiği “ dünya beşten büyük “ deyimine yakın içerikte bir açıklamayı Almanya, Şansölye’si Merkel,  Davos’da ki Form’da dile getirmiştir. 

Globalleşme, dünya gündeminde gelişme sürecini tamamlamak üzere kapı aralamış reel bir politika.  Globalleşme sürecinde Türkiye, ulusal  perspektif kazanmalı dünya yararlılığına da katkı verebilmeli..

Globalleşme ne demek?  Gelişen teknoloji paralelinde hızın, zamanı genişletmesi ve genişleyen zaman ve hızın  Kıta’ları, ulusları birbirine yakınlaştırıp toplumları iç içe geçirmesi.. 

Bu bağlamda dünyanın neresinde kim olduğunuz, inancınız, milliyetiniz, aidiyetiniz, Mezhebiniz öne çıkan kavramlar değil.. 

Öne çıkan kavram,  dünya için, insanlık için düşündükleriniz, ürettikleriniz, edindiğiniz iletişim lisanınız, yaratıcılığınız ve bunların evrensel değer taşıyor olup olmadığıdır..

Sayın Selvi bize kıymetli vakitinizi ayırdınız, teşekkür ederim. Umarım doğru sorular yöneltmişimdir, röportajımızın yararlı olacağı umuduyla.
Saygılar..

Muşkara haber



























Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı