Devlet güçü karşısında yurttaş’ın savunma dayanağı ne olmalıdır

İnsan, bayrağının altında yaşayıp vatanım, toprağım , milletim dediği  o toplumun oluşturduğu devletin karşısında o kadar aciz, zayıf, güçsüz ve korunaksız olabilir mi, olmalı mı..

Kaşıkçı  cinayeti bize, devlet  güçü karşısında yurttaşın ne kadar zayıf, güçsüz, korunaksız ve aciz kalabildiğini  düşündürüyor, gösteriyor..

Geçtiğimiz hafta  yine Türkiye’de Akademik çevreye yapılan şafak operasyonu da yurttaş’ın devlet güçüne karşı korunaksızlığını, savunmasızlığını göstermekte..

Devlet, devlet için mi yoksa devlet millet için mi.. felsefesi bir  yana .. devlet, her iki durum için de.  Devlet, olmadan millet, millet olmadan devlet olmaz.. devlet öyle bir işlev edinmeli ki yurttaş da kendini devlet güçü karşısında aciz, zayıf ve kimsesiz garip hissetmesin, öyle değil mi..

Devletin karşısında yurttaş’ı koruyup savunacak kim olmalıdır? Ahbap Çavuş bağlılığı mı.. yok sa, Hukuk güvencesi mi olmalı..

Hukukun her aşamasına baktığımızda yurttaş’ı koruyan  yurttaş’ın yanında olması gereken savunma kurumunu görmek durumundayız.. 

Gel gör ki Savunma müessesesi.. kendini korumaktan aciz kalmakta.. Türkiye Barolar Birliği  var.. Birliğin son on yılda ki etkinliğinde altını çizebileceğimiz birşey varsa siz belirleyin..
Devlet güçünü vatandaşlarını korumak  insanının refah ve  yaşama sevincini artırmak amaçlı kullanmalıdır.. Şafak vaktinde Aile’nin kapısını zorlayıp alıp götürüp sonra, bir suç unsuru yokmuş deyip tutukluyu salıvermek amaçlı kullanılmamalıdır.. 

Bugün devlet güçüne hakim olan insanlar yarın, aynı devletin savunmasız, devletin insiyatif alanında  korunaksız durumda  kalabilirler..

Arkamda hukukun medeni, çağdaş güçlü savunma refleksini hissetmek istiyorum,  devletimi seviyorum ve beni benden daha güçlü savunacağına koruyacağına inanıyorum.. ben kolluk güçünü seviyorum, O benim için beni, korumak için var ve benim en zor anımda herşeyden herkesten önce arıyacağım ilk çağrım Polis olacaktır ve benim yardımıma ilk koşan Polis ilintili devlet olacak, yargı olacak, Cumhuriyet Savcısı peşini bırakmayacak.. gibi duyular kalbimizde güç kazanmalı.. 

Eleştirilerimiz, muhalefetimiz sevgi duyusunun içinde olmalı sevgi,  denizinin içinde en ağır muhalefeti yapmalıyız..  nefret, düşmanlık ve alaşağı edeçek, bağnaz, barbar ve vandallık içeren duyular içinde yurttaşlık bilincinin gelişmesini engellemeliyiz. Bu duruma katkı verecek olumsuz davranış ve politikalardan kaçınmalıyız... devlet olarak da, kamu kurumları ve devlet güçünü temsil eden insanlar olarakta; Fertler de güven  kaybı yaratacak devlete, hükümete kin, düşmanlık, buğuz yaratacak davranışlardan kaçınmalı  fertlerin, devletine milletine karşı güven ve  sevgisini artıracak politikaları da güçlendirmeliyiz..

Benim demokrasim, benim hukuk güçüm, benim muhalefetim,  hükümetim, Cumhurbaşkanım, Cumhuriyet Savcım ve benim yargıda sonsuz güveneceğim Hakimlerim var.. duyusu gelişmeli sürdürülebilir işleve dönüşmelidir..

Diğer yakada bazı üst düzey Adalet personeli ve diğer kamudaki bazı yüksek bürokratlar görevli  Trafik memurlarına gereken saygıyı göstermeyip biz kimiz, beni tanıyormusun gibi görevli memuru rencide eden, görevini yapmasını engelleyen davranışlarda bulunanlar olmakta imiş.  Bu durum zaman zaman medyaya da yansımakta, doğrusu bu davranışı kabul etmek olanaksız, hiçde şık değil.
Bu memleket sadece bizim yaşadığımız, yaşayacağımız ülke değil, gelecekte bizlerden Onur duyarak davranışlarımızı örnek alacak, karakter olarak benimseyecek nesillerimizin ülkesidir. Bundandır ki yaşam kültürümüz medeni kabul edilir unsurlar içermelidir.

ŞU SORU AKLA GELİYOR

Son  günlerde Birleşik Devletler ile Suudi’lerin arası oldukça iyi, durum böyle iken acaba Suud’ler neden Kaşıkcı cinayetini ABD’de değil de Türkiye”de işlemeyi tercih etti.. yine Türkiye bu cinayete aracı  olan   diplomatları tutuklasa, Türk güvenlik güçleri Elçiliği kuşatıp operasyon yapsa, bu süreçte daha katı bir politika izlese ve Suudi’ler ile ipleri gerseydik. Çıkabilecek diplomatik bir krizin ardında  bozulan ilişkiler de kim hangisi Uluslar yarar sağlayacaktı ..kanımca  Türkiye doğru strateji belirleyerek süreci doğru yönetmiş dünya kamuoyunda okları kendi üzerine çekmek yerine gerçek, suçun faillerine, azmettiricilerine yöneltmiştir..

Hunharca işlenen bu cinayetin bugün de yarın da kaybeden tarafı Suudi yönetimi olacaktır.. her ne kadar azmettiriciler korunulmaya çalışılsa da netiçede, bütün dünyada monolog, diktatör rejimlerin yaşadığımız medeni toplumlarda artık daha fazla  gündem de  kalamayacağını göstermiştir.  Yaşanılan bu talihsiz olay bütün dünyanın geri kalan gelişmiş demokratik açık rejimle uluslarının bu türden despot, diktatörlüklere müsamaha göstermemesi gerektiğini de zorunlu kılmaktadır..

DİYANET BAŞKANI’NIN İLGİNÇ BULUNAN HASTA ZİYARETİ 

Geçtiğimiz dönem de kimi dini, siyasi kimlik sahibi insanların.. ben Mehdi’yim.. İnsanlığın beklenen kurtarıcısıyım türünden açıklamalar yaptığına tanık olduğumuz olmadı değil.. 
sözünü ettiğimiz hastada bu türden midir  bilinmez.. hastayı da ayıplıyor değilim. İnsandır olur her zaman beklenmeyen karşılanmak durumunda kalınabilir..  eğer böyle çiddi bir rahatsızlığı varsa ki Allah şifa versin..
Diyanet Başkanı’nın ziyareti, ziyaret günü oldukça manidar.. demek ki Başkan Ali Erbaş Türkiye’de resmî ziyarette bulunacak hasta, Şehit yakını,  yaralı Asker Gaazi  bulup görememiş. 

Türkiye’de siyasi kimlik kazanmaya çalışan toplumun değer yargıları üzerinden ayırımcılık, bölücülük yapan kişiyi terçih etmiş.. doğrusu Başkan bu ziyaret neticesinde bütün eleştiri oklarının hedefinde kalacağını bilerek bir ziyaret amaçlamıştır..

Bu ziyarette Allah rızası arasak, irdelesek neresinde nasıl bulmalıyız.. Başkan’ın ziyareti niyetinde saklı olmalıdır. 

Zamansız, isnatsız ve kabul edilemeyecek bir ziyaret olmuştur.. Ali Erbaş, kamuoyunu tatmin edecek açıklamayı yapmalıdır..

Bu ziyaret Atatürk’e yapılan hakareti tasvip eder niteliğe bürünmüş.. vicdanları rahatsız etmiştir...

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu babası M. Kemal’in Aziz hatırası akıl, sahipleri için içten ve büyük bir saygı, hayranlık duyusu ile anılmayı hak etmektedir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belediye Başkanı Erol Ünlüsoy

Araştırmacı Yazar İbrahim Selvi ile Röportaj Röportaj : Asude Can

HDP-YSP ya da Kandil'in siyasi uzantısı