İnsanlık Ağacı
Doğrusu, bitkilerden Çiçek'ten, bahçeden- bağdan hiç anlamam. Bu yaz dönemi bahçede tanık olduğum, ağaçlarında bakım ve korunarak gelişiyor olmasına tanık oldum.
Dünyada insanlığın gelişip korunması da öyle, insanın fıtratına uygun karekterlerin korunup geliştirilmesi, insanlığın tarihi kadar eski. Gelişmiş toplumların kendi halklarına sağladıkları, demokratik haklar ve yaşam kalitesi; dünyanın diğer yakasındaki az gelişmiş toplumların gıptayla baktıkları ve ulaşmak istedikleri, ulaşamadıkları hedefler olarak algılıyoruz.
Duruma böyle bakınca, milletlerin önündeki enbüyük engelin yine milletin kendisinin olduğunu görüyoruz.
Toplumlarda ekonomik iktisadi kalkınma ile birlikte, kültürel ve entelektüel algı gelişme göstermediği sürece;
Bir ulusun tam anlamıyla gelişmişliğinden söz edemeyiz.
Bununla birlikte yani kültürel geri kalmışlığın diğer alanlara yapacağı olumsuz katkı beklenilen karşılık olacaktır.
Şöyle ki, toplumun iç iletişim (kültürel) eksikliği birçok alanda ilkellik içereceği gibi bizi, dış politik iletişimde de dibe çekecektir.
Milletler arası iletişim seviyemizi düşürecek, kendimizi medeni dünyada temsilde sıkıntıya sokacaktır. Şöyleki, kendi ulusunuzda barışı, demokratik temayülleri, insan hak ve hüviyetlerini geliştiremediğinizde; karşı taraftan da hak, hukuk ve adil olmak gibi taleplerinizde ayağınız yer tutmayacak baskı oluşturamıyacaksınız.
İnsanlık ağacının gelişimine engel durumlara tanıklık ettiğimiz oluyor. Dünyada evrensel değerlere katkı sağlama yönünde azda olsa gelişme olmakta iken. Diğer yanda özellikle Ortadoğu ve az gelişmiş ulusların yarattıkları depotik uygulamalar; ortak insanlık ağacının gelişimini engellemekte, katkı sağlayan toplularıda şoven politikalara itmekte. Engellenemeyen terör olayları, mezhep savaşları, ulusların despotik lider algıları ortak ideallerin gelişmesine engel olmaktadır.
Soykırım iddiaları ve Türkiye
Son yıllarda uluslar arası platformda kendimizi tanımlamakta, karşı tarafı ikna etmekte güçlük cekiyor, adeta patenaj çekiyoruz. Medeni iletişim kurmakta zorlanıyor, içerisinde olduğumuz birçok uluslar arası " kurum ve kuruluşlardan dışlanıyoruz" - Neden- Bu duruma sebep çok şey söylenebilir, yazılabilir. Büyük engel birazda çıktığımız medeniyet yolculuğunda çok ağır, aksak oluşumuz kalite yakalayamamamız. Sonra, binyıllık süreçte kazandığımız normlar ne sebep ile hiç edilmek istenmekte. Bu durumun bir akılcıl, bilimsel izahı vatmı?
Ben konunun uzmanı değilim, tarihi sürecede vakıf değilim. Ancak bir şeylerin eksik, yanlış ve gerektiği ölçüde tanımlanamadığını ve bu durumun ilgili platforma taşınmadığı kanaatindeyim. Türkiye, geçmişte Osmanlı imparatorluk sınırları içinde yaşıyan bir azınlık halka soykırım uygulamakla suçlanıyor. -bu durum Yen'i değil- Suçlanan, genç Cumhurriyet değil onun, mirası devamı durumundaki Türkiye Cumhuriyeti. Biz Osmanlı'ya atfedilen hukuki duruma muhatap olmak gibi durumla sorgulanmaktayız. Basit bir sorgulama ile diplamatlarımız bu durumun üstesinden geleceği kanaatindeyim. Osmanlı, imparatorluk sınırları içinde, bu topraklarda bulunduğu süreçte ; savaş durumlarıda dahil, fethettiği topraklarda katliam yapmışmı? Bunun delil ve kanıtları varmı?. Geçtiğimiz yıllarda Fransa Cumhurbaşkanı başkanı Sarkozi döneminde; Paris banülyelerinde çıkan terör olayları nedeniyle, Afro kökenli yurttaşlarına hitaben. Dünya basımının önünde, yurttaşlara hitaben " birgünde yurttaşlıktan çıkartır sizi, Afrika'ya, Fas'a sürerim " dedi. Bunu bütün dünya duydu. Osmanlı'da o, günün şartlarında tehçir gibi bir güvenlik önlemi almiştır. Yalnız, şimdi böyle yazıyorumya aslında günümüzde neyin doğru olduğu değil; nasıl ve ne şartlarda kimin gündeme getirip savunduğu, argüman ve gerekçeleri, yasaların, hukukun önüne geçiyor. Usanmadan, yorulmadan, vazgeçmeden ülke içinde gereken başarıyı yakaladığımızda, milletler cemiyetindeki itibarımız, saygınlığımızda artaçak dinlenir durumda olacağız.
Yorumlar
Yorum Gönder